PATRİMONYALİZM

Gül KURTOĞLU ESKİŞAR views11226

20 yy.’da Max Weber (ö. 1920) tarafından rasyonel-hukukî otoritenin aksine geleneksel otoriteye dayanan bir ideal tip çerçevesinde tanımlanmış geniş kapsamlı bir meşru siyasi yönetim şeklidir. Weber’e göre aile içi ataerkil otorite, atakerkiye dayalı patrimonyalizmin de temelini oluşturur. Ataerki (patriarki) ve hükümdarların aile içi idaresinden kaynaklanan bu yönetim şeklinde, hükümdarın otoritesini sınırlayan bir kamu-özel alan ayrımı yoktur. Devlet, hükümdarın şahsıyla özdeşleşmiştir ve onun kendi ailesini yönetim şekli aynı zamanda hiyerarşik kamu yönetiminin de temelini oluşturur. Weber’in aksine, daha sonraları patrimonyalizmin Batı Avrupa’daki ataerkil otorite üzerine dayanan köklerinin Batı Avrupa toplumları dışındaki toplumlarda (örn. Çin’in imparatorluk dönemleri) tam olarak var olmadığını savunanlar da çıkmıştır. Bunun yanı sıra, Weber’in bir başka ideal tip olarak sunduğu kişisel karizmaya dayalı yönetim tarzının aksine, patrimonyalizmde hükümdarın yönetmesi için karizma sahibi ya da özel bir hedefinin olması da gerekmez. 

Dünyanın farklı yerlerindeki (erken modern Avrupa, Şark ve Afrika) toplumların tarihlerindeki farklı bürokratik örneklerden hareket eden Weber’e göre patrimonyalizm genel olarak iki temel özellik taşır. Bunlardan ilki, gücün resmî olarak keyfi olmasıdır. İkincisi; yönetim, hükümdarın tekelindedir. Bu yönetim biçimi, hukukînormlardan çok geleneksel normlar üzerine dayanır. Yönetici, hâkimiyetini geleneksel toplumlarda sıklıkla rastlanan toprak sahibi soylular yerine bağımsız bir siyasi gücü olmayan (örn. köleler, paralı askerler veya devşirmeler gibi) gruplar yoluyla sağlar. Patrimonyalizmde güç, genellikle bir kişide, bazen de az sayılı bir grubun elinde toplanır. Bu yönetime sahip geleneksel toplumlarda kraliyet, sultanlık veya buna benzer asil bir soydan gelen yönetici, kişisel gücünü doğrudan veya dolaylı olarak (örn. bürokratik yollarla) dikey ve asimetrik bir biçimde toplum üzerinde kullanır. Toplumun ise yönetim üzerinde herhangi bir etkisi veya paydaşlığı söz konusu değildir; itaat esastır. Dolayısıyla, yöneticinin herhangi bir konuda hiç kimseye veya bir kuruma hesap verme zorunluluğu da bulunmaz. 

Weber’e göre patrimonyalizm doğası gereği istikrarsızdır. Bu nedenle zamanla saraydaki farklı siyasi güç odakları arasında yaşanabilecek çekişmeler, bir başka benzer patrimonyal düzenin kurulmasına da zemin hazırlayabilir. Ancak, bu tür değişiklikler uzun vadeli toplumsal ve ekonomik dönüşümlere neden olmaz. Patrimonyalizmin günümüzdeki otoriteryen ve totaliter yönetimlerden ayıran en büyük farkı, çoğunlukla kapitalizm öncesi var olan geleneksel ve erken modern toplumlarla ilişkilendirilmesidir. 

Weber’in ardından patrimonyalizm üzerine gelişen tartışmalar iki alt kolda incelenebilir. Bunlardan ilki, meşruiyetini geleneksel kaynaklara dayandıran ve sayıları günümüzde giderek azalan yönetimlere odaklanırken, ikincisi modern toplumlarda sıkça görülen ve kaynağını maddi teşviklerden alan kişisel yönetimleri ele alır. İkinci grupta özellikle neopatrimonyalizm üzerine yapılan tartışmalar öne çıkar. Bu tanımı ilk yapan Shmuel Noah Eisenstadt’a (ö.2010) göre neopatrimonyalizm resmî kurumların Batı’daki gibi rasyonel ve hukukî temellere dayalı olarak şekillendirildiği, ancak gayriresmi kurumlaşmış pratiklerin patrimonyal özellikler gösterdiği hiyerarşik ve karma bir yönetim şeklidir. Patrimonyalizmde güç tamamen liderden kaynaklanırken, neopatrimonyalizmde güç, devleti yönetenler arasında devlet kaynaklarını şahsi çıkarları için kullanabilenlerin elinde toplanır. Ancak, her iki yönetim şeklinde de kamu-özel ayırımı belirsizdir. Bunun yanı sıra, neopatrimonyalizmin öne çıkan gayriresmi kurumlarından “hami-müvekkil” ilişkileri devlet kademesinde yer alan hamiler tarafından bu gücü müvekkillerinin ve geniş anlamda toplumun sadakatini kontrol ve muhafaza etmek üzerine kuruludur. Bu nedenle neopatrimonyalizmde hiyerarşi, gücü belirleyen ana gösterge olmayabilir. Örneğin üstlerine göre devlet imkân ve kaynaklarına daha yakın olan alttaki kişiler, yerine göre daha etkin güce ve imtiyaza sahip olabilir. Bu özellikleri nedeniyle neopatrimonyal yönetimler meşru fakat yozlaşmış olarak nitelendirilerek eleştirilmiştir. Neopatrimonyalizmin iyi yönetişimi destekleyen kurumsallaşmaya ve hukuk devletinin oluşumuna yönelik olumsuz etkilerine yapılan bu eleştirilerin yanı sıra bazı çalışmalarda özellikle devlet inşası ve devlet-toplum ilişkilerinin istikrarlı olmasının kritik önem taşıdığı durumlarda olumlu etkileri olabileceğine de değinilmiştir.

Gül Kurtoğlu Eskişar

Kaynakça

Curtis, Michael. Orientalism and Islam, European Thinkers on Oriental Despotism in Middle East and India. Cambridge: Cambridge University Press, 2009.

Doğan, Necmettin. “Patrimonyalizm Kavramına Eleştirel Bir Yaklaşım.” Liberal Düşünce, Yıl 16, Sayı: 64, (Güz 2011): 161-184.

İnalcık, Halil. “Sultanizm Üzerine Yorumlar: Max Weber’in Osmanlı Siyasal Sistemi Tiplemesi.”Dünü ve Bugünüyle Toplum ve Ekonomi VII (Ekim 1994): 5-26.

Lai, Junnan. “’Patrimonial Bureaucracy’ and Chinese Law: Max Weber’s Legacy and Its Limits.” Modern China 41, Sayı: 1 (2015): 40-58.

Pitcher, Anne, Moran H. Mary ve Michael Johnston. “Rethinking Patrimonialism and Neopatrimonialism in Africa.” African Studies Review 52, No: 1 (2009): 125-156.

Schloen, David J. The House of the Father as Fact and Symbol Patrimonialism in Ugarit and the Ancient Near East. Indiana: Eisenbrauns, 2001.

Turner, S. Bryan. “Orientalism and Problem of Civil Society in Islam.Orientalism, Islam and Islamists içinde. Ed. Asaf Hussain, Olson Robert ve Jamil Qureschi. Vermont: Amana Books, ١٩٨٤. ٣١-٤٠. 

Weber, Max. Wirtschaft und Gesellschaft, Band I. Berlin: Studienausgabe Erster Halbband. Berlin: Kiepenheuer&Witsch, 1964.

En az 3 karakter girmelisiniz.
En az 3 karakter girmelisiniz.
2022 ©
Sosyal Bilimler Ansiklopedisi