MEŞŞÂÎLİK

Hüseyin SARIOĞLU views2867

İslâm düşünce tarihinin klasik döneminde büyük ölçüde Aristoteles (ö. MÖ 322) felsefesi esas alınarak oluşturulan felsefî doktrinlere meşşâilik adı verilmiştir. Grekçede Aristoteles felsefesini benimseyen kişi demek olan “peripatetikos” Arapçada sözlük anlamı “yürümek” olan “meşy” kökünden türetilen ve “çok yürüyen” manasında “meşşâî” terimi ile karşılanmıştır. Aristoteles’in, zihin ve beden eğitimini birlikte yürütebilmek için derslerini Lykeion (lise) adıyla kurduğu okulun revakları arasında öğrencilerle gezinerek vermesi, öğretisinin “gezinmek, yürümek” anlamındaki peripatein masdarından hareketle “peripatetizm” olarak adlandırılmasının da sebebi olmuştur. Peripatetik gelenek Aristoteles’in ölümünden sonra onun yerini alan öğrencisi Theophrastos’tan Rodoslu Andronikos’a kadar yirminin üzerinde filozof tarafından takip ve temsil edilmişse de kurucusunun çizgisini ve düzeyini koruyamamıştır. Bunun Aristoteles doktrininin dinî öğreti ve halk inançlarıyla uyum sağlamaya Eflâtun felsefesi kadar elverişli olmayışından ileri geldiği söylenebilir. Nitekim İskender Afrodisî ve Porphyrios’tan Themistius ve Simplicius’a kadar pek çok düşünür Aristoteles’in eserlerini şerh edip yorumlarken Eflâtun felsefesinden önemli ölçüde yararlanmış; bu metinlerin çoğu Eflâtun ve Aristoteles’e ait eserlerle birlikte tercüme edilerek İslâm filozoflarının kaynakları arasındaki yerini almıştır. Bunun doğal sonucu olarak klasik kaynaklarda Meşşâilik denildiğinde Eflâtun idealizmine karşı Aristotelesçi realist ve rasyonalist felsefe kastedilmekle beraber, gerçek manada meşşâî olan İbn Rüşd dışındaki İslâm filozoflarının özellikle metafizik problemlere eklektik yaklaştıkları, tabiat ilimleri ve mantık alanında ise Aristotelesçi bir tutum sergiledikleri bilinmektedir. Kindî, Fârâbî, İbn Sinâ, İbn Bâcce ve İbn Rüşd gibi filozofların Meşşâîlik adı altında toplanmasının esas sebebi onların yöntem olarak Aristoteles mantığını kullanmalarıdır. Rasyonalist olmakla birlikte din ile felsefeyi uzlaştırmaya çalışmaları; boşluğa yer olmayan sonlu ve sınırlı evren anlayışını ve bedenden bağımsız ruh düşüncesini savunmaları; vahiy ve peygamberliği felsefî olarak temellendirme çabaları; mutlulukçu ahlâk anlayışları Meşşailerin ortak yanlarını teşkil eder. Bununla birlikte Kindî ve İbn Rüşd dışındaki Meşşâîler kozmik varlığın oluşumunu sudûr teorisiyle, psikolojik aklın çalışmasını da ontolojik (küllî) bir güç saydıkları faal aklın etkisi ile açıklar ve âhiret hayatının ruhanîliğini savunurlar. 

Hüseyin Sarıoğlu 

Kaynakça

el-Cürcânî, Seyyid Şerîf. Kitâbü’t-Taʿrîfât. Beyrut: 1403/1983.

Kaya, Mahmut. “Meşâiyye.” TDV İslâm Ansiklopedisi 29 içinde Ankara: Diyanet Vakfı Yayınları, 2004. 393-396. 

Kaya, Mahmut. İslam Filozoflarından Felsefe Metinleri. İstanbul: Klasik Yayınları, 2003.

Mâcid Fahrî. “el-Meşşâʾiyyetü’l-adîme.” el-Mevsûʿatü’l-felsefiyyetü’l-ʿArabiyye II içinde. 1273-1282. Beyrut: 1988. 

En az 3 karakter girmelisiniz.
En az 3 karakter girmelisiniz.
2022 ©
Sosyal Bilimler Ansiklopedisi