Dinî literatürdeki bir terim olarak “esas, kural, âyin, hüküm, şart, ahlâk, saygı, terbiye ve nezaket” gibi anlamlara gelir.
Edep terimi erken dönemlerden itibaren geniş bir kullanım alanı bulmuştur. Kur’ân-ı Kerim’de “edep” veya bundan türetilmiş herhangi bir kelime geçmez. Ancak hadis-i şeriflerde hem “edep” hem de çoğulu olan “âdâb” ile aynı kökten gelen fiil ve isimler kullanılmıştır. Ahlâk ve muaşeret konularına dair hadislerden oluşan birçok hadis mecmualarında edep bölümleri mevcuttur.
Edep kavramını “toplumun iyi olarak kabul ettiği davranışlarda bulunmak, görgülü, nezaket ve zerafetli, ahlaklı ve erdemli olmak” şeklinde özetlemek mümkündür. Edep hem güzel ahlak sahibi olmayı hem de görgü kurallarına uygun davranmayı ve nazik olmayı, bir başka ifadeyle insanın bütün tavırlarında içeriğin ve üslubun, niyetin ve davranışın, sözün ve hâlin doğru, iyi ve güzel olmasını ifade eder. Bu anlamlar açısından bakıldığında Kur’ân-ı Kerim’in ve Hz. Peygamber’in aynı zamanda bir edep eğitimi verdiği görülür.
Hicrî 2. (Miladî 7.) yüzyıldan itibaren kaleme alınmaya başlanan edep kitaplarında bu terimin iyi bir eğitimle kazanılmış karakter disiplini, takdire değer hareketler, toplum içinde çeşitli kesimlerin birbirlerine karşı takınmaları gereken ve daha sonra “âdâb-ı muâşeret” denilecek olan medenî ve ahlâkî davranış tarzları ve bu hususlarda gerekli olan pratik bilgiler hakkında kullanıldığı görülür.
Edep, İslâm kültür ve coğrafyasında tarihî süreçte her türlü meslek ve meşrep, talim-terbiye, ilim, ibadet ve ahlâk gibi dinî faaliyetlerle gündelik hayatın hemen her merhalesinde, sosyal hayatın hemen tüm alanları ve davranış biçimleri için kullanılan geniş kapsamlı bir terim hâline gelmiştir.
Mutasavvıflar tasavvufu tanımlarken onun tamamen edepten ibaret olduğunu söylemişler ve daha çok gayesi, faydası ve çeşitleri üzerinde durarak edebi zâhirî ve bâtınî olmak üzere ikiye ayırmışlardır. Zâhirî edep beden ve şeriatla, bâtınî edep ise kalp ve Hak’la ilgilidir. Her ikisine de önem verilmekle birlikte esas olan bâtınî edeptir. Daha sonra bu kurallar “âdâb”, “âdâb ve usul”, “âdâb ve erkân” tabirleriyle ifade edilmiştir. Tasavvufî terbiyenin amacı da sâliki Hakk’a ve halka karşı hem zâhir hem de bâtın itibarıyla edepli hâle getirmektir. Sûfîler, zarafet, nezaket ve nezâfetin kaynağı olan bu anlayışı çok sık kullandıkları “Edeb yâhû!” sözüyle ifade etmişlerdir.
Safi Arpaguş