GULÂM SİSTEMİ

Erkan GÖKSU views75776

Esir veya köle olarak hizmete alınan kimselerin, kabiliyetleri ve aldıkları eğitim neticesinde kazandıkları becerileri doğrultusunda başta ordu olmak üzere çeşitli devlet hizmetlerinde istihdam edilmesi suretiyle işleyen sistemdir. Orta Çağ İslâm devletlerinin dayandığı en önemli askerî ve idari teşkilatlarından biridir.

Sistem, Bizans ve Sâsânî devletleri ile sair doğulu ve batılı devletlerde görülen “kölelerin orduda kullanılması” veya “köle askerler” uygulamasından tamamen farklıdır. Burada kölelerin, sistematik bir askerî eğitime tâbi tutulmak suretiyle profesyonel asker veya idareci olarak yetiştirilmesi, liyâkat ve kabiliyetleri doğrultusunda daimî ve maaşlı olarak muhtelif devlet hizmetlerinde görevlendirilmeleri söz konusudur. Sisteme dâhil olan bir gulâm, profesyonel asker veya idareci niteliği taşımakta, devlet erkânı sınıfına girmekte ve bu hâliyle sıradan kölelerden farklı bir konumda bulunmaktadır. Üstelik bu sisteme dâhil olan gulâmların, bilhassa emîr rütbesine kadar yükselmiş olanlarının, isimlerine yazılmış bir azâdnâme ile azâd edilmiş, yani hür bırakılmış oldukları düşünülecek olursa, gulâm sistemiyle “kölelik” veya “köle askerlik” uygulaması arasındaki fark daha iyi anlaşılır. Kısaca “gulâm”ı “köle”, “gulâm sistemi”ni de “kölelik sistemi” olarak nitelendirmek sistemin tarihî misyonunu kavrama konusunda büyük hatalara yol açar. Zira kariyerlerinin belli bir aşamasında devlet hizmetine giren gulâmlar, sahip oldukları mevki ve unvanları nisbetinde devleti temsil etmişler, bilhassa üst düzey askerî ve idari makamlara yükselenler, devletin emretme hak ve yetkisini kullanmışlar, güç ve otoritesini temsil etmişlerdir. Bu durumda onlar, her ne kadar Sultan’ın ve devletin nazarında sadık birer “hizmetkâr” olarak kalsalar da aslında devletin askerî ve idari işlerini yöneten birer efendiden farksızdırlar. Üstelik Memlükler’de olduğu gibi sultanlığa kadar yükselme imkânları söz konusudur. Osmanlı sisteminde de gulâma benzer şekilde yetişenlerin sadaret makamına kadar yükselebilecekleri bilinmektedir. 

İbn Haldûn (ö. 1406), devlet idaresi ve orduda gulâm kökenli kişilerin yerleştirilmesini, hükümdarın konumunu kuvvetlendirmek veya otoriteyi tek elde toplamak amacına bağlamaktadır. Nizâmü’l-mülk (ö. 1092) ise “orduyu oluşturan askerlerin hepsinin bir soydan olması hâlinde bunların çok çalışmayacaklarını, bunun önüne geçmek için muhtelif etnik kökenlere mensup askerlerden oluşan, muhtelit bir ordu kurulması gerektiğini” söyler. Ancak gulâm sisteminin gelişim aşamaları dikkate alındığında; Arap birliklerinin gerekli ölçüde düzenli ve etkili savaş gücüne sahip olmamaları, savaşçı unsur sıkıntısı, Emevî ve Abbasî halifelerinin cihat anlayışından uzaklaşarak devleti bir imparatorluk hâline dönüştürmelerinden sonra bu değişime karşı direnen gaziler yerine efendilerine kesin itaat edecek askerî birlikler kurma isteği, Orduda daimî ve profesyonel asker istihdamına duyulan ihtiyaç ve bu istihdamı yapabilmek için gereken iktisadî kalkınma ve askerî teknolojide meydana gelen gelişmeler de diğer önem taşıyan hususlar olarak sıralanabilir.

Aslî vazifeleri sultânın hizmeti ve muhafazası olan gulâmlar, kendileri için “velinimet” mesâbesindeki sultan ve onun şahsında devlete tam sadakat esasına göre yetiştirilmiştir. Gulâmların tedariki konusunda harp esirleri arasından seçme, satın alma, hediye ve herhangi bir devlet veya kişiden intikal etme başta gelir. Ancak özellikle küçük yaşta dergâha alınan ve “gulâmhâne” adı verilen “gulâm mektepleri” veya “askerî kışlalar”da yetiştirilen bir gulâmla, hediye, satın alma ve herhangi bir devlet veya kişiden intikal eden gulâmlar arasında farklılık vardır. Herhangi bir şekilde saraya veya bir kişiye intikal eden yaşı ilerlemiş gulâmlar genellikle önemsiz işlerle görevlendirilir, hatta bazen serbest bırakılır, buna karşılık küçük yaşta olanlar “gulâmhâne”lere alınarak efendileri veya “babayân” adı verilen kişiler tarafından eğitilirler. Saraya küçük yaşta alınan gulâmların yetiştirilmesine özel bir önem verilir. Müslüman Türk devletlerinde gulâm eğitiminin dinî ve askerî olmak üzere ikiye ayrıldığına, dinî eğitimin din adamları aracılığıyla; ata binme, ok, kılıç, mızrak ve diğer hafif ve ağır silâhların kullanılması ve harp sanatına dair strateji, taktik ve sair hususları içeren askerî eğitimin de yüksek rütbeli askerî ricâl tarafından verildiğine dair bilgiler mevcuttur. Bütün bunların yanında hükümdara ve diğer devlet ricâline hizmet adabı ve muhtelif merasimlerde uyulacak kaideler ile dil eğitimi üzerinde durulmuş olduğu anlaşılmaktadır. Gulâmhâne eğitimini tamamladıktan sonra azâd edilen gulâmlar, önce küçük görevlerde tecrübe edilir, ardından saray hizmeti veya orduda müteferrik vazifelerde görevlendirilirdi. Bu görevlerde gösterdikleri liyâkat ve sadakat nisbetinde sarayda, orduda, merkez ve taşra teşkilâtında önemli mevkilere kadar yükselebilirlerdi. 

Erkan Göksu

Kaynakça

Ayalon, David. “Memlûk Devletinde Kölelik Sistemi.” Çev. Samira Kortantamer. Tarih İncelemeleri Dergisi IV (1988): 211-248.

Gökhan, İlyas. “ Memlûk Devleti’nde Askerî Kölelik Hukuku”, Nevşehir Barosu Dergisi I, Sayı: 1 (2014): 133-161.

Göksu, Erkan. Selçuklu’nun Mirası (Gulâm ve Iktâ). İstanbul: Kronik Kitap, 2017.

Göksu, Erkan. “Türkiye Selçuklu Devletinde Gulâm Eğitimi ve Gulâmhâneler”, Nüsha Şarkiyat Araştırmaları Dergisi 7, Sayı: 24 (2007): 65-84.

Kızıltoprak, Süleyman. “Memluk.” DİA XXIX (2004): 87-90.

Terzi, Mustafa Zeki. “Gulâm.” DİA XIV (1996): 178-180.

En az 3 karakter girmelisiniz.
En az 3 karakter girmelisiniz.
2022 ©
Sosyal Bilimler Ansiklopedisi