FİZİK / BİYOLOJİK ANTROPOLOJİ

Ayla Sevim EROL views3766

İnsanın biyolojik kökeni, popülasyonların birbirleriyle ilişkileri, yakın akrabaları diğer primat türleriyle benzerlik ve farklılıkları, yaşam biçimleri ve tarihsel geçmişlerinin yanı sıra evrimsel bağlamda adaptasyon (uyum) ve çeşitliliklerini araştıran alt alandır. Fizik/biyolojik antropoloji arkeolojik, dil bilimsel ve sosyo-kültürel antropoloji ile birlikte antropolojinin dört geleneksel dalından biridir. 

Antropoloji insanlığın ortaya çıkışından günümüze gelinceye kadar geçen süreç içerisinde, insanı ve toplumları biyolojik ve kültürel açıdan değişim ve gelişimlerini zaman ve mekân içerisinde inceleyerek geçmişle günümüz arasında bir köprü kurmaya çalışmaktadır. İnsanın başlangıcından günümüze biyolojisi, morfolojisi, davranışları ile dili ve kültürünü çok yönlü olarak incelemektedir. Birçok alt disiplini çatısı altına barındıran antropoloji, bütüncül bir bilim olarak değerlendirilmektedir.

Antropoloji bilimlerinin her bir alanı birbirileriyle doğrudan ilişkili olup, insan ve onların oluşturdukları toplumları farklı açılardan inceleyerek değerlendirmeyi amaçlamaktadır: Antropoloji bilimlerinin bir alt disiplini olan arkeoloji, insanların üretmiş oldukları kültürel ürünleri, ölü gömü biçimleri ve mezar tipleri, yerleşim biçimleri ve yerleşim alanlarındaki yapıları birbirileriyle ilişkilendirerek geçmişte yaşamış olan toplumların geride bıraktıkları maddi ve manevi kültürlerini araştırıp nasıl ortaya çıktığı, ne zaman ve niçin değiştiği sorularının yanıtlarını aramaya çalışır. Arkeoloji ve Antropoloji ise iç içe geçmiş birçok alanı kesişmekte olan bilim dallarıdır. Bununla birlikte antropolojinin her bir alt disiplini, kendilerine özgü daha küçük ve daha özel alt alanlara ayrılmakta ve bu alt alanlarda yapılan araştırmaları disiplinler arası bilimlerle ilişkilendirilerek çıkarsamalarda bulunmaktadır.

Amerika ve Avrupa’da biyolojik antropoloji ve fizik antropoloji aynı konuları araştırmaktadır. Ülkemizde ise antropoloji bilimi sosyal/kültürel antropoloji, fizik antropoloji ve paleoantropoloji şeklinde devam etmektedir. Bu alt bilim dallarından fiziksel/biyolojik antropoloji, biyoloji ve kültür arasındaki etkileşimi bağlamında homo genusu türlerini evrim çerçevesinde incelenmesi olarak ele almaktadır. Fizik antropoloji başlangıçta kullanılan orijinal terimdir ve antropologların insanın fiziksel varyasyonunu tanımlamadaki ilk çıkarımlarını yansıtmaktadır. Biyolojik antropoloji terimi ise genetik, evrimsel biyoloji, beslenme, fizyoloji gibi daha çok biyolojik konular kapsayan bölümüdür.

Fizik antropoloji birçok bilimin aksine daha yavaş bir gelişme göstermiştir. 18. yüzyılda biyolog Linnaeus tarafından hayvan ve bitkilerin sınıflandırılması üzerine yapılan çalışmalar fizik antropoloji için bir başlangıç olmuş ve 19. yüzyıla kadar birçok bilim insanını meşgul etmiştir. Fizik antropolojinin babası olarak kabul edilen anatomist Blumenbach’ın 18. yüzyıl sonları ve 19. yüzyılın başlarında yaptığı çalışmalar ırksal tanımlama ve sınıflama problemleri ile bazı anatomik karşılaştırmalar üzerinde yoğunlaşmıştır. Fiziksel antropolojinin tarihsel geçmişine bakıldığında, başlangıçta anatomi, zooloji ve tıp konularındaki faaliyetlerle ortaya çıktığı görülmektedir. Ancak fizik antropoloji alanının temel çalışmalarında varyasyonu konu alan çalışmaların ağırlıklı olduğu; bunların da genelde ten rengi, vücut oranları ile baş ve yüz morfolojisine odaklanan çalışmalarla birlikte, insan populasyonları arasındaki benzerlik ve farklılıkları ölçmeyince ve tanımlamaya yönelik birçok farklı alanda çalışma yapıldığı görülmektedir. 

1990’ların başından itibaren insan varyasyon çalışmalarının odağında, popülasyon farklılıklarının temelinde yatan nedenler genetik araştırmalarla desteklenmeye başlanmıştır. Belli popülasyonları karakterize eden özelliklerin, güneş ışığı, bulaşıcı hastalık ve yerel çevresel koşullara biyolojik adaptasyon gibi birçok nedenden kaynaklı olabileceği üzerine çalışmalar gittikçe artmıştır. Bu dönemde tür ve popülasyonlarla ilgili genetik araştırmaların yapılması, evrimsel süreçteki biyolojik değişimin anlaşılmasında önemli bilgiler sağlamıştır.  

Günümüzde ise fizik antropolojinin çalışma alanı ve konuları oldukça genişlemiştir. Bu çalışma alanlarından birisi geçmiş dönem toplumlarının nüfus konularını araştıran demografik çalışmalardır. Bununla birlikte farklı toplumların farklı etkenler karşısında nasıl etkilendikleri ve çeşitlendikleri de bu araştırmaların kapsamında yer alan konulardır. Bu farklı etkenler arasında, ekolojik ortam, iklimsel koşullar, coğrafik ortam, popülasyon ilişkileri gibi konular yer almaktadır. Ayrıca doğurganlık, büyüme ve gelişme, beslenme, kültürel uygulamalar, fizyoloji, sağlık ve hastalık arasındaki ilişkilerin değerlendirilmesi gibi konular da fiziksel/biyolojik antropoloji araştırma alanları kapsamına girmektedir.  

Fizik/Biyolojik antropoloji kapsamında daha çok insan evrimine yoğunlaşan paleoantropoloji bilimi, omurgalılar ve insan türlerine ait fosil buluntularını değerlendirir. Bu çıkarımlar ve fosil kayıtların incelenmesiyle günümüzde yaşamını sürdüren modern insanın bugüne nasıl geldiği açıklanmaya çalışılmaktadır.

Fizik/Biyolojik antropolojinin çalışma alanlarından bir diğeri alanı moleküler antropolojidir: İnsan popülasyonları ile insanlar ve insan olmayan primatlar arasındaki evrimsel ilişkileri araştırmak ve irdelemek üzerine çalışan bir alandır. Bu alan bireyler, popülasyonlar ve türler arasındaki DNA dizilimlerindeki benzerlikleri ve farklılıkları incelemektedir. Yine fosil buluntular incelenerek elde edilen DNA örnekleri ile nesli tükenmiş ve yaşayan türler arasındaki evrimsel ilişkiler moleküler çalışmalarla araştırılmaktadır. 

Genetik ve moleküler teknikler yaygınlaşmadan önce atalarımız hakkında bilgi edinmek için sadece iskelet materyaller mikroskobik açıdan değerlendirilmekteydi. Bu nedenle insan-hayvan osteolojisi, her zaman fiziksel/biyolojik antropoloji çalışmalarının en önemli çalışma konuları olmuştur. Günümüzde her ne kadar genetik ve moleküler çalışmalar önem kazanmış olsa da fosil materyallerin yorumlanabilmesi için hâlen osteoloji bilimi büyük bir öneme sahiptir. Kemik biyolojisi ve fizyolojisini açıklamada önemli bir yeri olan osteoloji, insan evriminin yanı sıra fizik antropolojinin diğer birçok alanı için de büyük önem taşımaktadır. 

Geçmiş dönemde yaşamış toplumlara ait arkeolojik ve antropolojik materyallerin incelenmesiyle, toplum ve toplumu oluşturan bireylerin morfolojik yapıları ile yaşadıkları dönemler yeniden yapılandırılabilmektedir. Geçmiş dönem toplumlarına ait iskelet materyallerin incelenmesiyle, ilgili toplumların beslenme rejimleri, toplumun ortalama boy uzunluğu, bireylerin büyüme ve gelişmesi, toplumun diş ve çene sağlığı ile genel sağlık sorunları, yaşam biçimleri, kültürel alışkanlıkları, sosyal statü gibi birçok konu hakkında bilgi edinilmektedir. Fiziksel/Biyolojik antropolojide geçmişte yaşamış insan toplumlarına ait iskeletlerin incelenmesiyle travma ve patolojik değerlendirmeler de yapılarak, hastalıkların ortaya çıkışı ve evrimi konusunda bilgilere ulaşılabilmektedir. Buna ilaveten toplulukların geçirmiş oldukları bulaşıcı hastalıkları, yetersiz dengesiz beslenme ile kemiklerde ve dişlerde iz bırakabilecek birçok patolojik olguyu araştırırken; bunların popülasyonlar arasında bulunma sıklıkları ve popülasyonların birbirleriyle ilişkileri değerlendirilerek hastalıkların tarihçeleri ve değişimlerini belirlemekte fiziksel/biyolojik antropolojinin konuları arasındadır. Bu araştırmalar bize geçmişte yaşamış olan bireyler ve toplumların nüfus dinamikleri, yaşam biçimleri ve ekolojik ortamları, sağlık problemleri ve yaşam tarzları hakkında pek çok bilgi vermektedir.  

Fiziksel/biyolojik antropoloji sadece insan türünü inceleyerek sonuca varmaz. İnsanların yanı sıra evrim teorisine göre genetik olarak en yakın akrabalarımız kabul edilen primatlar (eski dünya ve yeni dünya maymunları ile homininler) ve atalarının biyolojik ve davranışsal özellikleriyle de ilgilenmektedir. Böylece primatoloji de fiziksel/biyolojik antropoloji bilimi içerisinde yer alan önemli bir alandır. Ayrıca ergonomi, beden antropolojisi, yaşlılık gibi konular da fizik/biyolojik antropoloji kapsamında yer alan diğer konulardır.

Bütün bu açıklamalar doğrultusunda antropoloji genel olarak disiplinler arası bir bilim olup sınırları kesin olarak çizilemeyen en nadide bilimlerden birisidir ve fiziksel/biyolojik antropoloji/arkeoloji, sosyal/kültürel antropoloji konuları iç içe geçmiş ve birbirlerinden yararlanması gereken bilim dallarıdır. 

Ayla Sevim Erol

Kaynakça

Craig, John S. Allen ve Susan C. Anton. Biological Anthropology: The Natural History of Humankind. 4. Baskı. Boston: Pearson, 2017.

Jurmain, R., Kilgore, L., Trevathan, W. ve Bartelink, E. Essentials Of Physical Anthropology. 10. Baskı. Boston: Cengage Learning, 2017.

Larsen, Clark Spencer. Essentials of Biological Anthropology. 4. Baskı. New York: WW Norton. 2019.

Özbek, Metin. Dişlerle Tarih Öncesine Yolculuk. İstanbul: Bilgin Kültür Sanat, 2015.

Shapiro, Harry L. “The History And Development of Physical Anthropology.” American Anthropologist 61, Sayı: 3 (1959): 371-379.

Warren, Michael W., vd. Bare Bones: A Survey Of Forensic Anthropology. Dubuque: Kendall Hunt Publishing Company, 2011.

En az 3 karakter girmelisiniz.
En az 3 karakter girmelisiniz.
2022 ©
Sosyal Bilimler Ansiklopedisi