Sezgi, bir şeyin bilgisini aracısız bir biçimde doğrudan kavramadır. Sezgicilik tam, doğru, şaşmaz, mutlak bilgiyi sezgi vasıtasıyla elde edebileceğimizi iddia eden görüştür.
Kelimenin batı dillerindeki karşılıklarının kökenini oluşturan, Latince “intuitus”; bakmak, görmek, görme etkinliği anlamlarına gelir. İngilizcedeki karşılığı “intuition” ise dikkatlice bakmak, temaşa etmek demektir. Bu anlamlarına bağlı olarak Türkçede hads, sezgi, görü kelimeleri ile karşılanmıştır. Deneyimsel, akli, mistik olmak üzere değişik sezgi türleri vardır. Deneyimsel sezgi, duyumsal ve psikolojik olmak üzere iki biçimde ele alınır. Duyumsal olan, kaynağında duyum bulunan ve dış dünyaya ilişkindir. Psikolojik sezgi ise bize kendi iç dünyamız hakkında bilgi verir. Akli sezgi, aklın ilişkileri ve apaçık hakikatleri doğrudan kavramasıdır. Descartes’ın cogito bilgisi, böyle bir sezgidir. Kant’ta sezgi, “duyarlılığımızın apriori şekillerinden elde ettiği verilerden ibaret”tir. Mistik sezgi ise mistiklerde kendinden geçişe neden olan ve ilâhî hakikatin insanın iç dünyasına birdenbire doğmasıdır. Bunların dışında bilimde, sanatta, teknikte keşfedici sezgiden bahsedilmekte ve pek çok bilimsel, sanatsal hakikatin sezgi sayesinde açığa çıktığı görülmektedir. Felsefeyi bilim gibi kurma iddiasında olan fenomenolojide de fenomenolojik indirgeme ile mutlak hâle gelen bilincin apriori mahiyet alanını kavraması, bu akımı da sezgici bir akım hâline getirmektedir.
Felsefede sezgicilik, Bergson adıyla özdeşleşmiş gibidir. Bergson’un amacı, felsefede kesinlik elde etmektir. Kant sonrası metafizik eleştirileri, felsefeyi kesinlikten mahrum bırakmıştır. Aranan kesinlik ise sezgi sayesinde sağlanabilir.
Bergson’a göre varlık, hayat hamlesi sayesinde bölünüp parçalanmak suretiyle açılan ve çoğalan bir gerçekliktir. Onu anlamanın yolu da onunla doğrudan temas kurmaktan, onun açılımına katılmak ve içinde yer almaktan geçer. Aranan kesinliğe ancak bu şekilde ulaşılabilir. Varlığın sürekli açılımı, süredir. Sezgi, süreyi kavramaktır. Süre, süre içinde kalarak kavranabilir. Bunun için de yaşantı hâli olmadan sezgi gerçekleşmez. Süreden ibaret olan gerçeklik; akılcılık, deneycilik ve bilim tarafından anlaşılamaz. Sezgi, “kendinde tek olan, buna bağlı olarak da dile getirilemez şeyle bir olmak için kendimizi o şeyin içine yerleştirmemizi sağlayan bir tür anlıksal duyumdaşlıktır.”
İçgüdü ve zekâdan faydalanan sezgi, “gerçeği doğrudan kavramakla içgüdüden” faydalanırken, “içgüdüyü tutkularından kurtarması ve içgüdüde uyku hâlinde olan bilinci uyandırması” nedeniyle de zekâdan faydalanır. Bunun için sezgi, sentetik bir yetenektir, bir sempatidir, kendi bilincine varmış içgüdüdür.
Bergson’un sezgiciliğinin amacı, mutlak bilgiyi elde etmek suretiyle metafiziğe kapı açmak, deney temeline dayanan sezgi ile de metafiziğe bilim, bilime de metafizik katmaktır.
Ali Osman Gündoğan