AHENK

Türkan ALVAN views2233

Bir bütünün parçaları arasındaki estetik uyumu ifade eder. İnsicam olarak da kullanılan kelimenin Türkçede; tarz, geliş (reviş), usul, kâide, irade, niyet, teşebbüs etme, yönelme, tabur, saf, alay gibi anlamları da vardır. Kulağa, göze ve ruha hoş gelecek düzendeki ses, renk, hareket vb. için ahenkli, ahenktar denir.

Evrendeki her şeyin kendine mahsus bir ahengi vardır. Mikro ve makro boyutlarda sonsuz çeşitlilikteki tözler ile evren mükemmelen sürekli akış hâlinde işleyen, düzenli ve ahenkli bir sistemdir. Sürekli akış deyince daima kaygan taşlardan akan bir derenin gidişi gibi kolay akış düşünülmemelidir. Yani bu kozmik ahenk sadece eşleşme, aynılaşmadan ibaret değildir. Zıtlıklar da bazen uyum bazen çatışma hâlinde kozmik ahengin parçasıdır. Çoğunlukla zıtlıkların çatışmasından doğan ahenk, evreni eşsiz, güzel ve dinamik kılar.

Güzel sanatların her dalında üretilen özgün eserlerin ahenkli olması şarttır. Özellikle mimari bir eserin, şiirin veya bestenin kendine mahsus ahengi güçlüyse yüzyıllarca insan belleğinde ve ruhunda iz bırakan bir şahesere dönüşebilir. Bu şaheserler sanatçıda var olan marifetin eseridir ve bu açıdan mikrodan makroya evrendeki her şeyde var olan sonsuz ve eşsiz ahengin küçük bir modelidir. Mesela Osmanlı mimarisi, özellikle klasik devrede, mimari kompozisyon ahenginin zirvesine ulaşmıştır. Yine klasik Türk musikisi üstatları ses sistemlerini evrenin ahengiyle eşleştirmiş; makam, şube, avaze ve terkipleri yıldızlara, burçlara, güne ve saatlere göre açıklamışlardır. Bu ses sisteminde, 18 perde 18 bin âleme; 12 makam 12 burca; 7 avaze 7 gezegene; 4 şube 4 unsura (toprak, su, hava, ateş) ve 24 terkip de 24 saate karşılık gösterilmiştir.

Musikide ahenk bestelerin makam, usul ve perde bakımından doğru ve güzel nağmelerle çalınmasıdır. Bir eserin icrasında gerek sazların gerek okuyucuların akort uyumunda örtüşme ve birliktelik sağlanamazsa ahenk bozulur. Uluslararası akort sisteminin kullanılmasından önce geleneksel müziğimizde neyin belli sabit bir perdesine göre diğer çalgıların ayarlanmasına “düzen, akort” veya ahenk denirdi. Belli sayıdaki bu ahenklerin çeşitli tarihlerde yayınlanan bilgi ve tablolarının toplandığı listeye ahenk merdiveni denirdi. Hece veya aruz vezniyle yazılan güftelerin bestesinin başarılı olması için vezin-usul ahenginin güçlü olması şarttır.

Her dilin kendine mahsus bir ahengi vardır; yabancı kelimeler katıldıkları dilin ahengine göre değişirler. Eski Anadolu Türkçesinden beri yüzyıllardır standart Türkçeye katılan Arapça ve Farsça kelimeler, özenle yeni bir ahenkle Türkçeleştirilmişlerdir. Bu yüzden Türkçe kelime ve eklerdeki seslilerin kalınlık ve incelik bakımından uyumlu olması kuralına ahenk kaidesi, yani “ünlü/sesli uyumu” denilmiştir.

Edebiyatta ahenk “şiirde ve düzyazıda kelime ve cümlelerin kulakta hoş bir musiki etkisi yaratacak şekilde uyumla bir araya getirilmesidir.” Edebî metindeki ahenk, musikideki makam kadar önemlidir. Ahenk, Talim-i Edebiyat’ta (1879) “harmonie” kelimesinin karşılığı olarak, aheng-i selaset tamlaması ile üsluba ait bir özellik olarak kullanılmıştır. Ancak daha önce de ahenk kavramı farklı şekillerde kullanılıyordu. Mesela konu bütünlüğü olan gazellere yek ahenk denir. Divan şiirinde ahenk, belagat ve fesahat ilmi içinde incelenmiştir. Belagat ilmine giren fesahat, kelime ve cümlelerin lafız ve manasının yerinde, düzgün ve doğru, akıcı ve ahenkli kullanılmasıdır. Fasih bir şiir ahenklidir. Divan şiirinde ahenk unsurları aruz ölçüsü, kafiye ve redif, söz diziminin fasih kelimelerden oluşması, belagat ilminin bedii bölümüne giren söz sanatlarının yerinde ve etkin kullanılması, yineleme çeşitleri (aliterasyon, asonans, tekrir, reddü’l-acüz ale’s-sadr, iade, redd-i matla), müşâkele, cinas, iştikak, aynı vezinde kelimeler kullanma biçimleri (muvazene, tarsî, irsad), akis olarak sıralanır. Divan şiirinin en önemli ahenk unsuru olan aruz ölçüsü de ahenkli güzel sesle okunan şiirden etkilenen develerin ritminden doğmuştur.

Divan şiirinin vezin ve kafiyesine göre yerinde, nitelikli ve güzel biçimde ahenkli okunmasına inşâd denir. Şiirde ise ahenk unsurlarına uymak, okuyana ve dinleyene estetik bir haz verir. “Üstâd elinde ser-te-ser ahenk olur lisân” diyen Yahya Kemal, şiirde ahenk kurallarına sadece şeklen uymanın yeterli olmadığı düşüncesiyle derunî ahenk terimini Türk edebiyatına katmıştır. Derunî ahenk, şairin ve okurun hissederek anladığı şiirin cevheridir, tözüdür; şiirin kendi iç ahengidir. Eskiden sadece vezinli ve kafiyeli sözün ahenkli olduğu düşünülmüştür. Serbest mısralı şiirlerin de ahenge sahip olduğu artık bilinmektedir.

Ahenk şiirin ve düzyazının sanat değerini gösterir. Hitabet sanatında (diksiyon) ahenk sözlerin çok düzgün söylenmesine, cümledeki vurgu ve tonlara titizlikle uyulmasına bağlıdır. Yazılı anlatımda ahenk hecelerin yapısına, hece ve kelimelerin sıralanışına, cümlelerin dizilişine ve sıralanan ses öbeklerinin birbirine uygun olmasına bağlıdır. Birbirine yakışmayan, bir araya geldiğinde tutukluk yaratan, kulağı tırmalayan sesler, çok kelime tekrarları, okunuşu ve telaffuzu zor olan sözcüklerin yan yana getirilmesi ahengi bozar. Çok güzel fikirler ahenksiz bir ifade yüzünden zayıflar ve dinleyeni etkilemez, hatta rahatsız eder.

Türkan Alvan

En az 3 karakter girmelisiniz.
En az 3 karakter girmelisiniz.
2022 ©
Sosyal Bilimler Ansiklopedisi