Kelime anlamı “azmetmek, ittifak etmek” olan icmâ, fıkıh terimi olarak “Hz. Peygamber’in vefatından sonraki herhangi bir asırda yaşamış müçtehitlerin tamamının bir meselenin dinî hükmü üzerinde görüş birliğine varmalarını” ifade eder. Bu görüş birliğinin önemine, değerine ve Allah tarafından da kabulüne işaret eden birçok ayet ve hadiste dayanağını bulan icmâ, bağlayıcılık değeri açısından Kur’ân-ı Kerim ve sünnetten sonra üçüncü kaynak olarak kabul edilir. İcmânın fikrî temelleri arasında, İslâm’ın şûrayı emretmesi ve Hz. Peygamber’in bizzat bu prensibi titizlikle uygulamasının yanında sahâbeye şûra ve istişare fikri kazandırmış olması ağırlıklı bir yer tutar.
İcmâ, Hz. Peygamber döneminden sonra işlerlik kazanan bir kaynaktır. Sahabe içinde içtihad yapabilecek düzeyde olanlar ortaya çıkan yeni meseleler hakkında fikirlerini ifade etmişler ve zaman zaman görüş birliğine varıldığı durumlar da olmuştur ki icmânın ilk örneklerini bunlar oluşturur. Onlardan sonra, günümüze gelene kadar her kuşak içinde yetişen müçtehitler dedinî konularla ilgili görüşlerini açıklamışlar ve yeni icmâ örneklerinin oluşmasına vesile olmuşlardır. Hicri ikinci yüzyıldan itibaren icmânın teorik bir yapıya kavuşturulması yönünde ciddi çabalar ortaya konulmuştur. İcmânın tanımı, kaynak değeri, şartları, işlevi, dayanağı gibi konular ayrıntılı olarak işlenmiştir.
İcmâ öncelikle dinin uygulama boyutunun olmazsa olmazlarının tespiti etrafında şekillenmiş olmakla birlikte giderek inanç ve ahlâk konularında da dinin sınırlarının belirlenmesinde kullanılmıştır. İslâm’ın özüne, amaçlarına, temel ilkelerine aykırı şekilde yorumlama teşebbüslerine karşı ayet ve hadislerin güvenceye alınması icmâ sayesinde mümkün olmuştur. İcmâ, dinî tecrübenin, hukuk, inanç ve ibadet sisteminin korunmasında dikkate değer bir rol oynamış, birliği temsil etmiştir.
İslâm âlimlerinin, doğruluğu üzerinde görüş birliğine vardıkları konuları doğru kabul etmek Müslüman olmanın bir gereği olup belirli konuları, haklarında icmâ olduğunu bilerek inkâr etmek, dinden çıkmaya yol açabilecek tutumlardandır. Oldukça hassas olan bu konunun yapılandinî tartışmalarda maksadı aşar tarzda yorumlanmasına, farklı görüşlere engel olarak kullanılmasına ve insanları kolayca dinden çıkmış olmakla ithama (tekfir) fırsat vermemek için tedbirler alınmıştır. Ayrıca bütün müçtehitlerin ittifak ettiği dinin değişmez temel esasları düzeyine çıkmadıkça herhangi bir şehir, bölge, çevre veya tali bir meseleyle sınırlı ortak fikirlerin icmâ olarak nitelenmemesi özellikle vurgulanarak icmâ teorisi oldukça sıkı şartlara bağlanmıştır.
Bilal Aybakan