PSİKOLOJİ

H. Belgin AYVAŞIK views1468

Psikoloji, düşünme, hatırlama, öğrenme, problem çözme, muhakeme gibi zihinsel süreçler ile davranışları bilimsel olarak inceleyen bir bilim dalıdır. Davranışlarımız ve zihinsel süreçlerimiz beynimizdeki hücreler (nöronlar) arası bilgi alışverişinin ve sosyal – kültürel değerlerimizin etkileşiminin bir ürünüdür. Bu nedenle de psikoloji bilimi davranışları ve zihinsel süreçleri, mikro düzeyde biyolojik makro düzeyde ise kültürel bir yaklaşımla geniş bir bakış açısı ile inceler ve açıklar. Diğer bir deyişle psikolojik süreçler biyo-psiko-sosyal bir yaklaşım ile açıklanmaktadır. Buna paralel olarak da psikolojinin alt alanları, davranışın biyolojik temellerini inceleyen biyolojik psikolojiden sosyal temellerini inceleyen sosyal psikolojiye kadar geniş bir yelpazede yer almaktadır.

Psikologlar davranışı ve zihinsel süreçleri incelerken verileri iki şekilde toplar: Laboratuvar ortamında insan ya da deney hayvanları ile yapılan deneysel veya yarı deneysel çalışmalar veya laboratuvar dışında yapılan deneysel olmayan çalışmalar. Laboratuvar dışında yapılan çalışmalar doğal gözlem, klinik gözlem, vaka çalışması ve psikolojik testler ile veri toplamayı içerir.

Psikologlar araştırmaları ile aşağıdakine benzer pek çok soruya cevap aramaya çalışırlar:

Beynimiz davranışlarımızı nasıl etkilediği;

Beynimizdeki kimyasal maddeler ile depresyon arasında nasıl bir ilişki olduğu;

Eroin, morfin, kokain gibi maddeler nasıl bağımlılık yaptığı;

Hangi davranışlar “davranış bozukluğu ya da “normal dışı” ya da “zihinsel bozukluk” olarak sınıflandırıldığı;

Psikoterapinin davranış bozukluklarının tedavisindeki rolünün ne olduğu;

Bebeklikten yaşlılığa kadar bilişsel süreçlerimizin nasıl geliştiği ve değiştiği;

Kültürel değerlerimiz davranışlarımızı nasıl etkilediği;

Tutumlarımızın değişkenliği;

Duygularımızı nasıl ifade ettiğimiz.

Diğer bilimlerin tarihçesi ile karşılaştırıldığında psikoloji çok genç bir bilim dalıdır. İnsan davranışlarının ve psikolojik süreçlerin incelenmesi Plato ve Aristo’ya kadar uzansa da psikolojinin bir bilim olarak felsefeden ayrılması 1879’da Wilhelm Wundt (ö. 1920) tarafından ilk psikoloji laboratuvarının kurulması ile başlar. Bir başka deyişle psikoloji biliminin kurucu babası Wilhelm Wundt’dur. Wundt ve öğrencileri “içebakış” yöntemini kullanarak davranışları açıklamaya çalışmışlardır. Bu yöntemde kişi kendisini gözleyerek, bilinç durumunu (duygu ve düşüncelerini) rapor eder. Wundt ve öğrencileri içebakış yöntemi ile davranışlarımızın ve yaşantılarımızın yapısını keşfetmeye çalışmışlardır. Bu nedenle de psikolojik süreçleri açıklama yaklaşımları “yapısalcılık” olarak adlandırılmıştır. 

Wundt ve öğrencilerinin yapısalcı yaklaşımının yanlış olduğunu savunan William James (ö. 1910), davranışların ve zihinsel süreçlerin bir amacı ve işlevi olduğunu ileri sürmüştür. James’in yaklaşımı psikoloji tarihinde “işlevselcilik” olarak adlandırılır.

Psikoloji, 19. yüzyılın sonları ile 20. yüzyılın başlarında felsefeden bir bilim dalına doğru evrilirken diğer bilim dallarındaki gelişmelerden de etkilenmiştir. 19. yüzyıldan günümüze, psikoloji bilimine yön veren dört temel yaklaşımdan söz etmek mümkündür. Bunlar: 1) psikoanalitik yaklaşım, 2) davranışçı yaklaşım; 3) bilişsel yaklaşım ve 4) biyolojik yaklaşımdır. Bu yaklaşımların her biri farklı yöntemler kullanarak hem davranış bozukluklarını, kişiliğimizi, tutumlarımızı hem de günlük yaşantımızdaki davranışlarımızı açıklamaktadırlar. Bugün artık biliyoruz ki bu yaklaşımlardan biri diğerini dışlamamakta; birbirini tamamlamaktadır. Örneğin depresyonu psikoanalitik yaklaşım bilinçdışı yaşantılar ile açıklarken; davranışçı yaklaşım öğrenme ve koşullanma ile bilişsel yaklaşım zihnimizdeki bilişsel şemalar ile biyolojik yaklaşım ise beynimizdeki kimyasal maddelerin dengesinin değişmesi ve buna bağlı olarak nöronlar arasındaki iletişimin bozulması ile açıklamaktadır.

Psikoanalitik yaklaşım, 19. yüzyılın sonlarında Sigmund Freud tarafından geliştirilmiştir. Freud, kuramını psikolojik bozuklukların diğer bir deyişle “normal dışı davranışların” ya da “psikopatolojilerin” tedavisi için geliştirmiştir. Freud’a göre insan zihni bilinç öncesi, bilinç ve bilinç dışı (bilinç altı) olmak üzere üç bölümden oluşur; duygu, düşünce ve davranışlarımız bilinç dışı süreçler tarafından yönetilir; bilinç buzdağının sadece su yüzeyinde görünen uç kısmıdır. Freud kuramında ayrıca kişiliğimizin id, ego ve süper ego olmak üzere üç yapıdan oluştuğunu ileri sürmektedir. Birbirleriyle etkileşim içinde olan bu yapılardan id, doğuştan gelen dürtülerimizi kapsar ve tamamen bilinç dışıdır; ego, bilinci temsil eder ve gerçeklik ilkesine göre çalışır; süper ego ise toplumsal değerleri temsil eder. 

Davranışçı yaklaşım, psikoanalitik yaklaşımın tersine davranışın gözlenebilir ve ölçülebilir olması gerektiğini ileri süren ve çevresel uyaranlar ile gözlenebilir davranışlar arasındaki ilişkiye odaklaşan bir yaklaşımdır. John B. Watson (ö. 1958), davranışçılık akımının kurucusu olarak bilinse de Ivan Pavlov’un (ö. 1939) köpeklerde yaptığı ve salya salgısının zil sesi gibi tamamen nötr bir uyarıcıya koşullanabileceğini gösterdiği klasik koşullanma deneyleri ve B.F. Skinner’in (ö. 1990) davranışın sonuçları (ödül ya da ceza) tarafından kontrol edildiğini ileri sürdüğü edimsel koşullanma deneyleri, davranışçı yaklaşımın temellerini oluşturur.

Ulric Gustav Neisser(ö. 2012) tarafından 1960’larda başlatılan bilişsel yaklaşım, zihinsel süreçlerin davranışlarımız üzerindeki etkisine, diğer bir deyişle bilgi işleme süreçlerine odaklanmıştır. Davranışlarımızın sadece bilinçdışı ile ya da çevresel uyaranlara verilen tepkilerle açıklanamayacağını, zihinsel süreçlerimizin deneysel ortamlarda çalışılabileceğini iddia etmişlerdir. Bilişsel bellek (bilginin depolanması ve geri çağrılması), problem çözme, muhakeme, düşünme, dikkat ve algı gibi yönetici işlevlere odaklanırlar. Diğer bir deyişle, zihnimizin bir bilgisayar gibi çalıştığını düşünürler. Bilişssel gelişim kuramı ile Piaget, çoklu bellek kuramı ile Atkinson ve Shiffrin, çalışma belleği modeli ile Baddeley ve Hitch alana katkıları olan bilim insanlarından sadece bir kaçıdır.

Psikoloji bilimi, özellikle 1980’lerden sonra biyolojik yaklaşım ve bu yaklaşıma bağlı kuramlar psikoloji içinde yeşermeye başlamıştır. Biyolojik yaklaşım temel olarak sinir sistemimiz özellikle de beynimiz ile davranışlarımız arasındaki ilişkiyi temel alır. Bu alanda çalışan psikologlar, nöronlar arasındaki iletişim, nörotransmitter adı verilen ve nöronlar arasındaki iletişimi sağlayan kimyasalların ve hormonların salınımı, gen–çevre etkileşiminin davranışlarımız üzerindeki etkileri gibi davranışın biyolojik temellerini araştırırlar. Günümüzde biyolojik yaklaşım disiplinler arası çalışmaların bir parçası olmuştur. Davranışın biyolojik temelleri ile ilgili çalışmalar, özellikle “sinir bilim” alanındaki gelişmeler ile biyoloji, psikoloji, tıp, mühendislik gibi çeşitli disiplinlerin ortak araştırmaları ile yapılmaktadır. Bu alandaki çalışmaların pek çoğu deney hayvanları (fare, sıçan, güvercin, tavşan, maymun gibi) ile yapılmaktadır.

Günümüzde psikoloji denilince ilk akla klinik psikoloji gelmektedir. Psikoloji, psikolojik sorunları olan kişilere yardım eden ve psikoterapi ile onları tedavi eden bir meslek dalı olarak tanımlanmaktadır. Ancak, yukarıda da belirtildiği gibi psikoloji, insan davranışlarının ve zihinsel süreçlerinin hem biyolojik temellerini hem de kültürel ve sosyal temellerini inceleyen bir bilim dalıdır. Psikolojinin konusu sadece “normal dışı/anormal” davranışları incelemek değil aynı zamanda “normal” davranışlarımızın nedenlerini araştırmaktır. Bu nedenle de pek çok alt disiplini bulunmaktadır. Amerikan Psikologlar Birliğinin web sayfasına bakıldığında 56 farklı alt disiplinin/alanın listelendiği dikkat çekmektedir. Bu alt disiplinler, davranışı açıklarken yukarıda açıklanan dört farklı yaklaşımlardan herhangi birinden ya da hepsinden yararlanabilirler. Bu disiplinler arasında bazı temel alanlar şunlardır: 

Bilişsel Psikoloji: Yönetici işlevler adı verilen dikkat, bellek, algı, muhakeme, problem çözme gibi zihinsel süreçleri inceleyen psikoloji alt alanıdır.

Biyolojik Psikoloji: Davranışın biyolojik temellerini, diğer bir deyişle beyin ve davranış arasındaki ilişkiyi inceleyen psikoloji alt alanıdır.

Endüstri ve Örgüt Psikolojisi: İş ortamında işe yönelik tutum, performans, motivasyon, liderlik gibi insan davranışlarını inceleyen psikoloji alt alanıdır.

Gelişim Psikolojisi: Doğum öncesinden ölüme kadar insanın fiziksel, duygusal ve bilişsel gelişimini inceleyen psikoloji alt alanıdır.

Klinik Psikoloji: İnsanların psikolojik sorunları ile ilgili araştırmalar yapan, tedavi için psikoterapi yöntemleri geliştiren ve bu konuda uygulamalar yapan psikoloji alt alanıdır.

Nöropsikoloji: Beyindeki işlevsel ve yapısal (beyin hasarı gibi) bozukluklar ile davranışlar arasındaki ilişkiyi inceleyen, bu amaçla nöropsikolojik testler geliştiren psikoloji alt alanıdır.

Psikofarmakoloji: Bağımlılık yapma potansiyeli olan maddeler (eroin, kokain, nikotin gibi) ile psikolojik rahatsızlıkların tedavisinde kullanılan ilaçların sinir sistemi ve davranışlar üzerindeki etkisini inceleyen psikoloji alt alanıdır.

Sosyal Psikoloji: İnsanların duygu, düşünce ve davranışlarının içinde bulundukları toplum ve kültür tarafından nasıl etkilendiğini inceleyen psikoloji alt alanıdır.

Biyolojik bilimler ile sosyal bilimler arasında bir köprü niteliğinde olan psikoloji günümüzde üniversite tercihleri arasında en fazla tercih edilen bölümdür. Ancak bu tercih bilimsel olarak da desteklenmektedir. Özellikle Amerika Birleşik Devletlerinde psikoloji “psikolojik bilimler” olarak tanımlanmaktadır. Alt disiplinlerdeki yapılan çalışmalar ve bu çalışmaların temelinde geliştirilen kuramlar nedeniyle, her bir alt disiplin kendi başına bir bilim alanına doğru gelişmektedir. Cacioppo (2013), 21. yüzyılda Psikolojik Bilimler isimli makalesinde bilim alanlarını bir daire içinde dağıtırsak, bu daire içinde 7 çekirdek alan olduğunu ve diğer bilim dallarının bu çekirdek alanlar etrafında yer alacağını belirtmiştir. Bu çekirdek bilim alanları matematik, fizik, kimya, yer bilimleri, tıp, psikoloji ve sosyal bilimlerdir. 

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de üniversitelerdeki psikoloji lisans eğitimi genel psikoloji eğitimidir. Alt disiplinlerde uzmanlaşma yüksek lisans ve doktora derecesi ile olmaktadır. Psikoloji eğitiminden sonra mezunlar çok çeşitli alanlarda istihdam edilmektedir. Sağlık kuruluşları, kreşler, çocuk ve yaşlı bakım evleri, hapishaneler, araştırma merkezleri, kamu ve özel sektörde insan kaynakları bölümleri, özel danışmanlık / terapi merkezleri istihdam alanlarından bazılarıdır.

H. Belgin Ayvaşık

Kaynakça

American Psychological Association. “APA Divisions.” Erişim Tarihi 21 Aralık 2020. https://www.apa.org/about/division.

Cacioppo, John. “Psychological Science in the 21st Century.” Teaching of Psychology 40, Sayı: 4 (2013): 304-309.

Morris, Charles G. Psikolojiyi Anlamak (Psikolojiye Giriş). Çeviri Editörleri: H. Belgin Ayvaşık ve Melike Sayıl. Ankara: Türk Psikologlar Derneği, 2002.

Westen, Drew. Psychology: Brain, Behavior and Culture. New York: John Wiley and Sons, 2002.

En az 3 karakter girmelisiniz.
En az 3 karakter girmelisiniz.
2022 ©
Sosyal Bilimler Ansiklopedisi