Siyasî aktörlerin ideolojik, siyasa temelli, partizan ya da duyguya dayalı ayrışması olarak tanımlanabilecek siyasî kutuplaşma olgusu, literatürde sıkça siyasî partilerin, liderlerinin ve temsilcilerinin birbirlerinden neredeyse zıtlık ölçüsünde farklılaşan ideoloji veya siyasalar öne sürmelerine atıfla kullanılmaktaysa da yalnız partiler ve elitlere özgü değildir. 2000’li yıllardan itibaren, literatürde (örn. siyasetle daha ilgili ve partizan aidiyetleri daha kuvvetli) seçmenlerin birbirlerinden ayrışan siyasî görüş ve tutumlara sahip oldukları ve bunun siyasî davranışlarını şekillendirdiği öne sürülmektedir.
ABD’deki iki ana akım partinin temsilcilerinin yasa yapma davranışları, görüşleri ve söylemlerinin 1980’lerden itibaren farklılaşmasını takiben seçmenlerin de liberalizm-muhafazakârlık ekseninde, sivil hak ve özgürlükler ile kürtaj gibi konular özelinde ve partizan aidiyetleri açısından birbirlerinden hızla ayrıştıklarının gözlemlenmesi, siyasî kutuplaşma yazınının hızla gelişmesini sağlamıştır. Kültür savaşı olarak da adlandırılan bu olgu, ABD’ye ya da ülkemize özgü olmamakla birlikte kutuplaşmanın parti ve seçmen davranışlarına etkilerine dair diğer ülkeler özelinde ve karşılaştırmalı çalışmalar henüz gelişme aşamasındadır.
Kutuplaşmanın üç öznesinden (partiler, elitler ve seçmenler), parti kutuplaşmasına dair en bilindik ölçüt, Giovanni Sartori’nin (ö. 2017) bunların oluşturduğu parti sistemlerini tasnif ederken kullandığıdır. Bu ideolojik aralık, bir parti sisteminin temel çatışma ekseninde (örn. sol-sağ) birbirlerinden en uzak partilerin arasındaki mesafeye eşittir. 2010 sonrasında ise literatürde daha sık kullanılagelen ölçütlerse siyaset uzayındaki tüm partilerin ve seçmenlerin dağılımlarını dikkate almaktadır. Bunların bir bölümü, parti sisteminin merkezine (partilerin ideoloji veya siyasa eksenlerindeki ortalama konumu ya da ortanca seçmenin konumu) görece daha yakın ana akım partilere, daha uzakta konumlanan niş partilere nazaran, oy oranları nispetinde daha büyük ağırlıklar vermektedir.
Siyasî ve toplumsal bölünmeye dair sebep olduğu olumsuzlukların altı daha sık çizilegelse de kutuplaşmanın temsili demokrasiye müspet etkileri de mevcuttur. Amerikan Siyaset Bilimi Birliği’nin ünlü raporu, o tarihte birbirlerine çok benzer konumlanan iki partinin siyasa önerilerini farklılaştırmasının seçmenlerin taleplerine daha uygun cevaplar verecekleri bir rekabet içerisinde yer almalarına, temsiliyete ve siyasa temelli oy verme davranışına olumlu etkileri olacağını öngörmektedir. Öte yandan kutuplaşan parti ve adayların ideoloji ve siyasa önerilerini kendi tercihlerine yakın gören kutuplaşmış seçmenlerin siyasete katılımları artmaktayken; kutuplaşan parti ve elitlerin daha ılımlı seçmenleri temsil yetenekleri, bu seçmenlerin siyasete katılımları ve tesirlerine dair inançları ve demokrasiye güvenleri azalmaktadır.
Mert Moral