Akıl ve iradeye sahip olan insan, dünyada sorumluluk duygusu taşıyan tek varlık olarak ahlakî, içtimaî, dinî ve hukukî bakımdan doğru yolu seçmekle mükelleftir ve bu hususlarda sorumlu tutulur. Bu anlamda insanın ruhî yapısında bulunan ve yerine göre kendisini takdir eden veya kınayan vicdanının otoritesi altında bulunması açısından “vicdanî (ahlakî) sorumluluğu”ndan bahsedilir. Diğer taraftan bir toplum içinde yaşadığı için insanın topluma ve toplumun da ona karşı yükümlülükleri vardır ki bunlara “içtimaî (sosyal) sorumluluk” ismi verilmiştir. Bunların yanında en yüksek kudret sahibi Yüce Yaratıcı’nın insandan istediği ve onu yükümlü tuttuğu hususlar vardır ki bunlara da “dinî sorumluluk” denmiştir.
Dinî terim olarak genel itibarıyla “insanın dinî mesaja muhatap olması, inançları ve anlayışları ile söz ve davranışlarının hesabını verme konumunda bulunması, yükümlü olduğu veya yetkisi bulunduğu bir konuda uyulması gereken kurala aykırı davranışının hesabını vermesi” gibi anlamlara gelmektedir.
Hukuk sahasında sorumluluk “uyulması gereken bir kurala aykırı davranışın hesabını verme, tazminatla yükümlü tutulma, işlenmiş bir suçun gerektirdiği cezanın muhatabı olma” ve daha özel kullanımıyla “alacaklının hakkını elde edebilmesi için el koyacağı mal varlığının hukukî durumu” anlamlarına gelir. Klasik fıkıh literatüründe kullanılmayan sorumluluk terimi, Batı hukuku düşüncesinin etkisiyle modern hukuk ve fıkıh eserlerinde de kullanılmaya başlamıştır.
Tarihî süreç içerisinde Batı hukukunda gerek medeni hukuk gerekse ceza hukuku alanlarında sorumluluk düşüncesi farklı aşamalardan geçmiştir. Zaman içerisinde medeni hukuk sahasında, kişinin mal varlığıyla sorumluluğu esas alınmış ve önce kusur sorumluluğu, daha sonra objektif sorumluluk diye bilinen kusura dayanmayan sebep sorumluluğu kabul edilmiştir. Bu sorumlulukta kişi, ahlâk yönünden kınanacak hiçbir hatası olmamasına rağmen sebep olduğu zararı gidermekle yükümlü tutulmuştur. Ayrıca fâilin, hareketlerinin anlamını kavrayabilecek ve bunları isteyebilecek durumda olması cezaî sorumluluğun temel şartı sayılmıştır.
Batı hukukunda yaptırım açısından sorumluluk, A) Cezaî Sorumluluk, B) Hukukî (Medenî) Sorumluluk bölümlerine ayrılmıştır. Hukukî (Medenî) sorumluluk, 1. Akdî Sorumluluk, 2. Akit Dışı Sorumluluk şeklinde iki kısımda ele alınmış ve akit dışı sorumluluk “kusura dayanan” ve “kusura dayanmayan” sorumluluklar şeklinde iki alt başlık hâlindeincelenmiştir.
Batı hukukunun hem ceza hem de borçlar hukuku sahasında sorumlulukla ilgili ulaşmış olduğu temel anlayışlar, baştan itibaren Kur’ân ve Sünnet’ten beslenerek fıkıh ilmi eserlerinde yerini almıştır. Ceza hukukundaki sorumluluğun konusu ceza ehliyetine sahip gerçek kişilerdir ve medeni hukuk sahasında mal varlığı ile sorumluluk esastır.
Kemal Yıldız