KASİDE

Mücahit KAÇAR views685

Kelime anlamı “bir şeye yönelmek, bir şeyi kastetmek” olan kaside, edebiyat terimi olarak “ilk beyti kendi içinde, diğer beyitleri ise ilk beyitle kafiyeli olmak üzere en az 15 beyit uzunluğunda ve aynı vezinde söylenmiş nazım biçimi”ni ifade eder.

Arap edebiyatında doğan ve önce Fars edebiyatına oradan da Türk edebiyatına geçen kaside nazım şeklinde, beyit sayısının en az 15 olması kabul edilmektedir. Genelde kasidelerin beyit sayıları 31-99 arasında değişse de bu konuda bir kesinlik bulunmamaktadır. Divanların en başında yer alan kasidelerin kafiye düzeni, gazel gibi olup aa, ba, ca… şeklindedir. 

Hz. Peygamber ve sahabeler gibi dinî şahsiyetleri ve geçmiş zamanlarda yaşamış din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla kaleme alınanlar dışında, kasideler genel olarak önemli mevkilerde bulunan kişileri çeşitli münasebetlerle överek onlardan “câ’ize” denilen mükâfatları almak amacıyla yazılır. 

Kaside nazım şeklinin genel kabul görmüş bazı şekil ve muhtevâ özellikleri vardır. Bütün şairler, tüm kasidelerinde bunların hepsine uymamış olsalar da bunlar, kasidenin karakteristik özellikleri olarak kabul edilmiştir. İdeal şekil ve muhtevâ özelliklerine sahip olan bir kasidede şu bölümler bulunmalıdır:

Nesîb/teşbîb (kasidenin giriş bölümü): Kasidenin başlangıç kısmını oluşturan bu bölümde, kasidede övülecek kişinin övgüsüne geçilmeden önce bir konudan bahsedilir. Eğer bu bölümde aşk konusu ele alınırsa “nesib”, başka konular işlenirse “teşbîb” olarak adlandırılır. Kasideler, bu bölümde ele alınan konuya göre de adlandırılmaktadır. 

Girizgâh (nesîb/teşbîb ile medhiye arasındaki giriş): Kasidenin asıl bölümü olan medhiyeye başlamadan önce bu durumun haber verildiği bir iki beyitlik geçiş aşamasıdır. Bunu bir bölüm olarak kabul etmeyenler de vardır.

Medhiye (kasidenin övgü bölümü): Kasidenin sunulduğu kişinin övüldüğü bu bölüm, şiirin asıl yazılma amacını gösterir. Şâirin nesîb-teşbîb bölümündeki sanat kudretini bu bölümde aşması ve muhatabını abartılı ve sanatlı ifadelerle övmesi beklenir.

Tegazzül (kasidede bir gazele yer vermek): Özellikle de beyit sayısı fazla olan kasidelerde, şairlerin tekdüzeliği kırmak amacıyla bir gazele yer verdikleri görülür. Her kasidede bulunması beklenmeyen bu bölümün yeri tam olarak belirlenmemiştir. Tegazzül bölümü, nesîb/teşbîb bölümünden sonra gelebileceği gibi medhiyeden sonra da gelebilir. Nesîb bölümünün bulunmadığı bazı kasidelerde, kasidenin bir gazelle başladığı ve ardından medhiyeye geçildiği görülür. 

Fahriye (şâirin kendini övdüğü bölüm): Şairlerin genellikle kasidede övdükleri kişiden hemen sonra birkaç beyitle kendi şairlik yetenekleriyle övündükleri bölümdür. Bu bölümde genellikle kendilerinin diğer şairlerden üstün oldukları vurgulanarak bunun medhiyede övülen kişiye hatırlatılması amaçlanmaktadır.

Dua: Bu bölümde övgüsü yapılan kişi hakkında bir duada bulunulmaktadır. Kaside nazım şeklinin ilk örneklerinde bulunmayan ve sonradan geliştirilen bu bölümde ayrıca kasidenin tamamlanması sebebiyle Allah’a şükredilir. 

Kasidelerde şairin mahlasını söylediği beyte tâc beyt, en güzel beyte beytü’l-kaside, matla beytinden sonraki beyte hüsn-i matla, makta beytinden önceki beyte de hüsn-i makta denir.

Divanların tertibinde önce kasidelere yer verilirken kasidelerin de kendi içlerinde belli bir sıralamaya göre düzenlendiği görülür. Buna göre divanlarda önce tevhid, münâcat ve naat konulu kasidelere yer verilir, peşinden de varsa padişah, sadrazam ve diğer devlet görevlilerine ve kişilere yazılan kasidelere yer verilir. 

Farklı şekillerde adlandırılan kasidelerin adlandırılmasında üç yol izlenmiştir:

Konularına göre: Kasideler, genel olarak ele aldıkları konular veya nesîb/teşbîb bölümlerinde ele alınan konuya göre adlandırılmışlardır. Örneğin padişahların tahta çıkışlarında sunulan kasidelere cülûsiyye; Ramazan Bayramı’nı kutlamak için yazılan kasidelere Ramazâniyye, Nevrûzu kutlamak için yazılan kasidelere de Nevrûziyye denmiştir. Benzer şekilde nesîb/teşbîb bölümünde ilkbahar veya hazan mevsimleri ele alınırsa bahâriyye veya hazâniyye; atların övüldüğü kasidelere ise rahşiyye denmiştir.

Rediflerine göre: Bazı kasideler de redif olarak kullanılan kelimelerle isimlendirilmişlerdir. Örneğin Fuzûlî’nin Hz. Muhammed’i övdüğü kasidesindeki redifin “su” olması sebebiyle bu kaside “Su Kasidesi” olarak adlandırılmıştır. Bu şekilde, farklı şairlerin, kasidelerinde “kerem, güneş, gül, hançer” gibi kelimelerin redif olarak kullanılması sebebiyle bu kelimelerle adlandırılan kasideleri bulunmaktadır.

Kafiye/Revî harflerine göre: Şiirlerde kafiyenin gerçekleştiği son harfe “revî” denilmekte ve bazı kasidelerin de bu revî harfine göre adlandırıldıkları görülmektedir. Örneğin “mîm” harfiyle bittiği için “kaside-i mîmiyye” veya “râ” harfiyle bittiği için “kaside-i râiyye” olarak adlandırılan kasideler bulunmaktadır.

Bilindiği üzere edebî eserler, topluma ve yazıldıkları döneme dair bilgiler içermeleri yönüyle de değerli vesikalardır. Bu bakımdan kasideler, şiirde övülen kişiler ve onların faaliyetleri hakkında değerli bilgiler içermeleri yönüyle yazıldıkları döneme ışık tutan metinlerdir.

Mücahit Kaçar

En az 3 karakter girmelisiniz.
En az 3 karakter girmelisiniz.
2022 ©
Sosyal Bilimler Ansiklopedisi