İşitme engelli kişiler arasında sözel iletişim yerine çeşitli el, kol, baş ve vücut hareketlerinin birlikte kullanılmasıyla anlaşmayı sağlayan görüntüye dayalı işaretler bütünüdür. Parmak alfabesi ve işaretler bu dilin esasını teşkil eder. Alfabedeki her bir harf, tek veya çift el kullanılarak şekle dayanan bir şekilde sembolize edilir. Bir nesne veya kavram özel işaret ile ifade edilebildiği gibi, tek tek harf ile de ifade edilebilmektedir. İşarete dayalı bir dil olmasına rağmen dünya üzerinde kullanılan işaret dilleri gerek dil bilgisi gerekse de kelimelerin karşılığı olarak aynı sözel diller gibi birbirinden farklıdır. Hatta aynı işaret dilinde bile kullanılan işaretlerde bölgesel farklılıklar görülebilmektedir. İngiliz İşaret Dili, Türk İşaret Dili gibi isimlendirmelerle anılırlar. Özellikle işitme engellilerin eğitimleri ile ilgili gelişmelerden sonra işaret dilleri ile ilgili çalışmalar daha fazla yaygınlık kazanmıştır.
İşitme engelliler arasında çok eski zamanlardan beri kullanıldığı düşünülen işaret dilinin Osmanlı Dönemi’nde, Topkapı Sarayı’nda, padişahların maiyetindeki dilsizler tarafından da kullanıldığı, kendileri arasında özel bir işaretler sistemi ile anlaştığı saray ile ilgili dönemin kaynaklarında yer almaktadır. Türk İşaret Dili (TİD) ile ilgili çalışmaların takip edebildiğimiz kurumsal dönemi İstanbul’da, eğitim alanında büyük atılımların olduğu II. Abdülhamid zamanında, 1889 yılında açılan Dilsiz Mektebi ile başlamıştır. Okulun kurucusu Ferdinand Grati’nin Fransız İşaret Dili’nden Osmanlı Türkçesine uyarladığı tek el alfabesi bu okulda kullanılmıştır. Okulun ilk senesindeki öğrencilerin ve öğretmenlerinin toplu bir şekilde çektirdiği bir fotoğrafta da kullanılan bu alfabe en eski görsel malzemedir. Latin harflerinin kabulü ile (1928) alfabe bu okuldan mezun Süleyman Gök tarafından yeni harflere uyarlanmıştır. Günümüzde ise çift el alfabesi kullanılmaktadır. Çocuklar tarafından işitme engelliler okullarında, yetişkinler arasında özellikle birlikte sosyalleştikleri dernekler vasıtasıyla yaygınlık gösteren işaret dilinin, zaman zaman eğitimciler arasında sözel veya oral metot tartışmalarının tercihine bağlı olarak bazı zamanlarda okullarda kullanımı eğitim yönünden kısıtlanmıştır. Ebeveynleri işitme engelli kişilerin ana dilleri de işaret dili olarak kabul edilmekte ve bu kişiler CODA (İngilizce “işitme engelli kişilerin çocukları” anlamındaki kelimelerin ilk harfleri) kısaltması ile belirtilmektedir. Günümüzde bu kişilerin işaret dili tercümanları olarak kullanılması yaygındır.
2005 yılında yürürlüğe giren özürlüler ile ilgili kanuna dayanarak Türk İşaret Dili sisteminin oluşturulması hakkında bir de yönetmelik hazırlanmış ve bu görev Türk Dili Kurumuna verilmiştir. Kurum öncülüğünde 7-8 Haziran 2007 tarihlerinde Birinci Türk İşaret Dili Çalıştayı toplanmıştır. Bu toplantıda ülkemizde yaygın olarak kullanılan çift el alfabesi Türk İşaret Dilinin alfabesi olarak kabul edilmiştir. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı ve Türk Dil Kurumu başta olmak üzere çeşitli kurumlar tarafından TİD ile ilgili sözlük, dil bilgisi ve çeşitli kılavuz kitap çalışmaları hazırlanmıştır. Yine son yıllarda üniversitelerde disiplinler arası işaret dili ile ilgili araştırmaların arttığı gözlemlenmektedir. Günümüzde çok geniş bir alanda, kamuya açık hemen hemen tüm sahalarda işaret dilinin kullanımı artarak devam etmektedir. Çeşitli STK’lar ve kurumlar tarafından işaret dili kursları açılmaktadır. Birçok ülkede işaret dilleri ülkelerin resmî dilleri arasında kabul edilmektedir.
Fatih Tığlı