POETİKA

Mehmet NARLI views18376

Şiir teorisi bağlamında bir eser adı olarak ilk defa Aristoteles tarafından (MÖ 44) kullanılmıştır. Aristoteles’in kendisi de Poetika’nın girişinde kavramı şiir sanatı anlamında kullandığını belirtir. Aristoteles’ten sonra Poetika adıyla birçok eser yayımlanmıştır. Örneğin Horatius’un (MÖ 65), Ronsard’ın (ö. 1565), Boileau’nun (ö. 1674), Paul Claudel’in (ö. 1907), Max Jacob’un (ö. 1922) Poetika adlı kitapları vardır. 

Türkçede poetik (poétique)) kelimesini ilk olarak 1882’de Şemsettin Sami (ö. 1904) Kamûs-ı Fransevî’de “fenn-i şiir, ilm-i aruz” şeklinde tanımlar. Kelime, doğrudan doğruya şiir sanatı anlamında ve “poetika” şeklinde ilk defa (1946) Necip Fazıl Kısakürek (ö. 1983) tarafından kullanılmıştır. Kimi yaklaşımlara göre poetika, şiir sanatı anlamıyla sınırlanamaz; o, bütünüyle sanat fenomeni üzerine eğilir. Kavramın şiir sanatını içerdiğini ama daha geniş anlamıyla sanatsal yaratma etkinliğinin bütün türlerini kapsadığını söyleyen, tek tek eserleri incelemek yerine onların oluşumundaki genel yasaları belirtmeyi ve bunları da edebiyatın içinde aramayı amaçladığını ifade eden, poetikayı, şiire dair her meseleyle uğraşan, pozitif ve normatif olmayan bir bilim, estetiğe yaklaşan tarafıyla da felsefe olarak tanımlayan yaklaşımlar da vardır. 

Buna rağmen eski Yunancadan bugüne poetikanın birincil anlamının şiir sanatı olduğu görülmektedir. Bununla birlikte, kavramın, genel olarak sanat olgusu, sanat felsefesi, şiirin doğasını ve kurallarını inceleyen, her bir eserin ortaya çıkışını yöneten ortak ve genel yasaları inceleyen bilim anlamlarında kullanıldığı da anlaşılmaktadır.

Aristoteles, tragedyayı (şiiri) anlattığı Poetika’sını felsefenin episteme poetike (poetik bilgi) alanına yerleştirir ve onu mimesis (taklit), phobos (korkma), eleos (acıma), katharsis (arınma) kavramları merkezinde kurar. Ona göre tragedya soylu, tamamlanmış ve belirli uzunluğu olan bir eylemin taklididir; bu taklidi, bölümlerinin her birinde farklı şekillerde zenginleştirilmiş bir dil kullanarak yapar. Tragedyanın altı ögesi vardır: Öykü, karakterler, sözel ifade, düşünce, sahne düzeni, ezgi düzme. Bunların içinde en önemlisi olay örgüsüdür. 

Novalis, bir edebi eserin duyuşsal ve düşünsel bir kompozisyona sahip olmasını ve estetiğin bir plan dâhilinde eserin tümüne yayılmasını önemser. Tarih, felsefe ve şiir arasında bir karşılaştırma yapar ve tarihin temin ettiği şeyi, felsefenin düzenlediğini ve şiirin de düzenlenen her parçayı geriye kalan bütünle, seçilen ayrıklaştırma yoluyla yükselttiğini belirtir. Bu yüzden şiiri, sanat ve bilim dalları arasında en üste yerleştirir. 

Todorov’un (ö.2017) Poetikaya Giriş adlı eserinde‚ poetika, bir edebi eseri yorumlamaktan öte bir şeydir. Bu yönüyle felsefe, sosyoloji, psikoloji, psikanalizm gibi yaklaşımların yorumlama simetrisini bozar. Çünkü bu çalışmaların her biri edebiyat eserinin özerk niteliğini reddeder; onu kendi dışında yer alan toplumun hatta insan aklı ile ilgili olan yasaların tezahürü olarak kabul eder. Poetikanın amacı, tek tek eserleri yorumlamak yerine, her bir eserin ortaya çıkışını yöneten genel yasaların bilgisine varmaktır.

Türk edebiyatında XX. yüzyıla kadar poetika adıyla şiir sanatı teorilerini işleyen bağımsız bir kitap görülmez. Ancak Divan edebiyatında şiirin şekli ile ilgili birtakım aruz risaleleri, şairlerin kendi şiir anlayışlarını ve birikimlerini anlattıkları divan dibaceleri, tezkirelerde şairlere ve şiirlere dair bazı değerlendirmeler, mesnevilerde yer alan bazı sebeb-i telifler vardır. Şairlerin şiirden ne anladıklarını gösteren ve poetik şiir denilebilecek bazı şiirleri de buna ilave etmek gerekir. Tanzimat yıllarından itibaren şiir sanatını bir tarafı ile izah eden denemeler, bir edebî grubun fikirlerini aksettiren manifestolar, şiir kitaplarının baş taraflarına konmuş takdim ve takriz yazıları görülmektedir. 

Dibacelere örnek olması için Fuzûlî’nin (ö. 1556) Türkçe divan dibacesine; poetik şiir denilen şiirlere örnek olması için de Nef’î’nin (ö. 1635) “sözüm” redifli gazeline değinmek yeterlidir. Bütün dibacelerde olduğu gibi Fuzûlî’nin dibacesi de Allah’a hamd ile asıl sanatkârın Allah olduğu ve onun izni olmadan şair olunamayacağı tespitiyle başlar. Ona göre gönüller, aşkı şiirle idrak eder; şiir cevheri uzun ve geniş bir birikimle ortaya çıkar. İlim olmadan şiir olmaz.

Nef’î’nin “sözüm” redifli gazeli, hem Nef’i’nin hem de bütün Osmanlı şairlerinin manzum poetik bir metni olarak okunabilir. Bu gazelden, şiirin, mutlak kelâma teslim olarak insanî sırra talip olması gerektiği, sözün mânâ dünyasının özünü taşıyan cevher olduğu, şiirin düşünce ve hayalle beslenmesi gerektiği, şiirde esas olanın az sözle çok şey anlatmak olduğu, şairin dile bütünüyle hâkim olmasının şart olduğu fikirleri rahatlıkla çıkarabilir.

Ahmet Haşim’in (ö. 1933) “Şiir Hakkında Bazı Mülâhazalar”ı modern Türk şiirinde, anlam, açıklık, kapalılık, şiirin kaynağı, şiir ve müzik, şiir dili gibi konularda oldukça özgün görüşler içerir. Ona göre şair “ne bir hakikat habercisi, ne bir belâgatli insan, ne de bir vâzı-ı kanundur. Şairin lisanı nesir gibi anlaşılmak için değil, duyulmak üzere vücut bulmuş, musiki ile söz arasında, sözden ziyade musikiye yakın, mutavassıt bir lisandır. Şiir anlaşılmak için, ruh ve zekâ istidadından başka müstakil birtakım hârici avâlimin de yardımını ister”.

1950’lere kadar doğrudan Poetika başlığını kullanarak şiir teorisiyle ilgili görüşlerini açıklayan tek şair Necip Fazıl Kısakürek’tir. Çile adlı toplu şiirlerinin sonuna eklediği Poetika’sını Şair, Şiir, Şiirde Usul, Şiirde Gaye, Şiirin Unsurları, Kütük ve Nakış, Şiirde İç Şekil, Şiir ve Cemiyet, Şiir ve Müspet Bilimler, Şiir ve Devlet gibi alt başlıklara ayırmıştır. Bu hâliyle metin, şiirin özelliklerini, şiirin ve şairin anlamını, şiir ile bilimin, felsefenin, toplumun, dinin ve devletin ilişkilerini tanımlayıp yorumlayan oldukça sistematik bir şiir sanatı teorisidir.

Edebiyat Üzerine Makaleler’de toplanan poetik metinlerinde Ahmet Hamdi Tanpınar (ö. 1962), şiir estetiğini, rüya, müzik ve şuurlu çalışma fikri etrafında toplar. Uyku ile uyanıklık arasında şuurlu sezişten doğan şiir, her türlü menfaat endişesinden uzak, gayesini yalnız kendinde bulan bir mükemmeliyettir. Şiiri besleyen, nesneye, kültüre, kozmolojik bilgiye ulaşmada uyanıklık veren bir güç de müziktir; “musıkî giydirilmiş zamandır”. 

Orhan Veli Kanık (ö. 1950), Garip Mukaddimesinde kendisine kadar gelen şiir anlayışlarını reddeder. Resmin, müziğin, şiirle iç içe girmesini gereksiz bulur. Vezin ve kafiye ile oluşan ritmin ilkel olduğunu söyler. Tasvir, kötü şairlerin başvuracağı bir hiledir. Mısracılık anlayışı, şairi sınırlar, dilin doğru ve basit kullanımını engeller. Şiirin dili, konuşulan dildir. Şiir, artık akılla okunan bir edebi faaliyettir. Şiirde hayatı yapan alt tabakanın zevki esastır.

Poetik metinlerini Bile Yazdı’da toplayan Behçet Necatigil’e (ö. 1979) göre şair, gurbet-hasret ve hikmet burçlarından geçerek şair olur. Gurbet burcu, şairin insanlarla ve eşya ile arasındaki uyumsuzluğu, yalnızlığı hissettiği burçtur. Hikmet burcu, şairin kendini bulduğu burçtur ve şiirler, “beraber söylenen solo şarkılardır”.

Sezai Karakoç, Edebiyat Yazıları’nda şiir teorisini, bütün bir İslâm edebiyat teorisinin içine yerleştirir. Ona göre medeniyet şiire ruhî bir güç ve özgüven verir. Bu ruhî güç ve özgüvenin adı “Diriliş”tir. Ona göre “şair ölmezlik sırrını ararken, her zaman gelenekle uyumlu olmayabilir. Gelenek, şairin ilk okuludur. Yeteneği ilk uyandıran, bilinçlendiren, kımıldatan, harekete geçiren tarihî sosyolojik birikim gelenektir.”

İlhan Berk (ö.2008), Şairin Toprağı’nda modernist Türk şiirinin kurucu zihniyeti olan İkinci Yeni’nin ilkelerini şöyle belirler: İkinci Yeni, Victor Hugo'nun, şiir gerilemez, ilerlemez de sözüne karşı, Stephane Mallerme'in şiirde evrim sözünü koyar. İkinci Yeni, şiirde öyküye karşıdır. İkinci Yeni, anlamı düzyazıya özgü bilir. İkinci Yeninin dili soyuttur. İkinci yeni anlamdan çok görüntüye bağlıdır.

Günümüz edebiyatında İsmet Özel’in Şiir Okuma Kılavuzu adlı eseri de şiirin çeşitli meselelerini ele alması açısından öne çıkar.

Mehmet Narlı

Kaynakça

Ahmet Haşim. Bütün Şiirleri. İstanbul: Dergâh Yayınları, 2001.

Aristoteles. Poetika. Çev. N. Kalaycı. İstanbul: Pharmakon Yayınevi, 2012.

Berk, İlhan. Şairin Toprağı. İstanbul: Simavi Yayınları, 1992.

Çelebi, Asaf Halet. Bütün Yazıları. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 1998.

Demir, Fethi. “Aristoteles’in, Novalis’in Todorov’un Metinleri Bağlamında Poetikanın Tarihsel Gelişimi.” International Journal Of Social 6, Sayı: 6 (2013): 42-51.

Kanık, Orhan. Garip. İstanbul: Resimli Ay Matbaası, 1941.

Karakoç, Sezai. Edebiyat Yazıları 1. İstanbul: Diriliş Yayınları, 1982.

Kısakürek, Necip Fazıl. Çile. İstanbul: Büyük Doğu Yayınları, 1981.

Necatigil, Behçet. Bile Yazdı 1. Der.A. Tanyeri-H. Yavuz. İstanbul: Cem Yayınevi, 1983.

Okay, Orhan. Poetika Dersleri. İstanbul: Dergâh Yayınları, 2019. 

Platon. Şölen. Çev. C. Çetinkaya. İstanbul: Bordo Siyah Yayınları, 2003. 

Sumer, Necdet. “Peotiaka Klasik Çağ Aristoteles, Horatius, Longinus.” Şiir ve Şiir Kuramı Üstüne Söylemler içinde. İstanbul: Düzlem Yayınları, 2006. 15-40.

Tanpınar, Ahmet Hamdi. Edebiyat Üzerine Makaleler. İstanbul: Dergâh Yayınları,1992.

Todorov, Tzvetan. Poetikaya Giriş. Çev. K. Şahin. İstanbul: Metis Yayınları, 2001.

Tunalı, İsmail. Sanat Ontolojisi. İstanbul: İnkılap Yayınevi, 2002.

Üzgör Tahir. Türkçe Divan Dibaceleri. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 1990.

En az 3 karakter girmelisiniz.
En az 3 karakter girmelisiniz.
2022 ©
Sosyal Bilimler Ansiklopedisi