ÖZEL EĞİTİM

Tevhide KARGIN views1180

Özel eğitime ihtiyacı olan bireylere yönelik gerçekleştirilen her türlü eğitim–öğretim faaliyetine özel eğitim denir. Beden, zihin, duygu ve sosyal gelişim özellikleri bakımından akranlarından farklı ihtiyaçları olan ve bu ihtiyaçları nedeniyle de özel olarak yetişmiş personelle uygun şekilde düzenlenmiş ya da uyarlanmış çevre, materyal ve programa ihtiyaç duyan bireylere özel eğitime ihtiyacı olan bireyler denir.

Özel eğitime ihtiyacı olan bireyler için engel, özür ve yetersizlik sık kullanılan terimlerdir. Son yıllarda birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de “özel gereksinimli birey” terimi yaygınlaşmıştır. Bunun öncelikli sebebi, daha az etiketleyici olmasıdır. İkinci nedeni ise engel terimi daha çok tanı almış kişiler için kullanılmakta iken; özel gereksinimli birey teriminin, tanı alsın veya almasın farklı gelişim özelliği gösteren tüm bireyler için geçerli olmasıdır. Yetersizlik terimi ise bireyin çeşitli nedenlerle kendisinden beklenen görevleri tam olarak yerine getirememesidir. İşitme yetersizliği, görme yetersizliği gibi. Özel eğitimde temel hedef, yetersizliği engele dönüştürmemektir.

Özel eğitime gereksinimi olan bireylerin sınıflandırılmasında farklı sistemler tercih edilmekle birlikte, en yaygın kullanılan tasnif, fiziksel/bedensel, gelişimsel, duygusal/davranışsal ve duyusal olmak üzere olarak dört gruptur. Modern anlamda özel eğitim, XIX. yüzyılın başlarında gündeme gelmiştir. Avrupa’da 1940’lı yıllarda çıkan farklı yasalarla, Amerika Birleşik Devletleri’nde 1975’te “Tüm Engelli Çocukların Eğitimi Yasası- Education for All Handicapped Children Act” yasasıyla özel eğitim hizmetlerinin nerede, nasıl, kimlerle, ne zaman ve ne kadar süreyle gerçekleştirileceği hukukî güvence altına alınmıştır. 

Türk-İslâm eğitim tarihinde özel eğitime yönelik geleneksel anlamda ilginç örnekler ve tecrübeler olmakla birlikte bunlar, modern dönemin mantık ve sistematiğine uygun değildir. Osmanlılarda çağdaş anlamda özel eğitim, II. Abdülhamid döneminde dilsiz ve âmâ mekteplerinin açılmasıyla başlamıştır. İlerleyen dönemlerde hızlı ve yaygın bir gelişmenin olduğu söylenemez. Sadece özel yeteneklere sahip olanların eğitimine dair kurum ve yasalardan söz edilebilir. 

Türkiye’de 1983’te yürürlüğe giren 2916 Sayılı Özel Eğitime Muhtaç Çocuklar Yasası ile ilk kapsamlı hukukî düzenleme yapılmıştır. Diğer yandan 2000 yılında çıkarılan Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği ile erken çocukluk döneminden başlayarak üstünler de dâhil olmak üzere tüm özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin, özel eğitim hizmetlerinin nasıl planlanacağı ve yürütüleceği yasal olarak düzenlenmiştir. Böylece kapsamı itibarıyla pek çok ülkeye de örnek teşkil edecek yasal düzenlemelerle engelli çocukların ve ailelerinin hakları güvence altına alınmıştır.

Türkiye’de özel eğitim alanına öğretmen yetiştirme ilkin 1952’de Gazi Eğitim Enstitüsü’nde kurulan Özel Eğitim şubesiyle başladıysa da ilerleyen yıllarda kapatılmış ve özel eğitime öğretmen yetiştirme 1983’e kadar sertifika programlarıyla yürütülmüştür. Aynı yıllarda 1983’te Anadolu Üniversitesi Özel Eğitim Öğretmenliği Programı ile ilk kez dört yıllık lisans programı açılmıştır. Bunu, Ankara ve Gazi Üniversiteleri izlemiş ve şu anda Türkiye’de birçok devlet ve vakıf üniversitesinde açılan “özel eğitim öğretmenliği lisans programı” ile özel eğitimciler yetiştirilmektedir. Ayrıca yüksek lisans ve doktora programlarıyla alanın ihtiyacını karşılayacak öğretim elemanlarının yetiştirilmesi hedeflenmektedir. 

Türkiye’de özel eğitim hizmetlerinin planlanması ve yürütülmesi, Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde bir genel müdürlük olarak hizmet veren Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğünce gerçekleştirilir. Bu genel müdürlüğe bağlı olarak hizmet veren ve ilki 1955 yılında Psikolojik Servis Merkezi adıyla kurulmuş olan ve şu anda 81 ilin tamamında toplam 238 Rehberlik Araştırma Merkezleri (RAM) bulunmaktadır. 

Özel eğitim hizmetlerinin ülke genelinde tanılama, yönlendirme ve izleme hizmetlerinin bütünlük içerisinde yürütülmesini amaçlayan RAM’ların iki temel görevi vardır. İlki, örgün eğitim yaşına gelmiş olan çocukların, özel okul, özel eğitim sınıfı ya da kaynaştırma seçeneklerinden hangisine yerleştirileceğine karar vermektir. İkinci ise destek eğitime/rehabilitasyona gereksinim duyan çocukları belirlemek ve izlemektir. Türkiye’de Millî Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Genel Müdürlüğü’ne bağlı olarak 2673 özel eğitim ve rehabilitasyon merkezi vardır. Bu merkezlerde eğitime devam eden bireylerin eğitim desteği devlet tarafından karşılanır. 

Özel gereksinimli bireylerin nereden ve nasıl eğitim alacağına, değerlendirme süreci sonunda karar verilir. Engelli ya da risk durumunda olduğundan şüphe edilen bir çocuk, özel eğitim hizmetlerinden yararlanabilmek için öncelikle hastaneler tarafından tıbbi tanı alır. Bu süreçte ağırlıklı olarak standart testler kullanılır. Formel değerlendirme araçları olarak da adlandırılan bu testlere zekâ testleri ve başarı testleri örnektir. Eğitsel değerlendirme, eğitimcilerden oluşan bir ekip tarafından yapılır. Bunun amacı, bireyin var olan performansının seviyesini belirleyip performans seviyesine dayalı olarak eğitim ihtiyaçlarını tespit etmektir. Eğitsel değerlendirmede ağırlıklı olarak enformel araçlar kullanılır. Ölçüt bağımlı testler de denilen gözlem, hata analizi, beceri analizi bunlardan bazılarıdır. 

Özel eğitimde erkenlik genel ilkelerden biridir. Bu nedenle bebeğin/çocuğun gelişim özellikleri yönünden farklı gereksinimleri olduğunun fark edilmesinin hemen ardından bu hizmetler başlatılır. Eğitime başlama yaşı, elde edilecek başarının önemli bir göstergesidir. Türkiye’de erken bebeklik döneminden başlayarak özel gereksinimli bireylerin gereksinimlerini karşılayacak nitelikte farklı programlar ve uzman personel bulunmaktadır ve erken dönemde verilen eğitimin gideri devlet tarafından karşılanmaktadır. 

Örgün eğitim çağına gelmiş olan özel gereksinimli çocuklar için yerleştirme kararı, eğitsel değerlendirme verilerine dayalı olarak RAM’lar tarafından yapılır. Tanı grubuna göre açılmış ayrı okullar (görme engelliler okulu, işitme engelliler okulu gibi), genel eğitim okulları bünyesinde yine tanı grubuna göre açılmış özel eğitim sınıfları ve kaynaştırma, en yaygın eğitim seçenekleridir. Kaynaştırma, engelli olarak tanı almış öğrencilerin aynı yaştaki akranlarıyla birlikte öğretmene ve/veya öğrenciye gerekli destek eğitim hizmetlerinin sağlanması koşuluyla verilen eğitimdir.

Ayrı okul, özel eğitim sınıfı ya da kaynaştırma seçeneklerinden biriyle örgün eğitime başlamış olan öğrencilerin eğitim gereksinimleri Bireyselleştirilmiş Eğitim Programı (BEP) ile planlanır. Bireyin yetersizlik durumuna göre uzman grup tarafından hazırlanan BEP, hizmet alanlarla hizmet verenler arasında karşılıklı olarak kararların alındığı yazılı bir dökümandır. Bu dokümanda, özel gereksinimli bireyin nereden, ne zaman, ne kadar süreyle, hangi hedefler doğrultusunda, hangi yöntem ve tekniklerin kullanılmasıyla eğitim alacağı ve bu eğitimin kimler tarafından gerçekleştirileceği kayıt altına alınır. Yasal bir zorunluluk olan BEP, engelli bireyin, ailesinin ve eğitimcilerin yasal haklarını güvence almak üzere oluşturulur. BEP, özel gereksinimli birey için hazırlanırken; 0-3 yaş arasındaki bebekler/çocuklar için hem bebeğin/ çocuğun hem de ailesinin gereksinimlerine yönelik Bireyselleştirilmiş Aile Hizmet Planı hazırlanır. 

Özel eğitimde kullanılan öğretim yöntemlerinin, bilimsel dayanıklı (temelli) uygulamalar olması gerekir. Bu gereklilik, bazı ülkelerde yasal bir zorunluluktur. Bilimsel dayanaklı uygulama, güçlü araştırma yöntemiyle desenlenmiş, çok sayıda ortamda, çok sayıda katılımcıya denenmiş, farklı araştırmacı grupları tarafından uygulanmış çalışmalarda üzerinde çalışılan değişkenlerde etkili olan uygulamalardır. Özel eğitimde kullanılacak öğretim yöntemlerinin, çocuğun yaşına, tanısına, hedeflenen davranışa ve en önemlisi de bilimsel dayanaklı uygulamalar olmasına dikkat edilmelidir. 

Türkiye’de özel eğitim, yasalar, personel, tanılama ve değerlendirme, eğitim programları, eğitime başlama yaşı, aile katılımı, devlet desteği, okullaşma, iş ve mesleki yaşama geçiş, sosyal hayata katılım konularıyla, bunlara yönelik araştırma ve yayınlar bakımından son yirmi yılda önemli adımların atıldığı bir alan olmuştur.

Tevhide Kargın

En az 3 karakter girmelisiniz.
En az 3 karakter girmelisiniz.
2022 ©
Sosyal Bilimler Ansiklopedisi