SAĞ ve SOL (Siyaset)

Cengiz ERİŞEN views202548

Sağ akım siyaset, muhafazakâr siyasal düşüncenin siyasal düzlemdeki yansımasıdır. Fransız İhtilali döneminde sağ akım siyasetçilerin uyguladığı, meclis başkanının sağına oturma davranışı, aslında monarşi ve geleneksel yapının korunması anlamını taşımaktadır. 19. yüzyıla geldiğimizde sağ siyaset özünde gelenek, din, ahlâk unsurlarıyla muhafazakâr düşüncenin tanımında yer almıştır. 20. yüzyılın ilk yarısındaki sağ akımlar, radikal sağ düşüncenin etkisinde otoriter yapı ve faşist düzenin ideolojik altyapısını oluşturmuştur. Her ne kadar yüzyılın ikinci yarısında sağ akımların etkisi demokratikleşme dalgalarıyla küresel anlamda azalmış olsa da 2000’li yıllar sonrasında ‘yeni sağ’ ve radikal sağ, ırk, millet ve din temellerinde, popülist ve ayrıştırıcı bir şekilde tekrar kendini göstermeye başlamıştır.

Sağ akımlar temelde sosyal düzen ve toplumsal hiyerarşik yapının kaçınılmaz olduğunu savunurken, bu düzenin de doğal ve birey için tercih edilmesi gereken bir yapı olduğunu savunmaktadır. Tarihsel açıdan değerlendirildiğinde bireyselliğin ve aşırılaşmış materyalizmin önüne geçmek üzere muhafazakâr düşünce gelenekleri korumaya odaklanmıştır. Bu nedenle de geçmişten günümüze sağ akımlar din ve milliyetçilik temeli üzerine inşa edilmiştir. Ülkeye bağlı olarak değişiklik göstermekle beraber, dinî yapının korunması sağ akımlar için önemli bir önceliktir. Bununla beraber, milliyetçilik kavramının, 20. yüzyıldaki kullanımıyla ırk ve etnik unsurlar odaklı, 2010’lar sonrasında ise dışlayıcı “nativist” bir çerçevede sunulması dikkat çekmektedir.

Her ideolojik akımda olduğu gibi sağ eğilimli siyasi partiler ve liderler de din ve milliyetçiliğin korunmasını savunmuştur. Fakat sağ eğilimli siyaset her tür muhafazakârlığı savunmamaktadır. Dinî, sosyal ve ekonomik muhafazakârlık birlikte hareket etmediği gibi sadece sağ akım siyasi partiler için öncelik taşımaz. Avrupa kıtasında dinî ve sosyal muhafazakârlar sağ akım içinde yer alırken ekonomik muhafazakârlar, liberal ve sol eğilim göstermektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nde ise libertaryanizm ekonomik konularda sağ düşünceye yakın dururken, sosyal konularda sol düşüncenin etkisindedir.

Sağ ideolojinin ana belirleyicilerini düşünürsek, siyasal düzlemde tartışılan konular için önemli çıkarımlar yapmamız mümkün olabilir. Sol çizgide olan bireylere ve partilere kıyasla sağ akım siyaset; milliyetçilik, din, ahlâk ve geleneksel değerler üzerinden korumacı bir yaklaşım ile siyasa üretmektedir. Bu nedenle, muhafazakâr düşünceye bağlı bir şekilde devlet ve hükûmetin rolünü tanımlamaktadır. Öte yandan, ekonomik anlamda sağ akım partiler ve siyasetçiler, ülkeler arası farklılık göstermekle birlikte, neoliberal ekonomik pazar unsurlarının en sıkı takipçisi ve koruyucusu olmuşlardır.

Siyasal düzlemde sol akımlar ise çoğunlukla eşitlik odaklı olmuş ve devletin siyasî, ekonomik ve sosyal hayat üzerindeki kontrolünün daha kapsamlı olması için politikalar yürütmüştür. Sol akım siyaset temelde toplumdaki eşitsizliklerin azaltılmasına yönelik dezavantajlı grupların desteklenmesine ve ekonomik-sosyal dengenin kurulmasına odaklanmaktadır.

Sol kavramının ortaya çıkışının Fransız İhtilali döneminde, eski rejime ve monarşiye karşı olan parlamenterlerin meclis başkanının solunda oturmasına dayandırılması ilginç bir gerçek olarak karşımıza çıksa da aslında bu kavram 18. yüzyıl öncesine uzanan bir tarihe dayanmaktadır. Fransız İhtilali’nin temel amaçlarından olan demokratik cumhuriyetin kurulmasını ve toplumun laikleştirilmesini savunan sol akım, kendini eski rejim ile bir gören gelenekselci sağ akıma karşı tanımlamıştır. Tarih boyunca sol akımlar seçkin olarak tanımlanmış aristokrat ya da varlıklı ailelerin ve grupların çıkarlarına karşı siyasa gütmüştür. İşçi sınıfı başta olmak üzere, üretimin özünde yer alan grupların ve sınıfların çıkarları, siyasî platformlarda sol akım içinde yer alan parti ve siyasetçilerin odak noktası olmuştur. Bu nedenle de sol akımlara göre devletin ve hükûmetlerin en büyük amacı sosyal refahı sağlamalarıdır.

Dünyanın her yerinde sosyalizm, sol akımların temel ideolojisidir. Sol ideoloji, 18. yüzyılda Cumhuriyetçilik olarak tanımlansa da sonraki dönemde demokratik olmayan anarşizm, komünizm ve Marksizm ile eşleştirilmiştir. 20. yüzyılda ise demokratik unsurları ön plana alan sosyal demokrasi ve sendikacılık akımlarının, 21. yüzyıla doğru ise feminizm gibi sivil haklar, savaş karşıtlığı, çevre ve benzeri diğer haklara yönelik hareketlerin özü sol ideolojiden gelmiştir.

Sol ideolojinin taşıdığı özellikler kültürler ve kıtalar arası farklılıklar barındırmaktadır. Avrupa temelli bir ideoloji olan sol düşünce; kişisel özgürlükler ve eşitlik vurgusu başta olmak üzere, demokrasinin temel yönetim biçimi olmasını savunmuştur. Amerika Birleşik Devletleri’nde ise liberalizm olarak tanımlanan sol akımlar sosyal değişimi ve hükûmetin bu değişim içindeki önemini benimsemektedir. Ayrıca ABD özelinde, libertaryanizm sadece sosyal konularda sol eğilimli bir nitelik taşımaktadır. Latin Amerika kıtasında ise sol akımlar kültürel olarak ‘devrim’ anlamı taşımıştır. Küba’nın komünist yönetimi başta olmak üzere, tüm kıta 20. yüzyıl boyunca kuvvetli sol eğilimli akımların ve yönetimlerin etkisi altında kalmıştır. Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Birliği ve Çin Halk Cumhuriyeti 20. yüzyıl boyunca demokratik olmayan sosyalist komünist yönetimlere ev sahipliği yapmıştır. Günümüz Çin Halk Cumhuriyeti, komünist yönetimini sürdürse de ekonomik anlamda neoliberal politikaların birçok unsurunu barındırmaktadır. Türkiye’deki ideolojik yapı ise Avrupa’da kullanılagelen sol anlayışa daha yakındır ve ülkede Soğuk Savaş süresince yoğun bir sağ-sol çatışması yaşanmıştır.

İdeolojik açıdan ülkeler ve kıtalar arasında sol akımların farklılıkları olsa da bu farklılıklar özellikle demokratik ülkelerde, benzer anlamlar ifade etmektedir. Bu benzerlikler hem siyasi parti seviyesinde hem de seçmenin tutum ve davranışlarında gözlemlenebilmektedir. Örneğin sol eğilimi olan bireyler için ekonomik konularda hükûmetin harcama önceliklerinde sosyal dengesizliğin giderilmesi, sağlık hizmetlerinin artırılması ve sosyal refahın kuvvetlendirilmesi gelmektedir. Ekonomik konularda olduğu gibi, eğitimin niteliği, ırksal, etnik ve dinî azınlık hakları, göçmenlerin entegrasyonu, dinin sosyal ve siyasal hayat içindeki yeri, dış politikadaki öncelikler ve benzer siyasi konularda, sol eğilimli bireylerin tutum ve davranışları liberalizmle uyumlu olmuştur.

Aslında, ideolojik kavramların temel amacı siyasal düzlemde bireylerin karmaşık konuları kategorileştirerek bu konuları daha rahat anlamalarını sağlamaktır. Özellikle de sağ ve sol ideolojinin belirleyici unsurları sayesinde, bireyler kendilerini yakın hissettikleri ideolojik akımla bağ kurabilmektedir. Bu sayede sol-sağ cetveli kullanılarak bireylerin siyasi ideolojik duruşları ölçülebilmektedir. Sağ akıma yakın olan bireylerin; sosyal düzenin korunmasına, toplumda dinî ve ahlakî değerlerin yaşatılmasına ve (Avrupa ülkeleri ve ABD başta olmak üzere) toplumlarda kaçınılmaz olduğu düşünülen hiyerarşi nedeniyle ekonomik alanda eşitsizliğin kabul edilmesine yönelik siyasi tutumları taşıdığı birçok çalışmada gösterilmiştir. Sol ideolojinin sembolleri, siyasi öncelikleri ve bilişsel temelleri bireyler tarafından edinilmiş kimlik öğeleridir. Bu çerçevede, sol-sağ ideoloji düzlemi, basitleştirilmiş şekilde siyasal partilerin politikalarından, liderlere, mecliste alınan karara ve sosyal ortamda bireylerin birbirini anlamasına kadar geniş bir düzlemde siyasal çıkarımları oluşturmaktadır. Bu nedenle, sol-sağ kavramsal yaklaşımı genellikle liberal-muhafazakâr düzlemiyle birebir örtüşecek şekilde kullanılabilmektedir.

Sol ve sağ ideolojiler üzerine 2000’li yıllar sonrasında yapılan çalışmalar ise konuya farklı bir boyut kazandırmaktadır. Bu çalışmalar göstermektedir ki bireylerin ideolojik bağları sadece hayat boyunca yaşadığı deneyimlere değil; psikolojik, fizyolojik ve genetik (kalıtsal) unsurlara da dayanmaktadır. Bu konuda, hem ahlakî temeller teorisi hem de ideolojinin biyolojik belirleyicileri üzerine önemli çalışmalar yürütülmektedir.

Yakın gelecekte, disiplinler arası yaklaşımla, ideolojilerin belirleyicileri ve etkileri çalışılmaya devam edileceği gibi, bu çalışmaların sonuçlarının ufuk açıcı olacağı da düşünülmektedir. Sonuç olarak, sağ ve sol akımlar üzerine tarihsel çalışmalar bireylerin siyasal düzlemdeki birçok tutum, davranış ve inançlarını anlamakta ve açıklamakta büyük önem taşımaktadır. 

Cengiz Erişen

Kaynakça

Conover, Pamela Johnston ve Stanley Feldman. “The Origins and Meaning of Liberal/Conservative Self-Identifications” American Journal of Political Science 25, Sayı: 4 (1981): 617-645.

Converse, Philip E. “The Nature of Belief Systems in Mass Publics” Critical Review 18, Sayı: 1-3 (1964): 1-74.

Haidt, Jonathan. The Righteous Mind: Why Good People are Divided By Politics and Religion. New York: Pantheon Books, 2012.

Heywood, Andrew. Political Ideologies: An Introduction. London, UK: Palgrave, 2017.

Hibbing, John R., Kevin B. Smith ve John R. Alford. Predisposed: Liberals, Conservatives, and the Biology of Political Differences. New York: Routledge, 2014.

Jost, John, Jack Glaser, Arie Kruglanski ve Frank Sulloway. “Political Conservatism as Motivated Social Cognition.” Psychological Bulletin 129, Sayı: 3 (2003): 339-375.

Shively, Phillips. Power and Choice: An Introduction to Political Science. 15. Baskı. London, UK: Rowman & Littlefield Publishers, 2018.

En az 3 karakter girmelisiniz.
En az 3 karakter girmelisiniz.
2022 ©
Sosyal Bilimler Ansiklopedisi