CÂHİLİYE

Mahmut KELPETİN views15390

Arapçada bilgisizlik, gerçeği tanımama gibi anlamlara gelen “cehl” kelimesinden türemiş bir kavramdır. Klasik kaynaklardaki kullanımlarda sözlük anlamı olarak daha ziyade “ilm”in zıddı olan “bilgisizlik” öne çıkarılmış ise de modern araştırmaların birçoğunda “sukûnet, bağışlama, yumuşak huyluluk, itidal, ahlâk ve karakter sağlamlığı vs.” manasındaki hilim (hilm) kelimesinin karşıtı olduğu ifade edilmektedir. Buna göre cahil kimse, azgın, arzularının esiri, vahşi, şiddet taraftarı ve aceleci bir karaktere sahip, yani “barbar” demektir ve klasik kaynaklarda bu anlamda da kullanılmıştır. Terim olarak câhiliye, İslâm’dan önce Araplar’ın dinî ve sosyal hayata hâkim olan batıl inanç, tutum ve davranışlarını ifade eder. Câhiliye, Câhiliye çağı veya dönemi ile temelde İslâm öncesi dönem kastedilmekle birlikte aynı olumsuz özellikleri taşıyan her toplum ve dönemin de cahiliye kapsamında değerlendirildiği anlaşılmaktadır.

Kur’ân-ı Kerim’de “câhiliye” kelimesi dört yerde geçmektedir. Medine döneminde inen bu âyetlerde Uhud savaşı sürecinde bazı münafıkların “câhiliye düşüncesine” kapılarak Allah hakkında yanlış şeyler düşünmeye başladıkları belirtilmekte (Âl-i İmrân 3/154), Hz. Peygamber’in hanımlarının Câhiliye âdetinde olduğu gibi açılıp saçılmamaları emredilmekte (Ahzâb 33/33), Hudeybiye antlaşması sırasında müşriklerin Câhiliye taassubu (hamiyyetü’l-câhiliyye) neticesinde Müslümanlara kin, nefret ve kibirle karşı çıktıkları ifade edilmekte (Fetih 48/26) ve Câhiliye devrinin haksız ve zalim yönetim ve hukuk anlayışı tenkit edilmektedir (Mâide 5/50).

Câhiliye döneminin ne zaman başladığı ve sona erdiği konusunda farklı görüşler vardır. Başlangıcının tayini hususunda tartışmanın ana dayanak noktası Ahzâb sûresinin 33. âyetindeki “ilk câhiliye” ifadesidir. Buna bağlı olarak bazıları câhiliyeyi, ilk ve ikinci olmak üzere iki ayrı kategoride değerlendirmişlerdir: İlk câhiliye dönemi için Âdem-Nûh veya Âdem-İbrahim ya da Mûsâ-Îsâ arası gibi değişik zaman dilimleri ileri sürülmüştür. İkinci câhiliye devri ise Hz. Îsâ ile Hz. Muhammed (s.a.v.) arasında geçen dönem veya İslâm’ın doğuşundan az önceki yani, 5. yüzyıldan Hz. Peygamber’in İslâm dinini tebliğ etmeye başlamasına kadar geçen zaman dilimidir. Câhiliye dönemi 610 yılında Hz. Muhammed’in (s.a.v.) peygamber olması, yani vahyin nazil olmaya başlaması ile sona ermiştir. Ancak bu dönemin Câhiliye zihniyetinin merkezi hâline gelen Mekke’nin fethiyle (h. 8/ m. 630) sona erdiğini ileri sürenler de vardır.

Câhiliye kavramı temelde İslâm öncesi dönemi ve Araplar’ın bu dönemdeki zihniyet yapısını, değer yargılarını ve anlayışlarını ifade etmekle birlikte Hz. Peygamber Câhiliye’ye geçmişte kalan bir dönem olarak bakmamış, aksine bu zihniyetin tekrar ortaya çıkabileceği endişesiyle uyarılarda bulunmuştur. Nitekim Medine’de bir Yahudinin kışkırtmasıyla Evs ve Hazrec kabilesi mensuplarının eski düşmanlıklarını hatırlayarak çatışmanın eşiğine gelmesi üzerine Hz. Peygamber derhal müdahale etmiş ve şöyle sitemde bulunmuştur: “Ey Müslümanlar! Allah’tan korkun. Ben aranızda bulunuyorken, Allah sizi İslâm’a kavuşturmuş, onunla şereflendirmiş, Câhiliye zihniyetinden kurtarmış, küfürden uzaklaştırmış ve sizi birbirinize dost kılmışken nasıl oluyor da yine Câhiliye davasıyla birbirinize düşebiliyorsunuz!” (İbn Hişâm, I, 555-556). Ensâr ve muhacirler arasında meydana gelen benzer bir tartışmada tarafların “Yetişin ey Ensâr!”, “Yetişin ey Muhacirler!” şeklinde Câhiliye’deki gibi yardım çağrısında bulunması üzerine Hz. Peygamber şöyle demiştir: “Şu Câhiliye çağrısını bırakınız. O ne kötü bir şeydir!” (Buhârî, “Menâkıb”, 8). Hz. Peygamber, bir tartışma sırasında Bilâl-i Habeşî’ye “kara kadının oğlu” diye hakaret eden Ebû Zer el-Gifârî’ye kızmış ve “Onu annesinin renginden dolayı ayıpladın, öyle mi? Demek ki sen, kendisinde hâlâ Câhiliye ahlâkı kalmış bir kimsesin!” diyerek azarlamıştı (Buhârî, “Îmân”, 22). Yine o “Câhiliye davasıyla hak iddia eden kimse bizden değildir” (Buhârî, “Cenâiz”, 39) buyurarak bir kimsenin hasmına karşı Câhiliye döneminde adet olduğu üzere kendi kabilesi mensuplarından yardım istemesini ve kabile mensuplarının da haklı veya haksız, zalim veya mazlum olduğuna bakmadan kabile asabiyetine dayalı olarak onun tarafında yer almalarını büyük günah saymıştır.

Genel olarak bakıldığında Câhiliye denilen İslâm öncesi dönemde Arap toplumunda putperestlik (şirk), sosyal adaletsizlik ve ahlâkî çöküntü hâkimdi. Zengin ve güçlüler fakir ve zayıflara haksızlık etmekten çekinmezdi. Kan bağına dayalı kabile taassubu, kibir ve üstünlük iddiaları, kabileler arası savaşlar, kan davaları, içki, kumar, fuhuş, riba (faiz), yağmacılık ve çapulculuk yaygındı. İslâm dini inanç, ibadet, muamelât (sosyal münasebetler) ve ahlâk alanında getirdiği ilke ve hükümlerle bu tür Câhiliye örf, âdet, anlayış ve uygulamalarını ortadan kaldırmayı hedeflemiştir. Bununla birlikte Hz. Peygamber’in Câhiliye devri Arapları’nın kültürel yapısını, değerlerini ve anlayışlarını tamamen reddetmediği, İslâm’ın temel hükümlerine aykırı olmayan bazı hususları kabul ettiği görülmektedir. Meselâ, o bir sahâbîye şöyle demiştir: “Ey Sâib! Câhiliye çağında yaptığın faziletli şeylere İslâm devrinde de devam et; misafiri ağırla, yetime ikram et ve komşuna iyi davran” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 425). “İnsanların Câhiliye devrinde hayırlı olanları İslâm devrinde de hayırlıdır” (Buhârî, “Enbiyâ”, 8; “Menâkıb”, 1) hadisi de aynı anlayışa işaret etmektedir.

Mahmut Kelpetin

Kaynakça

Âlûsî, Mahmûd Şükrî. Bulûgu’l-ereb fî maʿrifeti ahvâli’l-ʿArab. Yay. Haz. M. Behcet el-Eserî. Kahire: el-Mektebetü’l-Ehliyye, 1342/1924.

Câhız, el-Beyân ve’t-tebyîn, Yay. Haz. Muhammed Abdüsselâm Hârûn. Kahire: Mektebetü’l-Hancî, 1388/1968.

Cevâd Ali. el-Mufassal fî târîhi’l-’Arab kable’l-İslâm. Beyrut: Dâru’l-İlmi li’l-Melâyîn, 1976.

Çağrıcı, Mustafa. Kur’an’ın Geliş Ortamında Ahlâk ve İnsan İlişkileri. İstanbul: Kuramer, 2017.

D̲j̲āhiliyya, EI2 (İng.), II, 383-384.

Fayda, Mustafa. “Câhiliye.” Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi VII içinde. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1993. 17-19.

Izutsu, Toshihiko. God And Man In The Quran. 223-235. Tokyo: Shuail Acdamy 2008.

İsfahânî, Râgıb. el-Müfredât fî garibiʼl-Kurʼân. Yay. Haz. Muhammed Keylânî, Kahire: Mustafa el-Bâbî el-Halebi, 1961.

İbn Hişâm. es-Sîretü’n-Nebeviyye, Yay. Haz. Mustafa es-Sekkâ vd. Kahire, 1355/1956.

Karaman, Hayreddin vd. Kur’an Yolu: Türkçe Meâl ve Tefsir. Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı, 2014.

Tülücü, Süleyman. “Cahiliyye Kelimesinin Mânâ ve Menşei.” Atatürk Üniversitesi İslâmî İlimler Fakültesi Dergisi (İİFD), Sayı:4 (1980): 279-285.

En az 3 karakter girmelisiniz.
En az 3 karakter girmelisiniz.
2022 ©
Sosyal Bilimler Ansiklopedisi