PARLAMENTER SİSTEM

Hüseyin SADOĞLU views32566

Parlamenter sistem, kuvvetler ayrılığı sistemlerinin en köklü biçimi olarak, demokrasinin kuvvetler ayrılığı ilkesi ile uyumlu bir hükûmet sistemidir. Diğer kuvvetler ayrılığı sistemlerinden farklı olarak parlamenter sistem; az-çok temsil niteliği taşıyan bir parlamentoya karşı siyasal açıdan sorumlu olan bir yürütme organının bulunduğu yumuşak bir kuvvetler ayrılığı sistemi olarak tanımlanabilir.

Parlamenter hükûmet sisteminin orijin ülkesi Birleşik Krallık (İngiltere)’tır. Bu sistem İngiltere’de bir teorinin eseri olmaktan çok, Büyük Britanya siyasal tarihinde monarşinin mutlak yetkilerinin sınırlandırılması sürecinde tesadüfen oluşmuş bir hükûmet sistemi olarak nitelendirilebilir. Kimi zaman İngiliz siyasal sistemiyle (Westminster modeli) özdeşleştirilen parlamenter sistem, Birleşik Krallık’ta demokrasinin yerleşip kök salmasıyla eş zamanlı bir seyir izlemiştir. 

Parlamenter sistem, her ne kadar “parlamentolu sistem”den çok daha fazlasını ifade etse de kökeni 8. yüzyıla kadar dayanan İngiliz parlamentosu, günümüzdeki parlamenter sistemin çıkış noktasını oluşturmaktadır. İngiltere’de başlangıçta krala yalnızca danışmanlık hizmeti veren parlamento, Norman istilasından sonra “Magnum Concilium” (Büyük Şûra) adını aldı ve giderek mutlak monarşi karşısında güç kazanmaya başladı. Bu anlamda 1215 yılında Kral Yurtsuz John ile büyük toprak aristokrasisi arasında imzalanan “Magna Carta Libertatum” (Büyük Özgürlük Fermanı) belgesinin, hem İngiliz demokrasisi, hem de parlamenter sistem açısından kritik bir eşik olduğu kabul edilir. Zira anılan belge ile İngiliz monarşisi yönetilenlerin birtakım haklarıyla sınırlandırıldığı gibi, parlamentonun rızası olmadan kralın vergi toplayamayacağı ilkesi de kabul edildi. Böylece giderek yasama yetkisini ele geçirmeye başlayan Magnum Concilium, 1265 yılında Simon de Montfort (ö. 1265) döneminde yüksek sınıflar (feodal beyler, asilzâdeler ve din adamları) dışında, kasaba ve şehirlerden seçilen halk temsilcilerinin katılımıyla “Model Parlamento” adıyla daha yüksek bir temsil gücüne kavuştu. Zamanla yüksek sınıfları temsil eden üst meclis, günümüzdeki Lordlar Kamarası’na; halkı temsil eden alt meclis ise Avam Kamarası’na dönüştü.

İngiltere’de mutlak monarşiyi parlamento ile dengeleme ve sınırlandırma eğilimi burjuvazinin güç kazandığı 17. yüzyılda artarak devam etmiştir. Bu itibarla 1628 Haklar Bildirisi, 1688 Muhteşem Devrim ve 1689 Haklar Beyannamesi gibi olaylar parlamenter sistemin ana hatlarıyla biçimlenmesinde etkili olmuştur. Böylece parlamento gerçek anlamda yasama yetkisine sahip bir organa dönüşürken, yürütme organı da “sorumlu kanat” ve “sorumsuz kanat” ayrımıyla günümüzdeki parlamenter sisteme zemin hazırlamaktaydı.

İngiltere’de parlamentoya karşı siyasal açıdan sorumlu bir hükûmetin ortaya çıkışında iki önemli gelişmenin etkili olduğu görülmektedir. Bunlardan birincisi parlamentonun kabine üyelerine (bakanlar) karşı kullanmaya başladığı ceza soruşturması (impeachment), diğeri Birleşik Krallık’ta 18. yüzyılın başında gerçekleşen hanedan değişikliğiydi. Başlangıçta sadece krala bağlı olarak görev yapan ve ona karşı sorumlu olan bakanlar kurulu (Konsey) üyeleri, görevleriyle ilgili eylem ve işlemlerden dolayı Avam Kamarası tarafından suçlanıp, Lordlar Kamarası tarafından yargılanabiliyordu. Bakanların idam edilmesiyle de sonuçlanabilen bu denetim, zamanla kabine üyeleri arasında dayanışmayı ortaya çıkarıp, güvensizlik durumunda toplu istifayı gündeme getirmişti. Böylece kabine üyelerinin ceza sorumluluğu, yerini parlamenter sistemin temel bir kurumu olan “kolektif siyasal sorumluluğa” bırakmıştı. Öte yandan 1714 yılında Stuartların yerine Alman kökenli Hannover hanedanının tahtın sahibi olarak belirlenmesi, “sorumlu kanat” ve “sorumsuz kanat” ayrımını daha belirgin hâle getirmiştir. Çünkü bu tarihte tahta çıkan I. George (ö. 1727) İngilizce bilmediği için kabine toplantılarına katılamamış, dolayısıyla başbakan ve bakanlardan oluşan kabine kraldan ayrışarak parlamentoya karşı sorumlu hâle gelmeye başlamıştır. 

Parlamenter sistem olarak adlandırılan hükûmet sistemi, 18. yüzyılın başlarında İngiltere’de oluşumunu büyük ölçüde tamamlamıştır. İngiliz siyasal deneyiminin uzun bir tarihsel süreçte ve kendi iç dinamikleriyle ortaya çıkardığı bu sistem, bir kez oluştuktan sonra diğer devletler için taklit edilebilir bir modele dönüşmüştür. Günümüzde İngiltere dışında; Almanya, Japonya, Avustralya, Avusturya, Belçika, Kanada, Danimarka, İzlanda, İsrail, İtalya, Hollanda, Yeni Zelanda, İsveç, Norveç gibi birçok ülkede uygulanan bu sistemin ayırt edici temel özellikleri bulunmaktadır:

Parlamenter sistemlerde yürütme organı iki başlıdır. Başkanlık sisteminin aksine, parlamenter sistemlerde yürütme organı; sorumsuz kanat (devlet başkanı) ve sorumlu kanat (hükûmet/bakanlar kurulu) olarak ikiye ayrılmıştır. Yasama organına karşı siyasal açıdan herhangi bir sorumluluğu olmayan devlet başkanı, sorumsuz kanat sıfatıyla bu makama seçimle de (cumhurbaşkanı) gelebilir, ırsî (parlamenter monarşi) olarak da. Ancak her iki durumda da devlet başkanının sorumsuzluğuyla paralel şekilde, genel kural olarak yetkisiz olması beklenir. Birleşik Krallık’ta bu durum “Kral saltanat sürer, fakat idare etmez” sözüyle dile getirilir. Bu nedenle parlamenter sistemlerde devlet başkanının alacağı kararlar, başbakan ya da bir bakanın “karşı – imza”sıyla geçerli hâle gelebilir. Ülkenin genel siyasetini belirlemek ve yürütmekle yetkili yürütme organı Bakanlar Kurulu ya da Hükûmet olarak adlandırılır. Bakanlar kurulunun başkanlığını yapan “başbakan”, hukuken diğer bakanlarla eşit kabul edilse de “eşitler arasından birinci” (primus inter pares) konumuyla, siyaseten oldukça güçlü bir mevkiyi temsil eder.

Parlamenter sistemlerde yürütme organı, yasama organı tarafından belirlenir. Devlet şekli cumhuriyet olan parlamenter sistemlerde hem sorumsuz kanat (cumhurbaşkanı), hem de sorumlu kanat (bakanlar kurulu) yasama organı tarafından gerçekleştirilen seçim ya da güven oylamasıyla iş başına gelir. İngiltere gibi parlamenter monarşilerde devlet başkanlığı kan bağıyla tevarüs ettiği için, sorumsuz kanat bu kurala tabi değildir. Cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçildiği Avusturya, İzlanda ve İrlanda gibi ülkelerde hükûmet sisteminin parlamenter sistem olarak mı, yoksa yarı-başkanlık sistemi olarak mı nitelendirileceği hususunda tam bir mutabakat yoktur. Sorumlu kanadın belirlenmesi konusunda yaygın uygulama, parlamentoda en fazla milletvekili kazanan siyasal partinin genel başkanının hükûmeti kurma görevini üstlenmesi ve ardından parlamentodan güven oyu istemesidir. Hiçbir partinin parlamentoda tek başına çoğunluğu elde edemediği durumlarda, iki ya da daha fazla sayıda partinin dahil olduğu koalisyon hükûmetleri ya da böyle bir koalisyona girmeden dışarıdan farklı partiler tarafından desteklenen azınlık hükûmetleri de bir seçenek hâline gelebilmektedir. Her durumda müstakbel başbakanın hazırlayacağı bakanlar kurulu listesi ve hükûmet programı parlamentodan güven oyu alırsa resmen kurulmuş olur. Aksi takdirde başbakan, devlet başkanına istifasını sunmak zorundadır.

Parlamenter sistemlerde bakanlar kurulu; her durumda yasama organının güvenine dayanır. Devlet başkanının sorumsuzluğuna karşılık, bakanlar kurulu siyasal açıdan yasama organına karşı sorumludur. Bu nedenle bakanlar kurulu (hükûmet); hem göreve başlarken parlamentodan güven oyu almak zorundadır, hem de görevi sırasında her an bu desteği muhafaza etmelidir. Yani parlamento desteğini çektiği anda, hükûmetin varlığını sürdürmesi mümkün değildir. Bu itibarla bakanlar kurulu üyelerinin parlamentoya karşı ortak (kolektif) ve bireysel sorumlulukları vardır. Yasama organı bireysel sorumluluk gereği sadece bir bakanı, ya da kolektif sorumluluğa dayanarak bütün kabine üyelerini topluca görevden alabilir. 

Parlamenter sistemlerde yasama ve yürütme organları hem oluşum aşamasında, hem de görev esnasında sıkı bir ilişki içinde oldukları için, sistem “yumuşak kuvvetler ayrılığı sistemi” ya da “kuvvetlerin işbirliği sistemi” olarak adlandırılır. Hükûmetin her durumda yasama organının güvenine dayanması, seçimler sonucunda oluşan parlamento aritmetiğini önemli hâle getirmektedir. Özellikle parlamentoda hiçbir partinin tek başına mutlak üstünlüğü sağlayamadığı durumlarda hükûmetin partiler arası iş birliği ile belirlenmesi (koalisyon), zayıf ve istikrarsız hükûmetler sorununu ortaya çıkarabilmektedir. Parlamenter sistemi uygulayan ve bu tür sorunları minimize etmeye çalışan kimi ülkelerin, “rasyonelleştirilmiş parlamentarizm” adı verilen; hükûmetlerin güven oyu almasını kolaylaştırıcı, güvensizlik oyuyla düşürülmesini zorlaştırıcı bazı uygulamalara yer verdikleri gözlenmektedir.

Hüseyin Sadoğlu

Kaynakça

Çam, Esat. Devlet Sistemleri. İstanbul: Der Yayınları, ١٩٩٣.

Duverger, Maurice. Siyasal Rejimler. Çev. Teoman Tunçdoğan. İstanbul: Sosyal Yayınlar, ١٩٨٦.

Gözler, Kemal. Anayasa Hukukuna Giriş. Bursa: Ekin Basım Yayın Dağıtım, 2019.

Gözler, Kemal. “İngiltere’de Parlamento Neden ve Nasıl Ortaya Çıktı”: Malî Hukukun Anayasa Hukukundan Eskiliği Üzerine Bir Deneme.” Prof. Dr. Mualla Öncel’e Armağan, AÜHF Yayınları 1 (2009): 365-374.

Gürbüz, Yaşar. Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler. İstanbul: Beta Yayıncılık, ١٩٨٧.

Lijphart, Arend. Çağdaş Demokrasiler. Çev. Ergun Özbudun ve Ersin Onulduran. Ankara: Yetkin Yayınları, 1997.

En az 3 karakter girmelisiniz.
En az 3 karakter girmelisiniz.
2022 ©
Sosyal Bilimler Ansiklopedisi