Sözlükte “çağırmak, istemek, yardım etmek” anlamlarına gelmektedir. İslâmî bir terim olarak “Allah’ın yüceliği karşısında kulun aczini itiraf etmesini, sevgi ve tâzim duyguları içinde lütuf ve yardımını dilemesini” ifade eder.
Dua, zamanlar, coğrafyalar, topluluklar ve medeniyetler fark etmeksizin insanlığın en yaygın dinî aktivitelerinden biri olup, bilinen tüm dinlerde ortak bir ibadet şeklidir. Allah’a ve onun kâinatta meydana gelen hadiseleri yönettiğine inanan bireyler, zor durumda kaldıklarında, bir ihtiyaç içine girdiklerinde yahut bir istekleri olduğunda; yardım etmesi, güç vermesi yahut destek olması için Allah’a dua etmektedir. Felaketlerden koruması, kuraklık döneminde yağmur yağdırması, rızkı bollaştırması, hastaları iyileştirmesi, çocuk vermesi, derslerde ve sınavlarda başarı ihsan etmesi gibi dünyevi isteklerin yanı sıra günahları bağışlaması, huzurlu bir kabir hayatı vermesi, cenneti bahşetmesi gibi manevi ve ahirete yönelik isteklerin Allah’a yönlendirilmesi söz konusudur.
Kur’ân-ı Kerim’de, “De ki: Duanız olmasa rabbim size ne diye değer versin” (Furkān 25/77) buyrulmak suretiyle insanın ancak Allah’a olan bu yönelişiyle değer kazandığı belirtilmiştir. İslâm âlimleri, genellikle duadaki dilek ve istek unsurunu ikinci derecede önemli görerek diğer dinî faaliyetler gibi duada da Allah’a saygıyı, Allah’ın üstün gücü, sonsuz zenginliği karşısında kulun acziyetini ve Allah’ın yardımına ihtiyaç hissetmesini ön plana çıkarmışlardır. Duanın bu muhtevasından dolayı Hz. Peygamber’in “Dua ibadetin özüdür” (Tirmizî, “Daʿavât”, 1) meâlindeki hadisi bütün ilgili kaynaklarda önemle zikredilir. Öte yandan sosyal bilimler alanında tanınmış birçok düşünür, duanın dinin en merkezi unsuru olduğunu dile getirmiştir.
Psikoloji ve din psikolojisi açısından dua, dindarlığın başlıca belirtilerinden biri olarak görülmekte, duanın dinin ruhu ve bizzat kendisi olduğu belirtilmektedir. Bireyin, dinin diğer gereklerini yerine getirmediği hâlde Allah’a dua etmesi, onun Allah’a inancının bulunduğunun göstergesi olarak değerlendirilmektedir. Allah’a sadece sevgi, korku, üzüntü gibi duygularını ifade etmenin değil, aynı zamanda din psikolojisinde negatif dinî başa çıkma olarak ifade edilen, yaptığı veya yapmadığı şeylerden dolayı Allah’a isyanı dile getirmenin de esasen kişide Allah’ın varlığına ve âlemle olan ilişkisine dair inancın bulunduğuna işaret etmektedir.
Dini literatürde genişçe yer bulan dua tür ve şekillerine dair çok sayıda tasnif yapılmıştır. İçeriği bakımından yapılan tasnife, istek duası, şükür duası, övgü ve yüceltme (hamd) duası, tövbe ve af duası dâhil edilmektedir. Yapılış şekline göre ise farklı tasnifler üretilmiştir. Kişinin içinden geldiği şekilde kendi sözcükleriyle ettiği “özgün” ve gelenek içerisinde üretilmiş belli ifadelerle yaptığı “kalıplı” dualar şeklindeki tasnifi; Allah’tan belirli bir istekte bulunulması hâlinde “tevcihi” ve konu belli olduğu hâlde istekte bulunmayıp takdirin tamamen Allah’a bırakıldığı “takdiri” dualar şeklindeki tasnifi; grup hâlinde yapılan “törensel” ve kişinin tek başına yaptığı “bireysel” dualar şeklindeki tasnifi literatürde bulmak mümkündür. Son olarak din psikolojisi literatüründe duaların dışsal bir getirisi için mi yoksa ruhsal taşma ve içsel motivasyonla mı yapıldığına göre dış güdümsel ve iç güdümsel dua şeklinde bir tanımlama ve tasnif söz konusu ise de yine din psikolojisi literatüründe bunun sağlıklı bir yaklaşım olmadığına ilişkin yorumlara da rastlanmaktadır.
İnsanların nesiller boyu neden dua ettikleri konusu farklı alanlardan bilim insanları ve ilahiyatçılar tarafından tartışılmıştır. Allah’a ve O’nun âlem üzerinde güç sahibi olduğuna inananlar için kâinatta olan bitenler Allah’ın istemesi, emretmesi yahut dualara karşılık vermesi nedeniyledir. Pozitivist bilim anlayışını benimseyen bilim insanları duanın korku, endişe, keder gibi duygularla başa çıkmak üzere geliştirdiği bir ritüel olduğunu, işin ilahi bir boyutunun bulunmadığını savunagelmiştir. Pozitivist olmayan bilim insanlarına göre ise duanın insanlara psikolojik açıdan iyi geldiğinin tespiti onun ilahi boyutunun inkâr ve göz ardı edilmesini gerektirmemektedir.
Özellikle psikoloji ve din psikolojisi gibi sosyal bilimlerin yanı sıra psikiyatri başta olmak üzere tıbbın çeşitli branşlarındaki araştırmacılar tarafından da duaların etkileri ele alınmıştır. Duanın ve dualı yaşamın dua yapan kişi üzerinde psikolojik olarak olumlu etkilerinin bulunup bulunmadığı, duaya ilişkin en çok merak edilen konulardan biri olmuştur. Literatür analizleri kabilinden çalışmalar duanın psikolojik etkilerinin olduğuna yönelik güçlü kanıtlar bulunduğunu ortaya koymuştur. Bu çalışmalarda, etkinin nedeni olarak duanın birine güvenebileceğini bilme ve derdini biriyle paylaşabilme imkânı sunması ve yalnızlık hissini gidermesi ön plana çıkarılmıştır.
Kişinin kendisi veya başkası için yaptığı duanın etkili olup olmadığı sorunu da bilim insanlarının bir hayli ilgisini çekmiştir. Bu amaçla yapılan araştırmaların çoğunluğunda gerçek etkenin ne olduğuna bakılmaksızın, duanın işe yaradığı sonucuna varılmıştır. Bu araştırmaların önemli bir yekûnu tıp alanında yapılmıştır. Dua gruplarının huzurda veya gıyaben başkalarının sağlığı için yaptıkları duaların farklı tıbbî rahatsızlıklara iyi geldiğini güvenilir ve geçerli yöntemler kullanmak suretiyle ortaya koydukları tespit edilmiştir. Buna paralel çalışmalar; bitkiler, bakteriler ve mantarların yanı sıra hayvanlar için de gerek laboratuvar ortamında gerekse laboratuvar dışında yapılmış ve paralel bulgular elde edilmiştir. Öte yandan duaya yönelik gelişen bilimsel alanyazında duanın etkili olduğuna dair bireysel tecrübeleri ortaya koyan çalışmalar da yer almaktadır. Sağlık başta olmak üzere duanın gerçekleştiğini gösteren bulgular, kimi bilim insanlarınca plasebo etkisi olarak değerlendirilirken, deneylerin bilimsel gücünü kabul eden ve etkinin psikolojik olmadığını düşünen bilim insanları ve ilahiyatçılar ise etkiye dair dinî ve seküler birtakım açıklamalar getirmiştir.
Psikoloji, sosyoloji ve tıp gibi birçok disiplinden bilim insanı duayı sebep, etki ve uygulanış biçimi açısından bilimsel olarak araştırmaya devam etmektedir. Dahası ilahiyatçı ve din adamları tarafından da duanın mahiyeti, yapılış şekli, etkileri üzerine gerek literatür gerekse alan araştırmaları günümüzde de sürdürülmektedir.
Ümit Horozcu