İki ya da daha fazla aktörün (rakibin) belirlenen hedeflere daha önce ulaşmak, arzulanan kazançlardan daha büyük pay elde etmek veya yaşamlarını idame ettirebilmek için giriştikleri yarış ve mücadele süreci olarak tanımlanır. Rekabet, başta bireyler, gruplar, spor takımları, firmalar, siyasi partiler, kurumlar, uluslar olmak üzere biyolojik ve sosyal hayatın her seviyesinde gerçekleşen, canlı davranışının en temel unsurlarından biridir ve çok yaygın bir olgudur. Bu anlamda rekabet süreçleri psikoloji, sosyoloji, antropoloji, ekonomi, işletme, siyaset bilimi gibi sosyal bilim dallarının her birinde ayrı ayrı çalışılmış ve kuramsallaştırılmıştır. Küreselleşme, kaynak ve pazarlara ulaşımın kolaylaşması gibi çok sayıda nedene bağlı olarak piyasaların genişlemesi ve rakiplerin çoğalmasının sonucu olarak “artan rekabet”le başa çıkmak, işletmelerin hayatta kalabilmesi ve başarısı bakımından önemli ve üzerinde çokça çalışılan bir konudur.
Rekabetin sıfır-toplamlı (rekabet içindeki aktörlerin toplam kazanç ve kayıplarının denk olduğu) türleri olabileceği gibi, artı-toplamlı (toplam kazançların toplam kayıplardan yüksek olduğu) ya da eksi-toplamlı (toplam kayıpların toplam kazançlardan yüksek olduğu) türleri olabilir. Eksi-toplamlı ve sıfır-toplamlı rekabet süreçlerinde mutlaka kaybedenler olacağı için bu tür rekabet süreçlerinin daha şiddetli gerçekleşmesi beklenir.
Rekabet süreçleri ile ilgili farklı disiplinlerde geliştirilmiş çok sayıda kuram, rekabetin kimi zaman olumlu kimi zaman yıkıcı sonuçları olabileceği şeklinde ortak bir görüşte buluşmaktadır. Adil, akılcı ve şeffaf ortamlarda gerçekleşen rekabetin ilgili aktörlerin öğrenme süreçlerinden geçerek kendilerini geliştirmeleri sonucunda daha etkin bir sistemin ortaya çıkmasını sağlaması beklenir. Hakkaniyetsiz ve fırsatçı rekabet ortamlarınınsa tarafların aşırı zarar görmesine ve kaynak israfına yol açabileceği ve sistemin genel olarak etkinliğinin azalması ile sonuçlanabileceği düşünülmektedir. Erken dönem rekabet kuramlarında rekabetin iş birliği ve dayanışma davranışıyla direkt olarak karşıt olduğu iddia edilmekle birlikte, son dönem rekabet kuramları her iki davranışın birlikte var olmasının asıl norm olduğunu ortaya koymaktadır. Esasen, herhangi bir rekabet sürecinde başarılı olabilmek için farklı aktörlerle iş birliği ve dayanışma içinde mücadele etme davranışını ortaya koymak şart olarak görülmektedir. İşbirliği ve dayanışma olmadan rekabette başarı elde etmek mümkün görülmemektedir. Bu bağlamda, ulusal ve uluslararası düzeyde (rekabet kanun ve sözleşmeleri, Rekabet Kurumu, Dünya Ticaret Örgütü.. gibi) (adil)rekabete ilişkin düzenlemeler ve işbirlikleri, gittikçe önem kazanan konular arasındadır.
Cengiz Yılmaz