Çok uluslu şirketler maliyetleri düşürmek, satışları arttırmak ve piyasadaki rekabet gücünü yükseltmek için birden fazla ülkede üretim yapan, hizmet sunan ve doğrudan yabancı yatırım gerçekleştiren firmalardır. Basit ilk örneklerine Yakın ve Orta Doğu, Çin ve Güney Amerika’daki antik medeniyetlerde, Fenikelilerin kolonyal faaliyetlerinde ve Roma İmparatorluğu’nda rastlanan çok uluslu şirketler sömürgecilik dönemi ve Endüstri Devrimi ile Avrupa’da ortaya çıkmış ve 19. yüzyılda günümüzdeki biçimlerini almıştır. İkinci Dünya Savaşı sonrası artan küreselleşme ile Amerikan çok uluslu şirketlerin sayılarında artış olmuştur. Çok uluslu şirketler ölçek ekonomilerine ulaşma, sermaye, teknoloji ve bilgi dolaşımını sağlama, yönetim becerileri geliştirme, zenginlik ve iş olanakları yaratma, tüketim mallarının fiyatlarını düşürme ve ülkeler arası iş birliğini geliştirme gibi birçok imkân sunmaktadır. Bununla beraber, fiyat, kâr ve teknoloji kullanımını maniple edebilecek derecede büyük ve güçlü olmaları devletlerin egemenliğini kısıtlamalarına neden olmaktadır. Maliyeti düşürme hedefi işsizlik, eşitsizlik ve çevre sorunları gibi sosyal maliyetler ortaya çıkarmaktadır. Bu yapıların hesap verebilir olmamaları da yine demokrasi sorunu doğurmaktadır. Çok uluslu şirketlerin davranış kodları Birleşmiş Milletler, OECD ve ILO gibi uluslararası örgütler tarafından hazırlanan taslaklarda ele alınmaktadır.
Doğu Durgun