EĞİTİM PSİKOLOJİSİ

Selahiddin ÖĞÜLMÜŞ views7415

Eğitim psikolojisi, en geniş anlamıyla öğrenme ve öğretme sürecini konu edinen bir alandır. Eğitim psikolojisi, psikolojinin farklı alanlarında geliştirilen teori,, yöntem, araç ve ilkelerin yanı sıra kendine özgü teori, yöntem, ilke ve araçları kullanarak insanlarda öğrenme ve öğretme sürecini anlamayı, açıklamayı ve iyileştirmeyi amaçlar. Bu amaçla, hem öğrencilerin ve öğretmenlerin ayırt edici özelliklerini hem de öğrenme, motivasyon, pekiştirme, transfer gibi konuları ve bunları etkileyen koşulları inceler.

Eğitim psikologları; gelişim psikolojisi, öğrenme psikolojisi, sosyal psikoloji gibi alanlarda öne sürülen teorilerden, öğrencilerin sınıfta veya okulda öğrenme ve öğretme sürecini iyileştirmek için nasıl yararlanılabileceğini araştırır. Bu yönüyle eğitim psikolojisi, genel olarak psikolojinin uygulama alanlarından biridir. Örneğin bir öğrenme psikoloğu, laboratuvar ortamında çeşitli canlılar (solucan, fare, kedi, köpek, güvercin, vb.) üzerinde deneyler yaparak salt öğrenme sürecini açıklamaya yönelik teori;er geliştirir. Eğitim psikologları ise bu teorilerden yararlanarak, sınıf ortamında öğrencilerin öğrenme süreçlerini iyileştirmeye yönelik öneriler geliştirir. Eğitim psikologları, eğitimde en iyi uygulamaları belirlemeye, bunları açıklamaya ve bu uygulamaların yaygınlaşmasını sağlamaya çalışır. Bu amaçla da bilişsel psikoloji, gelişim psikolojisi, sosyal psikoloji, öğrenme psikolojisi gibi psikolojinin diğer alt alanlarının da ilgilendiği konularda teorik ve uygulamalı araştırmalar yapar.

Okulun veya genelde eğitim kurumlarının özelliklerinin ve uygulanan farklı öğrenme yöntemlerinin öğrenciler üzerindeki etkileri, öğretim materyallerinin nitelikleri, bir yanda üstün yetenekli öğrencilerin diğer yanda öğrenme güçlüğü çeken öğrencilerin yer aldığı geniş bir yelpazedeki farklı öğrencilerin kendilerine özgü ihtiyaçları, davranış problemleri, sınıf yönetimi, çocuk yetiştirme tutumları gibi konular, eğitim psikolojisi alanında teorik ve uygulamalı araştırmaların yapıldığı konulara örnek olarak verilebilir.

Eğitim psikolojisi, “eğitim” ve “psikoloji” bilimlerinin kesiştiği bir alan olup ele alınan konular, her ikisinin ortak ilgi alanını oluşturur. Tarihî açıdan incelendiğinde, “eğitim” ve “psikoloji” arasındaki birlikteliğin iki farklı boyutta geliştiği görülür. Bu boyutlardan biri, öğretmen yetiştiren kurumların öğretim programlarında bir ders olarak yer alan “eğitim psikolojisi” boyutudur. Bu boyut, 1885 yılında İngiliz yazar James Sally tarafından Eğitim Kuramına Özgü Atıflarla Psikolojinin Ana Hatları adıyla yayımlanan ders kitabına dayanır. Genetik psikoloji ve çocuk incelemeleri konularına ağırlık veren bu kitap, 1890’lı yıllarda öğretmen yetiştirme programlarının ayrılmaz parçası olmuştur. Daha sonraki yıllarda E. Thorndike tarafından yazılan ve ilk baskısı 1903’te yayımlanan Eğitim Psikolojisi (Educational Psychology) adlı kitap ise psikoloji ve eğitim sürecini birleştirmiş ve bu kitabın adı aynı zamanda bu yeni alanın da adı olmuştur.

Eğitim ve psikoloji arasındaki etkileşimin geliştiği diğer boyut, 1896’da L. Witmer tarafından Pennsylvania Üniversitesi’nde ilk psikoloji kliniğinin kurulmuş olmasına dayanır. Witmer’in amacı, psikologları, çocukların öğrenmeyle ilgili sorunlarının çözümünde eğitimcilere yardımcı olacak şekilde hazırlamaktı. Witmer’in kurmuş olduğu bu klinik, Amerika’da kurulan ilk çocuk rehberlik kliniği olup aynı zamanda klinik psikolojisinin gelişiminde de önemli bir dönüm noktasıdır. Bu kliniğin bir benzeri, Çocuk İnceleme ve Pedagojik Araştırma Bürosu adıyla, William Healy tarafından 1899’da Chicago’da kurulmuştur. Toplumsal ya da zihinsel gelişim geriliği ya da öğrenme güçlüğü gibi farklı sorunları olan öğrencilere hizmet veren bu ilk klinikler, sorunlu öğrencilerle ilgilenen psikoloji klinikleri için bir model oluşturmuştur.

Eğitim psikolojisi, modern bir bilim alanı olarak ortaya çıkmadan çok önce de filozoflar, insanların nasıl öğrendikleri, öğrenirken ve öğretirken ne düşündükleri ve ne yaptıkları gibi konularla ilgilenmişlerdir. Örneğin antik Yunan filozoflarıPlatonveAristoteles, günümüzde bile eğitim psikologları tarafından tartışılmakta olan “öğretmenlerin rolü”, “öğretmen ve öğrenci ilişkileri”, “öğretim yöntemleri”, “öğrenmenin doğası ve sıra-düzeni”, “öğrenmede duyguların rolü” gibi konuları tartışmış ve çeşitli görüşler öne sürmüşlerdir. On beşinci yüzyılda ise eğitimde uygulamanın önemi, öğrencilerin ilgisinin dikkate alınması gerektiği, öğretimde bireysel farklılıkların kabul edilmesi, öğrencilerin birbirleriyle karşılaştırılarak değerlendirildiği rekabetçi bir değerlendirme yöntemi yerine her öğrencinin kendi gelişiminin değerlendirilmesi gerektiği gibi konular gündeme getirilmiştir.

On altıncı yüzyılda Johann Amos Comenius (ö. 1670), eğitimin amacının mevcut bilgileri ezberlemek değil, anlamak olduğunu ve öğrenmede duyuların önemini vurgulamıştır. Jean J. Rousseau (ö. 1778), Johann H. Pestalozzi (ö. 1827), Johann F.Herbart (ö. 1841) ve Friedrich Wilhelm A.Froebel (ö. 1852) gibi Avrupalı filozoflar da eğitimde aktivitenin, önceki deneyimlerin ve bilgilerin önemini vurgulamışlardır. Bu görüşler, günümüzde eğitim psikolojisi alanında yapılan araştırma bulgularıyla da desteklenmektedir.

Psikolojinin kurucularından William James, “Psikoloji Hakkında Öğretmenlerle Konuşmalar” adıyla verdiği bir dizi seminerde, tartışma yönteminin, proje ve etkinliklerin, laboratuvar deneylerinin, okumanın, yazmanın, öğretimde somut materyaller kullanmanın yararlarını vurgulayan oldukça modern görüşler öne sürmüştür. James’in öğrencisi olanG. Stanley Hall, Amerika’da “Çocuk İnceleme Hareketi”ni başlatmış ve çocuklar ve ergenlerle ilgili yazılar yazmıştır. Hall’un öğrencisi olanJohn Dewey, Chicago Üniversitesi’nde Laboratuvar Okulu’nu kurmuş ve “ilerlemeci eğitim” akımının öncüsü olmuştur. William James’in bir diğer öğrencisiEdward L. Thorndike, 1903’te ilk Eğitim Psikolojisi isimli ders kitabını yazmış ve 1910 yılında daEğitim Psikolojisi Dergisi (Journal of Educational Psychology) adıyla ilk dergiyi kurmuştur.

“Eğitim” ve “psikoloji” birlikteliği, ABD’de ve Avrupa’da farklı yönlerde gelişmiştir. ABD’de “eğitim psikolojisi” ile “okul psikolojisi”, iki farklı uzmanlık alanı olarak gelişmiştir ve iki farklı dernek çatısı altında örgütlenmiştir. ABD’de eğitim psikolojisi daha kuramsal yönelimlidir. Eğitim psikologları genellikle laboratuvar ortamında araştırma yaparak öğrenme ve öğretme sürecini açıklamaya çalışırlar. Öğrenme ve öğretme, güdülenme, pekiştirme, transfer gibi konuları inceleyerek bunları etkileyen koşulları araştırır; uygulamada kullanılabilecek genellemelere ulaşmaya çalışırlar. Okul psikolojisi ise doğrudan okulla ilgili sorunlarla ilgilenir. Okulda öğrencilere test uygular, velilerle ve diğer eğitim personeli ile görüşmeler yapar. Okuldaki problem davranışlar, duygusal uyum sorunları, öğrenme güçlükleri gibi konular üzerinde çalışır. ABD’den farklı olarak, Avrupa’da, özellikle Birleşik Krallık’ta eğitim psikolojisi ve okul psikolojisi arasında bir ayrım yoktur. Eğitimin sadece okulla sınırlı olmadığı, hastanelerde, meslek kuruluşlarında veya dinî kurumlarda da eğitimin gerçekleştiği düşüncesiyle böyle bir ayrım benimsenmemekte; “eğitim ve okul psikolojisi”, uygulamalı bir alan olarak gelişmektedir.

Türkiye’de eğitim psikolojisi alanındaki gelişmeler dört başlıkta incelenebilir: Öğretmen okullarının programına ilk kez 1952-1953 eğitim ve öğretim yılında Eğitim Psikolojisi dersi konmuş, ilk ders kitabı da 1949’da yayımlanmıştır. Türkiye’de eğitim psikolojisi alanında ilk süreli yayın olan Eğitim Psikolojisi Dergisi’nin birinci sayısı, Aralık 1953’te yayımlanmıştır. Bu dergi, iki yıl yayımlanabilmiştir. Üniversite düzeyinde ilk kez 1964’te Ankara Üniversitesi Eğitim (Bilimleri) Fakültesinde “Eğitim Psikolojisi Kürsüsü” kurulmuştur. İlk yıllarda “Okul Psikologluğu ve Rehberlik” lisans programını yürüten bu kürsü, zamanla Eğitimde Psikolojik Hizmetler Bölümü (EPH) adıyla yapısal değişikliğe uğramış, bu bölümün aynı adla uyguladığı lisans programının adı da 1988’de Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık (RPD) olarak değiştirilmiştir.

Üniversitelerarası Kurul tarafından belirlenen Doçentlik alanı olarak 1970’li yıllardan beri varlığını farklı adlarla (Eğitimde Psikolojik Hizmetler, Eğitimin Psikolojik Temelleri) sürdüren Eğitim Psikolojisi, 1998 yılından beri Eğitim Psikolojisi adıyla varlığını sürdürmektedir. Eğitim psikolojisi alanında doçent unvanını alanlar, akademik kariyerlerine Eğitim Bilimleri Fakültesi veya Eğitim Fakültelerinde Eğitim Bilimleri Bölümü, Eğitim Psikolojisi Anabilim Dalı veya Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dallarında devam etmektedirler.

Eğitim psikolojisi, dünyanın hemen her ülkesinde çalışmalar yapılan bir bilim alanı olup, üniversitelerde farklı alt alanlarda (gelişim, öğrenme, ölçme vb.) uzmanlaşmaya olanak tanıyan lisansüstü programlar da yürütülmektedir. Uygulamada ise her düzeyde okul ve diğer kurumlarda (sağlık, mesleki, dinî vb.) öğrenme ve öğretme sürecinde aktif olarak yer almaktadır.

Selahiddin Öğülmüş

Kaynakça

Goldstein, Arnold P. ve Leonard Krasner. Modern Applied Psychology. New York: Pergamon Press, 1989.

Öğülmüş, Selahaddin. Türkiye’de Eğitim Psikolojisi: Dünü, Bugünü ve Yarını, Türkiye’de Eğitim Bilimleri: Bir Bilanço Denemesi. Ed. Muhsin Hesapçıoğlu ve Alpaslan Durmuş. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım, 2006.

Woolfolk, Anita. H. Eğitim Psikolojisi. Çev. Duygu Özen. Kaknüs Yayınları, 2015.

En az 3 karakter girmelisiniz.
En az 3 karakter girmelisiniz.
2022 ©
Sosyal Bilimler Ansiklopedisi