BORÇ

Nami BARLAS views2734

Bir kimseyi bir başka kişiye bir şeyi verme, yapma veya yapmama yükümlülüğü altına sokan hukukî bir bağdır. Sözleşmeden, kanundan, sebepsiz zenginleşmeden, haksız fiilden veya vekâletsiz iş görmeden ya da sözleşme görüşmelerinde kusurlu davranmaktan doğan bu bağ, kimi zaman “dar anlamda borç ilişkisi” olarak da anılır. Aslında “borç ilişkisi”, “borç” kavramına nazaran çok daha geniştir ve sadece aslî borçları değil, aslî hakları, bağlı hakları, yenilik doğuran hakları, birtakım yetkileri, itirazları, defîleri ve yan borçları da içine alan geniş ve karmaşık bir ilişkiler yumağıdır. Meselâ kira sözleşmesi bir borç ilişkisidir ve bundan, kiralayan için kiralananı kiracıya kullandırma, kiracı için de kira bedelini ödeme “borç”ları doğar; fakat bunların yanı sıra taraflar için başkaca haklar ve borçlar da (meselâ, aylık giderlere katılma borcu, sözleşmeyi fesih hakkı) meydana getirir.

Borcun konusuna “edim” denir. Edim, borçlunun yerine getirmekle yükümlü olduğu şeydir. Edimin tipine göre de borçlar kendi içinde birtakım ayırımlara tâbi tutulur:

Şayet borçlu, alacaklıya bir şey “vermek” ile yükümlü ise bu borç bir “verme borcu” demektir. Buradaki “verme” fiziksel değil, hukukî anlamdadır. Satıma veya bağışlamaya konu olan taşınır veya taşınmaz bir malın mülkiyetinin alıcıya veya kendisine bağışlama yapılana devredilmesi de bu anlamda bir “verme”dir ve bu borç da verme borcudur. Keza bir kimse başkasına bir miktar para ödemekle yükümlü ise onun borcu da verme borcudur.

Bazen borçlu, bir işi yapmayı üstlenir. Bu hâlde karşımıza “yapma borcu” kavramı çıkar. Hizmet sözleşmesinde işçinin, eser sözleşmesinde yüklenicinin, yayın sözleşmesinde yayıncının borçları hep yapma borcudur.

Borçlu bir şeyi yapmama yükümlülüğü altında da olabilir. Bu hâlde borçlu ya bir şeyi yapmaktan “kaçınmak” veya kendi aleyhine olan bir duruma “katlanmak” durumundadır. Bu tür borçlar, “yapmama borcu” olarak adlandırılır. Bir sözleşmede yer alan sır saklama ve rekabet etmeme yükümlülükleri, “kaçınma” tarzında yapmama borcuna, bir taşınmazın sahibinin arsası üzerinde geçit irtifakı hakkına sahip olan kişinin o geçidi kullanmasına ses çıkaramaması ve müdahale edememesi de “katlanma” tarzında bir yapmama borcuna örnek teşkil eder.

Bazı borçlarda istisnaen bir edimi yerine getirme yükümlülüğü bulunmayabilir. Bunlara “edim yükümünden bağımsız borç” denir. Bu borçlarda borçlu herhangi bir edimi yerine getirmek durumunda olmadığından, borçlu ifaya zorlanamaz. Keza, bu tür borçlarda temerrüt de söz konusu olmaz. Bu borçların ihlâli, borçlu için tazminat ödeme sorumluluğu doğurur. Özel bir kanun hükmünden veya TMK m. 2’deki dürüstlük kuralından doğan özen ve koruma yükümleri bu kavram kapsamında değerlendirilir. Sözleşme görüşmelerine başlayan kişilerin birbirlerine bilgi verme, karşı tarafı aydınlatma, karşı tarafı ve hatta onun yakınlarını zarardan koruma ve özenli davranma yükümlülüklerinde ortada somut bir edim yükümlülüğü bulunmamaktadır; ama bunlar borçlu için yine de bir “borç” oluşturur.

Bazen borcun konusunu birden çok edim teşkil edebilir ve sözleşmede, bunlardan sadece birinin -seçim hakkına sahip kişi tarafından- seçilerek borçlu tarafından sadece seçilen edimin ifa edileceği kararlaştırılabilir. Bu tür borçlara “seçimlik borç” (“seçimlik edimli borç”) denilmektedir. Buna yakın bir durum da, sözleşmede borcun konusu edimin tek bir edim olarak belirlenmesinin yanı sıra borçluya, bunun yerine bir başka edimi yerine getirerek de borcu ifa etme olanağının sağlanmasıdır. Bunun “seçimlik borç” kavramıyla bir ilgisi yoktur çünkü borcun konusunu oluşturan edim tektir ve daha baştan sözleşmede belirlenmiştir. Burada sadece borçluya bir alternatif yetki sağlanmaktadır. Buna “seçimlik yetki” veya “yedek edim yetkisi” adı verilir.

Borcun ifası, ancak borçlanılan edim ne ise onun yerine getirilmesi ile sağlanabilir. Şayet borçlu ifa gününde borçlandığı edimden başka bir edimi alacaklıya sunarsa bu edimin değeri borçlanılan edimden fazla olsa bile alacaklı, bu yabancı edim ile yapılan ifa teklifini kabul etmek mecburiyetinde değildir. Alacaklı bu teklifi reddettiğinde, diğer koşulları da mevcutsa borçlu, temerrüde düşer. Ancak alacaklı kendisine sunulan bu yabancı edimi isterse kabul de edebilir. Bu hâlde borç “ifa” ile değil, somut olayın şartlarına ve tarafların iradelerine göre “ifa yerine edim” veya “ifa uğruna edim” yoluyla sona erer.

Borç, normalde borçlu tarafından ifa edilir. Bununla birlikte, borcun bizzat borçlu tarafından ifa edilmesinde alacaklının korunmaya değer özel bir menfaati yoksa (meselâ, ifada borçlunun kimliği ve kişiliği önem taşımıyorsa) borcun bir üçüncü kişi tarafından ifa edilmesi de mümkündür. Bu hâlde alacaklı, üçüncü kişinin ifa teklifini kabul etmek zorundadır; aksi hâlde “alacaklı temerrüdü”ne düşer. Fakat taraflar sözleşmede borcun tipine ve alacaklının bizzat borçlunun ifasında menfaati olup olmadığına bakılmaksızın, herhâlde borcun bizzat borçlu tarafından ifa edileceğini de kararlaştırabilirler. Sözleşmede böyle bir hüküm yoksa ve alacaklının özel menfaati de söz konusu değilse borcu bir üçüncü kişi de yerine getirebilir. Bu durum özellikle para borçlarında söz konusu olur. Bu hâlde ifayı gerçekleştiren üçüncü kişi, ifa ettiği kısım oranında borçluya rücû etme hakkına sahiptir. Hatta özel bir kanun hükmü veya kanundaki genel halefiyet düzenlemesi çerçevesinde alacaklı açısından “halefiyet” söz konusu olursa bu rücu, üçüncü kişi için çok daha avantajlı bir hukukî durum yaratır.

Hangi borç kaynağından doğmuş olursa olsun mevcut bir borca aykırı davranılması, borçlunun bazı yaptırımlara maruz kalmasına yol açar. Bu yaptırım, mahkeme kararına binaen devletin icra organları tarafından borcun aynen ifasının sağlanması (bir taşınırın borçlunun elinden icra memurunca zorla alınıp alacaklıya verilmesi), sözleşmede ceza koşulu kararlaştırılmışsa ceza tutarının borçlu tarafından alacaklıya ödenmesi, ödenmeyen para borcu için temerrüt faizi yürütülmesi, alacaklının ifa etmeme yüzünden uğradığı zararın borçlu tarafından tazmin edilmesi, satışı vaad edilen taşınmazın mülkiyetinin alacaklının açacağı ifa davası sonucunda mahkeme kararının kesinleşmesiyle birlikte alacaklıya geçmesi gibi çeşitli şekillerde karşımıza çıkabilir.

Nami Barlas

Kaynakça

Eren, Fikret. Borçlar Hukuku, Genel Hükümler. 24. Baskı. Ankara: Yetkin Yayınları, 2019.

Feyzioğlu, Feyzi N. Borçlar Hukuku, Genel Hükümler. Cilt. I ve 2. Baskı. İstanbul: Fakülteler Matbaası, 1976.

Kocayusufpaşaoğlu, Necip. Borçlar Hukukuna Giriş - Hukukî İşlem - Sözleşme. 6. Baskı. İstanbul: Filiz Kitabevi, 2014.

Oğuzman, M. Kemal ve Öz, M. Turgut. Borçlar Hukuku, Genel Hükümler. Cilt I. 17. Baskı. İstanbul: Vedat Kitapçılık, 2019.

Tekinay, S. Sulhi, Akman, Sermet, Burcuoğlu, Halûk ve Atillâ Altop. Borçlar Hukuku, Genel Hükümler. 7. Baskı. İstanbul: Filiz Kitapevi, 1993.

En az 3 karakter girmelisiniz.
En az 3 karakter girmelisiniz.
2022 ©
Sosyal Bilimler Ansiklopedisi