GÖSTERGEBİLİM

Nedret ÖZTOKAT KILIÇERİ views5888

 

Göstergebilim en genel tanımıyla “gösterge” kavramını ele alan, gösterge türlerini ve göstergelerin anlam üretme koşullarını inceleyen bilim dalıdır. Gösterge kavramı bir şeyin “ad”ı ile gösterdiği “içerik” arasındaki anlamsal ve mantıksal bağın sorgulanmasıyla ilk önceleri düşünce tarihinin ve dil felsefesinin alanında kullanılmıştır. 

Günümüzde insan bilimlerinin ve dil bilimlerinin bir kolu olarak gelişmesi ve kabul edilmesi İsviçreli dil bilimci Ferdinand de Saussure’ün (ö. 1913) dilin göstergelerden oluşan bir dizge (sistem) olduğunu saptamasıyla başlayan ve dil çalışmalarına yön verecek epistemolojik ve metodolojik yenilenmeyle yakından ilişkilidir. Saussure’ün dil kuramının temelini oluşturan Genel Dilbilim Dersleri (Cours de linguistique générale, 1916) dilsel göstergeler gibi, toplumsal hayatın içinde birçok gösterge dizgesinin bir arada bulunduğunu belirtmiş ve bunların incelenmesiyle genel bir göstergeler kuramının tasarlanmasını ön görmüştür. Avrupa dil biliminin büyük ölçüde bu öğretiyi temel aldığı görülürken, “gösterge” kavramı insan bilimlerinin birçok alanında ele alınarak özellikle iletişim ve anlam kuramlarının zeminini oluşturmuştur.

Modern dil biliminin yöntemsel yaklaşımı dili göstergelerden oluşan bir bütün, dilsel göstergeleri de bir dizge (yapı) içinde bir araya gelerek, konuşucu topluluk açısından iletişim ve anlaşmayı sağlayan birimler olarak kabul eder. Gösterge, kendi dışında bir “şeyi” (olgu, nesne, şekil, durum, vb.) temsil eden/gösteren/onun yerini alan bir “şey”dir; kullanım alanını toplumsal uzlaşma belirler. 

Böylece dil biliminden esinlenen göstergebilim, tıpkı dil bilimi gibi, göstergeleri tek başına ele almaz; çünkü göstergenin bir değer, bir anlam yüklenmesi için diğer göstergelerle bir arada bulunması gerekir, göstergenin var olduğu ve değer üstlendiği yer “dizge” ya da “yapı”dır. Göstergenin varlığı, anlamı ve değeri diğer göstergelerle kurduğu ilişkilerle belirlenir: Örneğin eş anlamlılık ya da yakın anlamlılık gibi “benzeşme”, zıt anlamlılık gibi “karşıtlık”, üst anlamlılık/alt anlamlılık gibi “kapsama” türünden anlamsal ilişkiler, bir metinde yer alan göstergelerin bir araya geldiği soyut kavramsal alanları belirtir.

Böylece, dilin anlamsal boyutunu ele almak üzere çığır açan bu yenilenmeyi izleyen araştırmacıların bazısı göstergenin bir metin içinde ya da bir iletişim durumunda anlam üretme biçimleri ve koşullarını betimleyerek anlam süreçlerine odaklanmıştır. Litvanyalı dil bilimci Algirdas Julien Greimas (ö. 1992) göstergebilimi bir “anlamlama kuramı” olarak tanımlar. Temel yapıtı “Sémantique Structurale” (1966) metin, anlatı ve söylemleri merkeze alan ve bu yapılarda göstergelerle örülen anlam katmanlarının metin yüzeyinde ortaya çıkış koşullarını inceleyen yaklaşımı örnekler. Benzer biçimde Roland Barthes (ö. 1980) toplumsal ya da kolektif pratikler, mimari, moda, kültür gibi konuları, nesnel ve sistemli biçimde incelemiş, Göstergebilimsel Serüven’de (L’aventure sémiologique, 1965) kuramsal modelini geliştirmiştir. 

Göstergebilimin bir başka yaklaşımı, dil ve dil dışı -görsel -görüntüsel, yazılı, işitsel, devinimsel (el, kol, yüz hareketleri, beden davranışları- gösterge türlerini inceler; toplum ve insan hayatının göstergelerle ilişkisini göz önünde bulundurarak kullanımın yanı sıra, göstergeleri sınıflandırma ölçütleriyle de ilgilenir. Umberto “Eco Le Signe” (1970), Jean-Marie Klinckenberg “Précis de Sémiotique générale” (1996) yapıtlarında böyle bir yaklaşım sergiler. 

Göstergebiliminin ikinci kolu Amerika’da gelişmiştir. Bu yaklaşımda göstergenin mantık temelinde tanımı ve türleri önemli bir yer tutar. Amerikan mantıkçı-felsefeci Charles Sanders Peirce (ö. 1914) Amerikan göstergebilimin en önemli adıdır. Modern ve bağımsız bir disiplin olarak göstergebilimin ortaya çıkmasında Peirce’in kuramsal görüşleri başat bir rol oynamıştır. “Collected Papers”ta (1931-58) yer alan kuramsal görüşler göstergeyi yorum ve temsil özelliğiyle tanımlar. 

Peirce’in, Saussure’den farklı olduğu nokta, göstergenin dizge içinde bir biçim ile anlamın buluşması gibi yani ikili düzlemde değil; zihin, yorum ve temsilden oluşan üçlü bir düzen biçiminde tanımlanmasıdır. Göstergenin temsil etme özelliğine odaklanan bu kuramsal görüşte bir oluşum gibi tanımlanır. Göstergenin simge değeri öne çıkar. Peirce’in gösterge kuramı üçlü bir yapıyı örnekler: Gösterge (ya da represantamen; temsil eden), Yorumlayıcı ve Gönderge/Nesne. Anlamlandırma süreci göndergenin zihinsel temsili, var olan yorumları, zihinde oluşan kavramsal göndermeler gibi bir dizi mantıksal işlemlerle belirlenir. 

Görüldüğü gibi göstergebilim yirminci yüzyılda zengin ve farklı perspektiflerle “anlam” olgularını verimli incelemelerle ele almış, üniversite çevrelerinde yaygınlaşmış bir disiplindir.

Nedret Öztokat Kılıçeri

Kaynakça

Erkman Akerson, Fatma. Göstergebilime Giriş. İstanbul: Bilgi Kültür Sanat, 2016.

Todorov, Tzvetan. ve Oswald Ducrot. Dictionnaire Encyclopédique des Sciences du Langage. Paris: Seuil, 1972.

Dubois, Jean., Mathee. Giacomo, Louis. Guespin, et all. Dictionnaire de Linguistique et des Sciences du Langage. Paris: Larousse, 1994.

Rifat, Mehmet. Açıklamalı Göstergebilim Sözlüğü. İstanbul: Alfa, 2013. 

En az 3 karakter girmelisiniz.
En az 3 karakter girmelisiniz.
2022 ©
Sosyal Bilimler Ansiklopedisi