Âlem anlamındaki kozmos ile aklî inceleme ve araştırma manasına gelen logia kelimelerinin bileşiminden meydana gelen kozmoloji, âlem hakkında bütüncül inceleme yapan disiplin anlamına gelir. Kozmoloji, bir terim olarak Christian Wollf’un (ö. 1754) Cosmologia Generalis adlı kitabından itibaren metafiziğin bir alt dalı olarak kullanılmıştır. Astronomi, teorik fizik ve astrofizik disiplinlerinin gelişimi ise çağdaş dönemde kozmolojinin astronom ve teorik fizikçilerin gözleme dayalı âlem modelleri ortaya koymayı hedefledikleri bir disiplin olarak ön plana çıkmasını sağlamıştır.
Âlemin kökeni, hangi bileşenlerden meydana geldiği, varlığının kendisinden kaynakladığı bir ilk ilkenin/yaratıcının bulunup bulunmadığı, bulunuyorsa onunla âlem arasında nasıl bir ilişkinin olduğu, âlemin varlığının bir amacının olup olmadığı gibi soruların tarihi insanlık kadar eskidir. Bu sorulara bir yandan felsefe ve bilimin süreç içinde gelişimine paralel olarak farklı cevaplar verilirken, diğer yandan dinlerin ve mitolojilerin sunduğu âlem tasavvurları da insanoğlunun anlam dünyasında hâlâ önemli bir yer tutmaktadır.
Kopernik (ö. 1543), Kepler (ö. 1630), Galilei (ö. 1642) ve Newton (ö. 1726-7) çizgisinde gelişen modern âlem anlayışı öncesinde hâkim olan bilimsel kozmoloji tasavvuru Aristotelesçi-Batlamyusçu bir mahiyet arz etmektedir. Bu kozmolojide âlem sınırlı bir yapıdadır. Âlemin merkezinde dünya bulunmakta, dünyayı ise iç içe geçen dokuz gökküresi ve bu küreler üzerinde hareket eden gökcisimleri kuşatmaktadır. Dünyadaki varlıklar toprak, hava, su ve ateşten ibaret olan dört unsurdan meydana gelirken, gökkürelerinin ana maddesini ise değişim ve dönüşüme uğramayan beşinci bir unsur, yani ether oluşturmaktadır.
Modern kozmoloji anlayışı ise dünyanın değil, güneşin merkezde olduğu bir model ön görerek, Aristotelesçi-Batlamyusçu modelin yıkılmasına yol açmıştır. Newton’un evrensel kütle çekim yasası dünya ile diğer gezegenlerin aynı fiziksel yasalara tâbi olduğunu ortaya koyarak yeni kozmolojik modelin yerleşik hâle gelmesinde önemli bir etken olmuştur. Albert Einstein’ın (ö. 1955) genel görelilik yasası ise hem çok uzak nesnelerin araştırılmasında hem de âlemin statik değil, genişleyen yapısını tespitte kozmoloji çalışmalarına önemli bir açılım sağlamıştır.
Cüneyt Kaya