KÂDİRÎLİK

Dilaver GÜRER views2844

Abdülkâdir Geylânî’nin ismine izafetle anılan tarikattır; Geylâniye de denir. Tasavvuf tarihinde daha önce kurulmuş tarikatlar olsa da günümüze kadar ulaşmış en eski tarihli tarikattır. Muhyiddîn ve Gavs-ı A’zam lakaplarıyla meşhur olan Abdülkâdir Geylânî (ö. 1166) , dindar bir ailenin çocuğu olarak 1077 yılında Geylan’da doğmuş, on sekiz yaşındayken memleketinden ayrılarak ilim tahsili yapmak üzere devrin ilim, kültür ve tasavvuf merkezlerinden Bağdat’a gitmiştir. Orada bilhassa Tefsir, Hadis, Fıkıh, Kelâm ve Edebiyat sahalarında zamanın meşhur hocalarının ders halkalarına katılarak tahsilini ikmal etmiş ve Kur’ân’ı hıfzetmiştir. 

Bağdat’ta bir yandan ilmî tahsilini devam ettiren Geylânî, diğer yandan tasavvufî eğitimini de ihmal etmemiş ve zaman zaman Bağdat harabelerine çekilerek nefis terbiyesi ve tezkiyesine ağırlık vermiştir. Bu esnada, melâmet meşrebine de sâhip olduğu anlaşılan Şeyh Hammâd b. Müslim ed-Debbâs ile karşılaşmış ve onun sohbetlerine katılmıştır. Hammâd’ın yanında bir süre tasavvufî terbiye alan Geylânî, aynı zamanda fıkıh hocası ve medrese sâhibi olan Şeyh Ebû Sa‘d el-Muharrimî’den tarikat hırkası giymiştir. Geylânî, Hanbeliye mezhebinin Ahmed b. Hanbel’den (ö. 855) sonra ikinci imamı olarak da kabul edilir. Hatta Hanbeliye ve Şâfiiye mezhebine göre fetva verdiği için, onun hem Hanbelîlerin hem de Şâfiîlerin imamı olduğu zikredilir. Kaynaklarda seyyid ve şerif olduğuna dair silsileler nakledilen şeyh, 561/1166 yılında Bağdat’ta vefat etmiş, geride binlerce mürit ve öğrenci bırakmıştır. Muhasibî, Cüneyd-i Bağdâdî (ö. 909) ve Gazzâlî (ö. 1111) gibi sufilerce geliştirilen “Sünnî Tasavvuf” anlayışının en önemli temsilcileri arasında yer alan Geylânî, Muhyiddîn İbnü’l-Arabî’den (ö. 1240) İbn Teymiye’ye (ö. 1328) kadar bütün İslâm âlimleri, sufileri ve tarihî şahsiyetleri tarafından saygı ve hayranlıkla karşılanmıştır. 

Şeyhi Muharrimî’den sonra vaaz kürsüsüne, ilim ve şeyhlik makamına geçerek, öğretim ve irşat faaliyetlerine başlayan Abdülkâdir Geylânî’nin etrafında kısa sürede kalabalık talebe ve mürit grupları oluşmuştur. Onun sünnî anlayışa dayalı din, tasavvuf ve tarikat anlayışı toplumun her kesimi tarafından büyük bir iltifat görmüş, böylece Kâdirîlik daha o yıllarda şekillenmeye başlamıştır. Şeyhin tarikatı, aşağıda sıralayacağımız sebeplerle, daha kendisi hayattayken başta Irak, Suriye, Anadolu, Arap Yarımadası, Kuzey Afrika olmak üzere o günkü İslâm coğrafyasının neredeyse her köşesine yayılmıştır. Tarikat, daha sonraki süreçte Afrika’nın tamamına, Hint Yarımadası’na Orta Asya’ya, Kafkaslara, Balkanlara ve Uzak Doğu’ya yayılmıştır. Kurucusunun koyduğu prensipler genel hatlarıyla korunarak günümüze kadar ulaşmıştır. Tasavvuf tarihindeki en fazla müntesibe sahip tarikat olma özelliği taşıyan ve pek çok devlet, siyaset, kültür, sanat ve ilim adamı ile İslâm âlimine tesir eden veya onların yetişmesini sağlayan Kâdirîliğin, günümüzde de müntesibinin bulunmadığı ülke yok gibidir. 

Tarikatın yayılmasında şu unsurların tesirli olduğu belirtilir: 1- Abdülkâdir Geylânî’nin, tarikatının esaslarını Kitap ve Sünnet’in açık ve zâhirî hükümleri üzerine tesis etmekte gösterdiği hassasiyet. 2- Çok sayıdaki çocuklarının ve onların nesillerinin pirin mirasına sahip dört elle sarılmaları. 3- Şeyhten pek çok kişinin tarikat hırkası giyerek ondan aldıkları tarikatın İslâm âleminde intişarı için büyük çaba sarf etmeleri. 4- Moğolların 1258’de Bağdat’ı istila etmelerinin, Geylânî ailesinin tarikat ve aile merkezi olan bu şehirden ayrılmalarına, dolayısıyla tarikatın adem-i merkeziyetçi bir tarzda gelişmesine sebep olması. 

Anadolu’ya ilk defa, Abdülkâdir Geylânî’nin halifelerinden Abdullâh el-Esdî (ö. 1224) ile girmiş olan Kâdirîlik, bu topraklardaki asıl intişarını ve tesirini, miladi 15. yüzyılda Müzekki’n-Nüfûs müellifi, İznik’te yaşamış Eşref-zâde Abdullâh-ı Rûmî (ö. 1469-70?) ve Eşrefîlik ile, 17. yüzyılda ise İstanbul’da yaşamış İsmâîl-i Rûmî (ö. 1631) ve Rûmîlik ile göstermiştir. İsmâîl-i Rûmî’den sonra Tophane Kâdirîhânesi Anadolu Kâdirîliğinin, tekkelere şeyh atamalarının merkezi olmuştur.

Tarih boyunca 50 civarında büyük şubesi olan Kâdirîlik’te, cemaatle birlikte, cehrî (yüksek sesle), çoğunlukla ayakta ve vücudun sağa sola hareket etmesiyle yapılan zikre “deveran” denir. Silsilesi Hz. Ali’ye ulaşan tarikatın en önemli prensipleri arasında bilhassa tövbe, züht, tevekkül, kanaat, uzlet, zikir, teveccüh, nefis muhasebe ve murakabesi, sabır ve rıza gibi amelî ve ahlâki unsurlar ön plana çıkmaktadır. Her müridin bu hasletleri ihmal etmeksizin tasavvufî hayatın diğer unsurlarını tatbik etmeye çalışması, ibadetlerinde gevşeklik göstermemesi, şeriatın zahirine ve batınına riayet etmesi ve ehl-i sünnetin inanç ve ibadet esaslarını benimsemesi gibi hususlar tarikatın temel ilkeleri arasındadır. 

Dilaver Gürer

Kaynakça

Azamat, N. “Kâdiriyye.” Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi 24 içinde. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2001. 131-136.

Gürer, D. Abdülkâdir Geylânî. İstanbul: İnsan Yayınları, 2016.

Öngören, R. “Rûmiyye.” Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi 35 içinde. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2008. 240-242

Zeydan, Y. Et-Tarîku’s-Sûfî, Beyrut: Dâru’l-Cîl, 1991.

En az 3 karakter girmelisiniz.
En az 3 karakter girmelisiniz.
2022 ©
Sosyal Bilimler Ansiklopedisi