SAĞDUYU

Taşkın EROL views9158

Her zaman rasyonel yahut bilimsel çözümlemelerle uyuşmayan, fakat gündelik ve toplumsal hayatta üzerinde anlaşıldığı varsayılan kabulleri ve inançları belirtmek için kullanılan, aynı zamanda kimi düşünürler tarafından akıl, duyum ve benzer yetilerden ayrı olarak var olduğu kabul edilen yetinin ismidir.

İlk biçimi kimi zaman olumlu kimi zaman da olumsuz anlamda kullanılmak üzere sanı ya da doksa adlandırmasıyla karşımıza çıkan kavram, tarih içinde pek çok farklı biçim ve bağlamda ele alınmıştır. Bazen bilgi kuramının bir parçası olarak bazen de ahlâk felsefesinin bir parçası olarak karşımıza çıkar. Deneyci felsefenin, elimizde ikna edici tezler olmamasına rağmen tözlerin ve/veya dış dünyanın varlığına ilişkin inancımızı dayandırdıkları temel kavramdır. Duyumun verileri bilginin ilksel ögelerini oluştursa da bu verilerin analizi asla dayandıklarını düşündüğümüz nesnelerin varoluşu konusunda bize haklı bir gerekçe sunamaz. Şu hâlde bu ve buna benzer pek çok kabulümüz sağduyudan türer.

Kavramın felsefe tarihindeki özel bağlamlarından birini de İskoç ahlâk felsefecilerinin ahlakî yargıların kaynağı olarak sağduyu kavramına müracaat etmelerinden kaynaklanır. Bu düşünürlere göre ahlakî yargılarımız rasyonel çıkarım ve çözümlemelere dayanmaz. Hatta genellikle ahlakî yargılar bu tür çözümlemelerle çelişir. Söz konusu çelişki ahlâk teorisinin yanlış kurulduğuna değil ahlakî yargıların akıl gibi bir yetiden kaynaklanmadığına işaret eder. Ahlakî yargılarımızın temeli bir çeşit ahlâk duygusu olarak sağduyuya dayanır. Bu ekol ahlakî yargıları sadece üzerinde anlaşılmış yaklaşık ya da ihtimali kabuller olarak görse de bu yargıların temelinde tüm insanların sahip olduğu bir yeti olarak sağduyunun olduğunu kabul ederler. Bu sayede hem en genel düzeydeki ahlakî yargıların ortaklığını hem de ahlakî yargıların çeşitliliği açıklama imkânına sahip olduğumuzu düşünürler.

Yakın dönem siyaset düşüncesinde sağduyu ya da ortak duyu kamusal alanın kurucu öğelerinden biri olarak da görülmüştür. Sağduyunun yitirilmesi kamusal alanın çöküşüyle eşdeğerdir. Sağduyu bütün bir kültürün çeşitliliğinin kurulmasında rol oynar fakat bazı nedenlerle insani faaliyet alanlarının azalması ve giderek tek bir alana (örn. ekonomik ilişkilere) dayanmasıyla kamusal alan da söz konusu faaliyete dayanıyor gibi görünmeye başlar. . Söz konusu azalma, sağduyunun kaynaklık ettiği kültürel pek çok alanı, içlerinden birkaçına ya da birine düşürür. Bu alana ilişkin kabuller aynı zamanda değer oluşturan tek alan olarak görülmeye başlanır ki bu da yabancılaşmanın kaynağını oluşturur.

Taşkın Erol

En az 3 karakter girmelisiniz.
En az 3 karakter girmelisiniz.
2022 ©
Sosyal Bilimler Ansiklopedisi