ENFLASYON

Emin ERTÜRK views1874

Fiyatların genel seviyesindeki artış, paranın değerinde düşüş olarak tarif edilir. İktisatta da kavram anlamıyla kullanılmaktadır. Fiyatlar genel seviyesi, toplumun genel kesiminin tüketimine konu olan mal ve hizmetlerin fiyat endeksidir. Toptan eşya (üretici) fiyatları enflasyonu, tüketici fiyat enflasyonu, çekirdek enflasyon, yurtiçi enflasyon, ithal enflasyonu gibi adlar altında fiyat hesaplamaları yapılmaktadır. Enflasyon kaynağına göre ücret enflasyonu, maliyet enflasyonu, parasal enflasyon, talep enflasyonu, arz enflasyonu; düzeyine göre %3-10 ılımlı enflasyon, %10-100 yüksek enflasyon, %100-1000 hiper enflasyon, %1000’den fazlası dörtnala enflasyon olarak adlandırılır.

Milattan sonra 200 yıllarına kadar geri götürülebilen bir fiyat artışları manzumesi vardır. Buna enflasyon değilse de fiyat hareketleri denmektedir. 1500-1600 yılları arasında yaşanan enflasyon İspanya’dan Avrupa’ya yayılan, Amerika’nın keşfedilmesinden sonra Avrupa’ya akan altın ve gümüşe bağlı olarak paranın bollaşması sebebiyledir. O dönemde ortalama yıllık enflasyon %1,5 civarındadır. En yükseği 1560-62’de ortalama %20’dir. Genel fiyat artışları 20. yüzyıl öncesinde, daha çok kâğıt para dönemlerinde yaşanmıştır (mesela Kuzey Amerika’da 1860-1865 iç savaş döneminde yıllık olarak %20’lerin üzerinde, Fransız Devrimi zamanında enflasyon yüksek seyretmiştir). 20. yüzyılda yaşanan büyük Alman enflasyonu sadece Almanya’da değil, Almanya’nın çevresindeki ülkelerde de henüz kırılamamış bir rekordur. Haftalık fiyat artış hızı %50’dir. Enflasyonu yaratan, mal arzı ve para arzı büyüme hızı dengesizliğidir. Geçmiş enflasyonların sebeplerinden biri de paranın ayarının bozulmasıdır (tağşiş).

Başka ülkelerde olduğu gibi Osmanlılar da toplumda mübadele ilişkilerinin doğru devam edebilmesi için gerekli likidite ihtiyacı, savaş zamanında kaynak ihtiyacı gibi sebeplerle sikkeyi sıkça tağşiş etmişlerdir. Ancak bu çok yüksek enflasyon yaratmamıştır. Çünkü paranın bollaşma hızı metal sebebiyle çok yüksek değildir. Batıda kâğıt paraya geçiş 17. yüzyılın (Amerika’da 1690, Fransa’da 1695, İngiltere’de 1695) sonunda olmasına rağmen, Osmanlı 1844 yılına kadar sikke kullanmıştır.

Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda Lozan Antlaşması’nın getirdiği yükümlülükler hükûmetin iktisadî politika yapmasını engellemekteydi. İktisattan anlayan insan da pek yoktu. Bankacılık sistemi gelişmediği için ekonominin ihtiyaç duyduğu likiditenin sağlanması zordu. O dönemde enflasyon değil ama hayat pahalılığı yaşanmaktaydı. Bunun en önemli sebebi de ekonominin kurumlarıyla çalışamamasıdır. Ekonomide rekabet yoktu; pek çok temel mallar ve hizmetler tekellerin elindeydi. O zamanki hükûmetin de yapabildiği ancak malların fiyatlarına narh koyarak sınırlamaktı. 1930’lara gelindiğinde ise çok şey değişmiş, sanayi hamlesi yapma kararı alınmış, TCMB kurulmuş, Düyun-u Umumiye’nin elinden bazı imkânlar tekrar alınmış, ekonomi kısmen çalışır hâle gelmiştir. Ancak narhlar önemli ölçüde devam etmiş, fiyatlarda 1930-40 arasında istikrarlı bir düşüş yaşanmıştır. 1939’daki fiyatlar, 1930’dakinin %25 altındadır. 1939-1945 yılları savaş yıllarıdır. 1945’ten itibaren Türkiye uluslararası kuruluşlara üye olarak iktisadî dönüşümü ile ilgili ilk işaretleri vermiştir. 1946 yılında Türk Lirası develüe edilmiştir.

Anlamlı enflasyon yılları dönemidir. Bunun sebepleri demokratik siyasal hayat ve Demokratik Parti iktidarının ekonomiyi sınırlarından kurtarma çabasıdır. Bu açılımla ekonominin talep kanalları harekete geçmiş, fiyatlardaki artışlar enflasyon olarak yansımaya başlamıştır. 1950-60 arası ortalama enflasyon oranı %9.30’dur. 1958 Ağustos kararlarıyla Türk Lirası %66 oranında develüe edilmiştir.

1960-70 arasında Türkiye planlı sanayileşmeyi, kalkınmayı önemli ölçüde hedeflemiş ve başarılı olmuştur. %4.7 olan 1960-70 arası enflasyonu Cumhuriyet tarihinin en düşük ortalamasıdır. 1970’li yıllar ise kaos yıllarıdır ve siyasal istikrarsızlık, terör, büyük petrol fiyat artışları ekonominin en önemli handikaplarıdır. Fiyatlar petrol şokları sebebiyle 1970-79 arasında ortalama %24.4 artmış, Türk lirasında değer kaybı %80 olmuştur.

80’li yıllarda 24 Ocak kararları, arkasından 1980 darbesinden sonra Türk lirası develüe edilmiş, haftalık ayarlamalara geçilmiş, esnek döviz kuruna geçişin hazırlıkları yapılmaya başlanmıştır. Ayrıca 1983 seçimleri ile Özal’ın tek başına iktidara gelişiyle ekonomide nispi bir istikrar dönemi yakalanmış olup, altyapı yatırımları enflasyonist özelliğini göstermiştir. 1980-89 yılları arasında enflasyon ortalaması %56’dır. 1980’li yıllara kadar Türkiye’de enflasyonla ilgili endeksleme hep geriye dönük (enflasyonun hırpaladığı kesimler gelirlerini telafi etmeye çalışır) yapılırken; 1980’den sonra ileriye dönük (enflasyon hesapları yapılır, aradaki fark oranında kesimler finanse edilir) yapılmaya başlandı. 90’lı yılların belirgin özelliği ise döviz kurlarında hızlı tırmanış, enerji fiyatlarında yükün ağırlaşması, siyasal istikrarsızlık, ekonominin kurumsal yapılarının çökmesidir. İnsanlar günlük işlemlerini markla, dolarla, sterlinle yapar olmuştur. Beklentilerin bozulması da fiyatlar genel seviyesini tırmandırmış, enflasyon ortalama %76 düzeyine çıkmıştır. Türkiye bu dönemde 1994 Nisan krizi, Asya krizi ve 1999-2000 yıllarının yerli krizlerinden etkilenmiştir. Türkiye’nin bütçe dengeleri alt üst olmuş, malî sistem çökme noktasına gelmiştir. Türkiye para kurulu tipi bir politika izlerken, 2001 Şubat ayında büyük bir krizle sistem çökmüştür. 2001 krizi ekonomiye yeni bir yapılanma getirmiştir; önce kurumların düzeltilmesi sağlanmıştır. Merkez Bankası’nın bağımsızlığı ve siyasal iktidarın değişmesi ile istikrarlı bir hükûmetler dönemine girilmiştir. Avrupa Birliği’ne tam üyelik müzakereleri de 2005 yılında başlatılarak bu konuda önemli bir çıpa sağlanmıştır. İstikrara dönük para ve maliye politikası etkisini göstermiş, 2000-2009 yılları arasında enflasyon ortalama %23 olmuştur. Beklentiler iyileşmiş, Merkez Bankası’nın bağımsızlığı, kurumsal düzenlemeler, maliye politikasında hükûmetin iktisat kurallarına uygun davranma gayreti enflasyonun 2010-2019 arasında ortalama %10.4 düzeyine inmesini sağlamıştır. Türkiye’de 2002-2019 yılları arasındaki AK Parti iktidarı döneminde, yıllık enflasyon oranı ortalama %9,71 olmuştu.

Kâğıt para dönemlerinin parası ile enflasyon arasındaki ilişkiyi fark eden Fisher’e göre; ekonominin dengeleri yerinde iken para arzında yapılacak bir artış, fiyatlar genel seviyesini tırmandıracaktır. Bu yaklaşım 1970’li yıllardan önce Friedman tarafından kullanılmıştır. Ona göre enflasyon her yerde, her zaman parasal bir olaydır ve kurala bağlı bir para arzı artış mekanizması kullanılmalıdır. Ancak bu sefer de büyüme hızını ve istihdamı azaltmadan, enflasyon düşürmek mümkün görünmemektedir. Bu kapsamda fedakârlık oranı (enflasyonu bir puan aşağıya çekebilmek için büyümeden ve istihdamdan ne kadar fedakârlık edilecektir?) kavramı üretilmiştir. Enflasyonun düşürülmesi için toplam efektif talebi daraltıcı para ve maliye politikaları yanında Keynesyen iktisatçılar, bunların arasında Tobin de vardır, gelirler politikasının da devreye sokulmasını gerekli görmektedir. Ancak gelirler politikası bir heterodoks politikadır ve uygulanması kolay değildir. Özellikle talebin canlı olduğu, altyapı ve kurumlarının tam gelişmediği, millî paralarının sürekli değer kaybettiği, enerjide dışa bağımlı ülkelerde gerekli tedbirler alarak ekonominin kaynaklarını kullanmak ve sanayileşme politikalarına önem vermek gerekir. Enflasyon ayrıca faiz oranlarını ve kurları sürekli yukarıya doğru itme etkisi gösterdiği için ekonominin doğru çalışmasına mâni olmaktadır. Nominal gelirleri ve satın alma gücünü hırpaladığı için geniş toplumsal kesimleri sürekli fakirleştirmektedir. Bu nedenle ekonominin yükünü transfer kabiliyeti olmayan kesimlere hükûmetler tarafından biraz da siyasal sebeplerle yeni kaynaklar aktarma çabası gösterilmektedir. Fakat bunu yüksek gelirli kesimlerden düşük gelirli kesimlere doğru değil de parasal kaynaklar veya borçlanma ile yapmaları enflasyonu tetiklemektedir. Meselenin çözümünde talebi baskı altına alıcı politikalar kadar, iş ve çalışma hayatını teşvik eden, emeğin coğrafi hareketine destek olan özelleştirmeler yoluyla, piyasayı daha etkin çalışır hâle getirmek gibi arzı artırıcı politikalar da uygulanmalıdır. Enflasyonu düşürme politikalarının kısa vadede işsizliği artırmadan başarılı olamayacağı hususu Philips eğrisini ortaya çıkarmıştır. Philips eğrisi kısa dönemde negatif, uzun dönemde pozitif eğimli ya da tam istihdam düzeyinde dik olabilir. Bu nedenle enflasyonla mücadele kısa dönem mücadelesidir. Öte yandan gelişmiş ekonomilerde bu şekilde bir trade off (zorunlu seçim) varken, gelişmekte olan ülkelerde kısa vadede bile enflasyonu düşürme politikaları başarılı olmayabilir. İşsizliği, enflasyonu artırmadan düşürme politikalarına NAIRU denmektedir (Non accelerating inflation rate of unemployment).

21. yüzyılın dünyasında %100’ün üzerinde enflasyonlara nadiren rastlanmaktadır. Dünya enflasyon ortalaması yüzde 3’tür. Gelişmiş ülkeler, enflasyon problemini artık bütünü ile çözmüştür ve deflasyonla mücadele etmektedir. Gelişmekte olan yahut az gelişmiş ülkelerde enflasyon dinamikleri hâlâ canlıdır. 2010-2018 arasında %10’un üzerinde ortalama yüksek enflasyonu olan ülke sayısı 32’dir. Bunların da çoğu Afrika ve Güney Amerika’nın ağır politik ve ekonomik sorunları olan ve kurumsal açıklarını çözmemiş ülkelerdir. Türkiye’nin son yıllarda enflasyonu düşürme konusunda gösterdiği başarının altında kurumsal açık problemini büyük ölçüde çözmüş olması yatmaktadır. Ancak Türkiye’de de enflasyon dinamiklerinin hâlâ çok canlı olduğu akıldan çıkarılmamalıdır.

Emin Ertürk

Kaynakça

Doğruel, Fatma ve Suut Doğruel. Türkiye’de Enflasyonun Tarihi. Ankara: Tarih Vakfı ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, 2005.

Ertürk, Emin. Makro İktisat. Bursa: Alfa Aktüel, 2016.

Ertürk, Emin. Para İkamesi. Bursa: Uludağ Yayınları, 1991.

Kuruç, Bilsay. Belgelerle İktisat Politikası. Ankara: A. Ü. SBF Yayınları, 1993.

Mishkin, Frederic S. “Inflation Targeting in Emerging Market Economies.” American Economic Review 9, Sayı: 2 (Mayıs 2000): 105-109.

Pamuk, Şevket. İstanbul ve Diğer Kentlerde 500 Yıllık Fiyatlar ve Ücretler. Ankara: DİE, 2000.

Pamuk, Şevket. Osmanlı İmparatorluğu’nda Paranın Tarihi. İstanbul: Yurt Yayınları, 1999.

Parasız, İlker ve Nazım Ekren. Parasal Ekonomi Teori ve Politika. Bursa: Ekin Yayınevi, 2015.

Sargent, Thomas. “The Ends of Four Big Inflation.” Working Papers from Federal Reserve Bank of Minneapolis, 1981.

Snowdon, Brian ve Howard R. Vane. Modern Macroeconomics: Its Origins, Development and Current State. Cheltenham, UK and Northampton, MA, USA: Edward Elgar Publishing, 2005.

Stiglitz, Joseph. “The Theory of Wage Price Rigidities and Economic Fluctuations.” The American Economic Review 89, Sayı: 2 (Mayıs 1999): 75-88.

Tekeli, İlhan ve Selim İlkin. 1929 Buhranında Türkiye’nin İktisat Politika Arayışları. Ankara: ODTÜ Yayınları, 1977.

En az 3 karakter girmelisiniz.
En az 3 karakter girmelisiniz.
2022 ©
Sosyal Bilimler Ansiklopedisi