Çerçeveleme, medyanın izleyicilerin dikkatini belirli olaylara odaklaması anlamına gelmektedir. Haberlerin çerçevelenerek verilmesi, izleyicilerin haberleri alımlama biçimlerini de etkilemektedir. Çerçeveleme Yaklaşımı, matematikçi, bilgisayar bilimci ve “yapay zekâ” kavramının fikir babası olan Marvin Minsky’nin 1970’li yıllarda gerçekleştirdiği genel bilişsel çerçeve çalışmalarına dayanır. Disiplinler arası bir yönelimle gelişen Çerçeveleme Yaklaşımı’nın güçlü kökleri Psikoloji’de Gregory Bateson, Amos Tversky ve Daniel Kahneman, Sosyoloji’de Erving Gofmann, Todd Gitlin, William A. Gamson- Andre Modigliani tarafından gerçekleştirilen çalışmalara uzanır. Medya araştırmalarına Gitlin tarafından taşınan bu perspektif Entman tarafından geliştirilmiş ve gazetecilik, medya, etki araştırmaları ve kurumsal iletişim alanlarına uyarlanmıştır. Ayrıca sosyal bilimler içinde Siyaset Bilimi ve Ekonomi’nin yanında kültür bilimlerinde Dil bilimi araştırmalarında da önem kazanmaktadır.
Marvin Minsky’nin bütünü deneyim açıları ile açıklama çabalarına odaklanan Bateson, Bilişsel Psikoloji perspektifinden gerçekleştirdiği çalışmalarında çerçeveyi cümlelerin, eylemlerin belirli koşullar altında bir araya getirilmesi uygun olarak görülen toplamı olarak tanımlamaktadır. Bateson, şizofren hastalarının iletişim davranışlarını incelerken, belirli bir gerçeklik alanını ve bazı iletileri diğerlerinden ayırmak için bilgilerin çağrılarak kullanımına, metaforların doğru anlaşılarak düzenlenmesine ya da hayal ile realite arasında ayrım yapılmasına yardımcı olduğunu öngörmektedir. Çerçeve kavramını bir tür beklenti yapısı olarak geliştiren Bateson, çerçevenin bir yandan bir durumda süreç ve nesnelerin belirli esasta yorumlanmasına diğer yandan ise algılanan elemanlara karşı türsel düşünce ve eylem geliştirmesine neden olduğunu düşünmektedir. Bu perspektifle çerçevelemenin bireysel alandaki işlevine, bilişsel süreçte dünyanın yorumlanmasına ve enformasyonun işlenmesine odaklanılmaktadır. Enformasyonun işlenmesi, şema tarafından yönlendirilmektedir; yeni enformasyon, ön bilgi temelinde düzenlenmekte ve bireysel bilişsel şablon ile uyumlanmaktadır.
Goffman, Bateson’dan aldığı çerçeveleme kavramından günlük yaşamdaki insan davranışlarını açıklamak için yararlanmaktadır. Araştırmacı, insanların doğruyu kavrayabilmek için olayları ve yaşam deneyimlerini anlamlı olarak düzenlemeleri gerektiğini düşünmekte ve belirli bir durumun nasıl algılandığını, gösterilen tepkinin belirlediğini söylemektedir. Bu davranış, kararı yorumlama çerçevesine ya da çerçeveye dayanmaktadır. Karmaşık durumlarda insanların uygun kararı alabilmek için çok sayıdaki çerçeve arasından geçerli bir çerçeveyi bulmaları gerekmektedir. Ampirik araştırma yapmayan ancak temel kabulünü insanlara realite tanımlamasında ve düzenlenmesinde yardımcı olan deneyimlerin çerçeve ile yapılandırıldığı esasına dayandıran Goffman, bireylerin olayları ve konuları düzenlemek için yararlandığı çerçevenin bireysel olarak yaratılmadığını düşünmektedir. Çerçeve, kolektif iletişimsel süreçlerden oluşmakta, sosyal çerçeveyi oluşturmakta ve aynı zamanda durumun anlamını da ortaya koymaktadır.
Sosyolojik perspektifte çerçeveleme kavramının toplumsal iletişim aktörlerinin toplumsal söyleminde oluştuğu ve karşı tarafta yer alan katılımcıların çerçevesini etkilediği kabul edilmektedir. Durumların çerçeveleme tanımlamaları, olayları anlam yapıları içinde vermektedir. Bunun sosyal aktörler için anlamı, durumların tanınması ve durumlardan davranış ve eylem yönergelerinin çıkarılmasıdır.
Gazetecilik ve medya araştırmalarında, enformasyon üretim sürecini, değişimini, alımlanmasını ve etkisini açıklamak amacıyla “Medya Çerçeveleme Yaklaşımı” geliştirilmiştir. Bu, bir yorumlama çerçevesidir ve gazetecilerin zihninde enformasyon seçimini ve işlenmesini kolaylaştıran yapılardır. Gazetecilerin haberleştirecekleri olayları seçmelerine etki etmekte, olayların özelliği ise kullanılacak yorumlama şemasını belirlemektedir. Çerçeveleme, hangi olgunun olay olarak kavrandığı, olayın hangi açısının enformasyon üretimi için seçildiği, hangi tematik bağlamda ele alındığı ve haber değerinin nasıl belirlendiğidir. Medya Çerçevesi, amaçlı, bilinçli veya bilinçsiz olarak realitenin belirli bir kısmının vurgulanması, belirli kısımların göz ardı edilerek bazı kararların ve değerlendirmelerin öncelenmesidir. Aynı zamanda problem tanımlaması, nedensellik ilişkisinin gösterilmesi, moral değerlendirmeler ve çözüm önerilerinin formülasyonudur.
Medya Çerçevelemesi, alımlayıcı tarafından medya içeriklerinin öznel olarak işlenmesini de ifade etmektedir. Medya, bir konuyu belirli bir esasta çerçeveleyerek alımlayıcıda belirli bir şemayı etkinleştirebilmekte (Etkinleştirme Etkisi), bunu medyanın çerçevesi yönünde değiştirebilmekte (Transformasyon Etkisi), belirli bir şema oluşturabilmekte (Yapılandırma Etkisi) veya alımlayıcının tasarım ve fikirlerini etkiyebilmektedir (Düşünce Oluşturma Etkisi). Medya var olan bir yorumlama çerçevesinin değiştirilmesine etki edebileceği gibi tamamen farklı ve zıt bir çerçevenin oluşmasına da neden olabilmektedir.
“Çerçeveleme Yaklaşımı”nın değeri, farklı perspektifleri birleştirmei potansiyelindedir. “Çerçeveleme” kavramının, bir “çatı kavram” özelliği göstermesi, açıklanmasında bir uzlaşı sağlanamamış olması ve belirgin bir metodolojik yönelim gösterememesi, bu yaklaşımın bir “Teori”ye dönüşemediğini göstermektedir. Heterojen ve açık yapısı nedeniyle bir “Çerçeveleme Teori”sinin oluşturulamaması, bundan sonra da bir teori oluşturulamayacağı veya oluşturulmaması gerektiği anlamına gelmemektedir. Farklı yönelimlerin potansiyellerinden yararlanarak bütüncül bir perspektif geliştirilmesi, yarar sağlayacaktır.
Füsun Alver