SOFİSTLER

Güvenç ŞAR views20497

MÖ 5. yüzyıl ortaları ile 4. yüzyıl başları arasında etkili olmuş düşünürler topluluğunun üyelerine verilen addır. Sofistlerden en çok bilinenleri ve öne çıkanları Protagoras (ö. MÖ 411), Gorgias (ö. MÖ 375), Antiphon (ö. MÖ 411) ve Hippias’tır (ö. MÖ 399).

Sofistler aynı düşünce etrafında toplanmış ya da bir okul oluşturmuş değillerdi. Sofistlerin her biri farklı düşüncelere sahip olmakla birlikte genel yaklaşımları, politik ve felsefî etkileri bakımından aynı küme içinde kabul ediliyorlardı. 

Sofistlerin bilinen özelliklerinden biri gezgin öğretmenler olarak eğitim vermeleriydi. Geleneksel eğitimin yeni oluşan toplumsal, politik ve ekonomik yapıda yetersiz kaldığı bir dönemde sofistler bir çeşit yükseköğrenim işlevini yerine getiriyorlardı. 

Pers Savaşları, demokrasinin ortaya çıkışı, özellikle Atina’nın ekonomik ve politik gelişimine bağlı olarak Eski Yunan dünyasının merkezi ve önderi hâline gelmesi vb. toplumsal, ekonomik ve politik gelişmeler sofistlere yönelik eğitim talebini doğurdu. Eski Yunan dünyasında oluşan bu eğitim talebi sofistlerin hem ünlü hem de zengin olmalarına yol açtı. 

Eski Yunan dünyasında demokrasinin gelişmesi, mahkemelerin etkinliği sofistleri de ön plana çıkardı. Eski Yunan demokrasisi her yurttaşın söz hakkına sahip olduğu ve sözün gücünü gösterebildiği doğrudan bir demokrasiydi. Mahkemelerde de suçlamada bulunmak ya da savunma yapabilmek için de sözün gücünü önemli hâle gelmişti. Bu bakımdan Eski Yunan’da mecliste, mahkemelerde ve törenlerde etkili bir söylev için gerekli olan retorik eğitimini sağlayanlar sofistler olmuştu.

Sofistlerden önceki filozoflar ve düşünürler evrenin ana maddesinin (arkhē) ne olduğu üzerinde dururken “physis” ile ilgilenirken sofistler bakışlarını ağırlıklı olarak insana, insanlar arasındaki ilişkiye ve bunun görünümlerine çevirmişlerdir. Sofistler doğa felsefesine karşı insan felsefesini, insanı konu aldı. Böylece sofistlerle birlikte Eski Yunan düşünme dünyasında doğa felsefesinden bir kopuş yaşanmaya başladı. Doğa filozoflarının evrenin “arkhē”si ile ilgili belirlenimlerinin sağlam bir temele dayanmamasından doğan kuşku, bu filozoflara yönelik bir güvensizlik yarattı. Doğa filozoflarının arkhē üzerine farklı yanıtlar vermeleri de kuşkunun oluşmasında etkiliydi. Böylece Yunan düşünce dünyasının ilgi alanı nesneden özneye dönmüştür. 

Sofistler yöntemsel olarak da doğa filozoflarından ayrılıyorlardı. Doğa filozoflarının yönteminin temelini bir tür tümdengelim oluşturuyordu. Bu nedenle evrenin arkhē’si belirlendikten sonra her şey arkhē’ye göre açıklanıyordu. Sofistler ise olgulardan uygulamaya yönelik bir kuram oluşturma çabasındaydılar. Sofistler, özellikle sofist Protagoras’ın “İnsan her şeyin ölçüsüdür.” olarak bilinen deyişinde de görüleceği gibi göreceli bir bakışa sahiptiler. Sofistler için her olay, her olgu içinde bulunduğu bağlama göre farklı yüklemlerle değerlendirilir. Bu bakımdan aynı olay, olgu, durum için farklı değerlendirmelerde, yargılarda bulunmak doğaldır. 

Sofistler, çeşitli toplumlar hakkında edindikleri birikimle her toplumun kültürel, dinî, ahlakî yapılarının farklı olduğunu kavrayarak bunu düşüncelerinde kullandılar. Sofistlerin bu göreceli bakışları aynı zamanda kuşkucu bir yaklaşıma sahip olmalarına neden oldu. Sofistler, hem kendilerinden önceki doğa filozoflarının farklı doğa açıklamaları hem de kültürel, dinî, ahlakî yargıların toplumdan topluma değişmesi nedeniyle mutlak hakikat düşüncesine uzaktılar. Sofistler, mutlak hakikat arayışından çok pratik bilginin peşindeydiler. Sofistler, öğretilerindeki çeşitliliğe, hatta çelişkilere rağmen başta retorik, dil, politika olmak üzere pek çok konuda otorite olarak kabul ediliyorlardı. 

Sofistler, politikanın öğretilebileceğini savunarak erdemin, özellikle de politik erdemin öğretilemeyeceği iddiasında olan aristokratik düşüncede olanların tepkisini çektiler. Onlara göre herkes erdemi öğrenebilir ve öğretebilirdi.

Sofistler, Eski Yunan dünyasındaki dönüşümün en önemli figürlerinden olmalarına karşın olumsuz nitelemelerle değerlendirilmişlerdir. Sofistlerin yapıtlarından birtakım fragmanlar dışında günümüze neredeyse hiçbir şey ulaşmaması bunda etkilidir, ama daha önemlisi sofistlerin Platon (ö. MÖ 348/7) ve Aristoteles (ö. MÖ 322) aracılığıyla bilinmesi ve değerlendirilmesi sofistler hakkındaki olumsuz algıyı oluşturmuştur. Platon ve Aristoteles sofistleri iyiyi kötü, kötüyü iyi; doğruyu yanlış, yanlışı doğru; haklıyı haksız, haksızı haklı olarak göstermeyi sağlayan retorik ve dil oyunları nedeniyle tamamen olumsuz olarak değerlendirmiş ve sofistleri safsatacı olarak görmüşlerdir. Platon’un neredeyse bütün diyaloglarında sofistler olumsuz olarak tanıtılmaktadır. Aristoteles’te yapıtlarında sofistleri eleştirir, hatta bir yapıtı doğrudan sofistlerin çürütmeleri hakkındadır. 

Güvenç Şar

En az 3 karakter girmelisiniz.
En az 3 karakter girmelisiniz.
2022 ©
Sosyal Bilimler Ansiklopedisi