KATILIM BANKACILIĞI

İsak Emin AKTEPE views1300

Yürürlükteki mevzuatın yanı sıra İslâm hukukunun ilkelerine de uymak suretiyle gerçekleştirilen bankacılık faaliyetlerine dünyada “Islamic Banking”, Türkiye’de “Katılım Bankacılığı” adı verilir. Bu türden bankalara da dünyada Islamic Bank veya el-Benkü’l-İslâmî, Türkiye’de Katılım Bankası denilir. Bu bankalar yürürlükteki mevzuata uyumlu çalışabilmek amacıyla bünyelerinde hukukçulardan oluşan birimler teşekkül ettirdiği gibi İslâm hukukuna uygun faaliyetler icra edebilmek maksadıyla da uhdelerinde İslâm hukuku ve ekonomisi uzmanlarından oluşan danışma kurulları bulundururlar.

Katılım Bankacılığı terkibinde yer alan “katılım” kelimesi, bu bankaların aslî fon toplama yöntemi olan ve Bankacılık Kanunu’nda katılma hesabı adıyla anılan işlemden kaynaklanmaktadır. Bu hesaba fon yatıran banka müşterileri, bankanın bu fonu kullandırmasından doğacak kâr veya zarara katılmakta, yatırdığı fon karşılığında kendisine önceden belirlenmiş herhangi bir getiri ödenmemekte ve hatta anaparasının da aynen geri ödenmesi garanti edilmemektedir. Dolayısıyla katılım bankalarında katılma hesabı açan müşterilere faiz anlamında mutlak getiri taahhüt edilmemekte; bankanın ticari faaliyetlerinden doğması muhtemel kâr ya da zarara katılım sağlanmaktadır. 

İslâm hukukunda fon sahiplerinden toplanacak fonların uygun yöntemlerle değerlendirilmesine imkân sağlayan hükümler bulunmaktadır. Bu bakımdan İslâm hukuku ilkeleri çerçevesinde fon toplama ve finansman sağlamaya yönelik örneklere İslâm tarihi boyunca rastlanmaktadır. Bununla birlikte modern anlamda bankacılık faaliyetlerinin İslâm hukuku kuralları gözetilerek yapılabileceği fikri ilk defa yirminci asrın ortalarında dillendirilmiştir.

İslâm dininde faizin açıkça yasaklanmış olması sebebiyle Müslüman toplumlarda faizli bankacılığa karşı olumsuz bir yaklaşım söz konusu idi. Hâlbuki bankacılık sistemi, toplumların tasarruflarını bir araya getirmekte ve üretim kanallarına yönlendirmekteydi. Bu yüzden Müslüman toplumlarda bankacılık faaliyetleri icra edecek ama aynı zamanda İslâm dininin emir ve yasaklarını da gözetecek kurumlara ihtiyaç duyuldu. Dolayısıyla 1900’lü yılların ortalarında dinî, iktisadî ve sosyal sebeplerle Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkelerde faizsiz bankacılık fikri ortaya çıktı. İlk İslâmî banka 1963 yılında Mısır’ın Mit Ghamr şehrinde Mit Ghamr Tasarruf Bankası (Mit Ghamr Savings Bank) adıyla kurulmuştur. Türkiye’de ise 16.12.1983 gün ve 83/7506 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Özel Finans Kurumları’nın (ÖFK) açılmasına izin verilmiştir. İlk özel finans kurumları 1985’te faaliyete başlamıştır. 1999 yılında Bankacılık Kanunu’nda yapılan değişiklikle özel finans kurumları da Bankacılık Kanunu’na tabi kılınmıştır. Özel finans kurumları, 2005 yılında yapılan kanun değişikliğiyle Katılım Bankası’na dönüştürülmüştür. 

Katılım bankacılığında İslâm hukuku ilkelerine uyum amaçlanır. Bu bakımdan İslâm hukukunda uygun görülmeyen işlemlere katılım bankacılığında rastlanmaz. Bir anlamda katılım bankacılığının temel ilkelerini, İslâm hukuku belirler. Bunu temin için katılım bankacılığında İslâm hukuku ve ekonomisi uzmanlarından oluşan danışma kurulları teşkil ettirilmiştir. Diğer bankalar ise yalnızca yürürlükteki mevzuata uyumlu çalışmak zorundadır.

Katılım bankacılığının en temel ilkelerinden biri faizsizliktir. Faiz, verilen borçtan (karz) sağlanan menfaattir. Katılım bankacılığında fon toplanırken de fon kullandırılırken de ödünç verme işlemi yapılarak alacaklıya menfaat sağlanmaz. Hâlbuki mevduat bankalarının mevduat toplarken ve kredi verirken kullandıkları en önemli yöntem faizli borç işlemidir. Ticari işlemlerden doğan menfaat ise faiz olarak değerlendirilmez. Alım satım, kira ve ortaklık gibi ticari faaliyetlerin sonucunda ortaya çıkan menfaatlere faiz ismi verilmez. Katılım bankacılığında fon toplama ve kullandırma işlemleri sürekli bu ticari işlemler kapsamında yapılır.

Katılım bankacılığının bir diğer temel ilkesi ise kamu menfaatini önde tutmak ve kamuya zararlı taleplere finansman sağlamamaktır. Bu ilkeye dayanarak katılım bankacılığında insan sağlığına ve aile yapısına zararlı görülen mal ve hizmetlere yönelik nakdî ya da gayrinakdî finansman sağlanmaz. Örneğin içkiye, sigaraya ve kumar ürünlerine yönelik katılım bankacılığında işlem yapılmaz. Katılım bankacılığının en önemli ilkelerinden biri de aşırı spekülatif işlemlerden uzak olmaktır. Finans alanında gerçek bir ticari altyapıya dayanmayan, ticari bir ihtiyaçtan kaynaklanmayan ve sırf insanların gelecekle ilgili tahminleri ve beklentileri üzerine kurgulanan spekülatif ürünler vardır. Katılım bankacılığında bu tür ürünlerden mümkün olduğunca uzak durulur ve işlemlerin imkânlar ölçüsünde ticari bir altyapıya ya da ihtiyaca dayanmasına özen gösterilir.

Bankacılık sektörünün en temel işlevi, tasarruf sahiplerinin fonlarını toplayarak bunlarla ihtiyaç duyanlara finansman sağlamaktır. Katılım bankacılığında bu işlev tamamen faizsiz ticari yöntemlere dayalı olarak gerçekleştirilir. Katılım bankacılığında fon toplamanın ana yöntemi katılma hesaplarıdır. Bu hesaplar hesap sahibi ile katılım bankası arasında kâr ve zarara ortaklık sonucu doğurur. Katılım bankası hesap sahibinin yatırdığı fonu benzer fonlarla birlikte işletir, günlük kâr zarar hesabı yapar ve hesap vadesi geldiğinde hesap sahibinin hakkı olan kârı ya da eğer oluşmuşsa zararı hesap sahibine yansıtır. Katılım bankacılığında fon toplamanın bir diğer yöntemi ise özel cari hesaplardır. Katılım bankalarında açılabilen ve istenildiğinde kısmen veya tamamen her an geri çekilebilme özelliği taşıyan ve karşılığında hesap sahibine herhangi bir getiri ödenmeyen fonların oluşturduğu hesaplara özel cari hesap denir. Bu hesaplar da hiçbir şekilde faiz içermez.

Katılım bankacılığında finansman ihtiyacı duyanlara fon kullandırma yöntemleri de ticari akitler üzerine kuruludur. En yaygın fon kullandırma yöntemi “murabaha” adıyla anılan kâr beyanlı satış işlemidir. Bu yöntemde finansman ihtiyacı duyan müşteriler hangi emtia ya da hizmet için finansman ihtiyacı duyduklarını katılım bankasına beyan ederler. Katılım bankası söz konusu emtia veya hizmeti, doğrudan kendisi satıcıyla iletişim kurarak ya da müşterisine verdiği vekâletle satıcısından genellikle peşin bedelle satın alıp müşterisine vadeli bedelle satar. Böylece satıcı emtiasını peşin bedelle satmış, müşteri ihtiyaç duyduğu emtia ya da hizmete kavuşmuş, banka da müşterisine yaptığı vadeli satıştan elde ettiği kârı kazanmış olur. Bir varlığın alım satımında peşin ile vadeli bedel arasındaki fark İslâm hukukunda faiz olarak görülmez.

Katılım bankacılığında bankacılık sektöründen beklenen diğer bütün işlem ve ürünler de bulunmaktadır. Katılım bankaları finansal kiralama (leasing) yapabilmekte, teminat mektubu verebilmekte, dış ödemelere aracılık edebilmekte, fon transferi hizmeti sunabilmekte, kredi kartı sistemine dâhil olabilmekte, kira sertifikaları gibi likiditesi yüksek ürünler ihraç edebilmekte, döviz ve kıymetli maden alım satımı yapabilmekte, internet ve mobil bankacılık hizmeti verebilmekte, sigorta şirketlerine acente olabilmekte ve daha pek çok bankacılık faaliyetini icra edebilmektedir. Bütün bu işlemlerde temel ilke, yapılacak faaliyetin İslâm hukuku kurallarına uygun olduğunun banka danışma kurulunca onaylanmış olmasıdır.

Katılım bankaları, Bankaların Kredi İşlemlerine İlişkin Yönetmelik’in 19. Maddesi’nde belirtilen yöntemlerle finansman sağlayabilmektedir. 25/01/2019 tarihinde yapılan değişiklikle finansman yöntemleri; “satım yöntemleri”, “kiralama yöntemleri”, “ortaklık yöntemleri”, “vekâlet yöntemleri” ve “diğer yöntemler” olmak üzere 5’e ayrılmıştır. Satım yöntemleri olarak; murabaha, tevliye, müsaveme, selem, isticrar, teverruk ve istisna türleri yönetmelik metninde açıkça belirtilmiştir. Kiralama yöntemleri, tüketilmeden kullanılabilen bir varlığın menfaatinin finansman sağlama amacıyla belirli bir süre için müşteriye bırakılması işlemidir, adi kiralama, finansal kiralama, faaliyet kiralaması, ürün kiralaması ve iş gücü kiralaması türlerinden oluşur. Ortaklık yöntemleri yönetmelikte “emek-sermaye ortaklığı (mudarebe)”, “kâr-zarar ortaklığı (müşareke)”, “yatırım ortaklığı (girişim sermayesi)” ve “zirai ortaklıklar” olarak düzenlenmiştir. Vekâlet yönteminde, kârın tamamı veya önceden belirlenmiş belirli bir kısmı ile zarar bankaya ait olmak üzere, gelir getirici bir faaliyet için müşteri vekil tayin edilerek belirli bir projeye finansman sağlanmaktadır. Karşılıksız ödünç (karz-ı hasen), kefalet, garanti, vaat ve ödül vaadi (cuâle) katılım bankasının finansman sağlayabileceği diğer yöntemler olarak düzenlenmiştir.

Katılım bankaları, Türkiye Katılım Bankaları Birliği üyesidir. Türkiye Katılım Bankaları Birliği, 2001 yılında Özel Finans Kurumları Birliği olarak kurulmuştur. Müteakiben şimdiki adı olan Türkiye Katılım Bankaları Birliği unvanını almıştır. TKBB’nin amacı serbest piyasa ekonomisi ve tam rekabet ilkeleri çerçevesinde bankacılık düzenlemeleri ile ilke ve kuralları doğrultusunda katılım bankalarının hak ve menfaatlerini savunmak, bankacılık sisteminin büyümesi, sağlıklı olarak çalışması ve bankacılık mesleğinin gelişmesi, rekabet gücünün artırılması amacıyla çalışmalar yapmak, rekabetçi bir ortamın yaratılması ve haksız rekabetin önlenmesi için gerekli kararları almak/alınmasını sağlamak, uygulamak ve uygulanmasını talep etmektir.

İsak Emin Aktepe

Kaynakça

5411 Numaralı Bankacılık Kanunu, RG, 01.11.2005 – 25983.

Aktepe, İsak Emin. Katılım Finans. İstanbul: TKBB Yayınları, 2017.

Aktepe, İsak Emin. Sorularla Katılım Bankacılığı. İstanbul: TKBB Yayınları, 2013.

Bankaların Kredi İşlemlerine İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, RG, 25.01.2019 – 30666.

Özel Finans Kurumları (ÖFK) Kurulması Hakkında 83/7506 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararı, RG, 19.12.1983 - 18256.

En az 3 karakter girmelisiniz.
En az 3 karakter girmelisiniz.
2022 ©
Sosyal Bilimler Ansiklopedisi