MÜNÂFIK

Hülya ALPER views60401

İslâm’da mümin, kâfir ve münâfık şeklinde isimlendirilen üç inanç grubundan biri olarak münâfık, inanmadığı hâlde inkârını gizleyerek kendini mümin gösteren veya imanla küfür arasında bocalayan kimse demektir.

Arapçada “tarla faresinin yuvasına girmesi; kişinin olduğundan başka türlü görünmesi” anlamına gelen “nifak” mastarından türeyen münâfık, “dinin bir kapısından girip diğerinden kaçan çifte şahsiyetli kişi” şeklinde de tanımlanmıştır. 

Kur’ân’da münâfıklara dair özel bir sûre bulunmakta; ayrıca pek çok âyette onların durumları konu edilmekte ve bu metinlerde iki farklı tipteki insandan bahsedilmektedir. İlki saf münâfıklar olup bunlar, aslında inanmadıkları hâlde Allah’a ve âhiret gününe iman ettik demektedirler. Genelde halk arasında münâfık denince bu tip anlaşılır. İkincisi ise zihin karışıklığı, psikoloji bozukluğu veya irade zayıflığı yüzünden imanla küfür arasında gidip gelen, şüphe içinde bocalayan, imandan çok küfre yakın olanlardır. Bu kişiler inandıklarını sanmakla birlikte önemli işlerde din dışı otoritelere gitmeyi tercih etmekte, ancak başlarına bir felâket gelince Hz. Peygamber’e başvurmakta, esasen hak dine bağlılıkları maddî çıkarlarına göre değişmektedir. 

Münâfıkların psikolojik durumunu konu eden âyetlerde onların Allah’ı ve müminleri alaya aldıkları, Müslümanlara yardım edilmesinin önünü kesmeye çabaladıkları, müminlere kin besledikleri, günah, düşmanlık ve Hz. Peygamber’e isyan konusunda gizli çalışmalarda bulundukları, kötü haberler yaydıkları, ekini ve nesli bozmaya uğraştıkları, kötülüğü yaygınlaştırıp iyiliği engellemeye çalıştıkları anlatılmaktadır. Yine onların her şeyden korktukları, özellikle savaşa girmekten endişe duydukları; cimri, yalancı ve kibirli oldukları, gösterişe önem verdikleri, maddî menfaat için namaz kıldıkları, gerçekte ise dua ve ibadet hayatına karşı isteksiz durdukları belirtilmektedir. Ayrıca Hz. Peygamber’in, onların cenaze namazını kılması yasaklanmaktadır. Zira münâfıkların, kâfirlerden ayrı tutulması, sadece dünyadaki toplumsal statüleriyle ilgili bir niteleme olup âhirette cezayı hak etmeleri bakımından aralarında fark yoktur. Hatta âyetlerde münâfıkların cehennemdeki yerinin daha alta tabakada olduğu açıklanmıştır.

Hadislerde münâfıklar iki sürünün ortasında durup nereye katılacağını bilemeyen koyuna benzetilmiş; özellikle yalan söylemek, sözünde durmamak ve emanete hıyanet etmek münâfıklık alâmeti olarak zikredilmiştir. Bir rivayette ise “anlaşmazlığa düştüğünde haksızlığa sapma” eklenmiş ve böyle bir kimse oruç tutup namaz kılsa ve Müslüman olduğunu zannetse de durumunun değişmeyeceği bildirilmiştir. Yine çirkin söz ve gereğinden fazla konuşma nifak alâmeti olarak sayılmıştır. Bu durum dikkate alınarak bazı ilim adamları tarafından İslâm’da nifak, itikadî ve amelî veya büyük ve küçük şeklinde ikiye ayrılmıştır. 

Temel dinî metinlerde münâfıkların bu şekilde tasvir edilmesi, şüphesiz Müslümanları bu gibi durumlara düşmekten sakındırma anlamı taşımaktadır. Esasen nifak nitelikleri sadece âhiret açısından değil, bu dünya açısından da toplumsal düzenin bozulmasına, insanlar arasında güven ilişkisinin zedelenmesine yol açması sebebiyle tehlikeli sonuçlar doğurur. 

Hülya Alper

Kaynakça

Abdurrahman Hasan Habenneke el-Meydânî. Zâhiretü’n-nifâk ve habâisü’l-münâfıkîn fi’t-târîh. Dımaşk: Dâru'l-Kalem, ١٩٩٣.

Kurt, Hasan. İslam İnancına Göre Nifak ve Münafık. İstanbul: Nesil Yayınları, 2004.

Mahmud Sâlim Ubeydât. Kadıyyetü’l-îmân ve’t-tekfîr fî ârâi fırakı’l-müslimîn. Amman: Dâru’l-Beşir, 1996.

Râgıb el-İsfehânî, el-Müfredât fî garîbi’l-Kur’ân. Dımaşk: Dâru’l-Kalem, 1992.

Tehânevî. Keşşâfü ıstılâhâti’l-fünûn ve’l-’ulûm. nşr. Ali Dahrûc. Beyrut: Mektebetü Lübnân Nâşirûn, 1996.

Yıldız, Abdullah. Hz. Peygamber ve Gizli Düşmanları Münafıklar. İstanbul: İz Yayıncılık, 2000.

En az 3 karakter girmelisiniz.
En az 3 karakter girmelisiniz.
2022 ©
Sosyal Bilimler Ansiklopedisi