Bir konuda değişim gerçekleştirmek isteyen veya meydana gelebilecek değişimi engellemeye çalışan oluşumlardır. Toplumsal hareketlerin temel özellikleri toplu hareket etme, değişim hedefleme, belirli bir düzeyde örgütlenme, belirli bir süre devam etme ve kurumsal yapının dışında hareket etme olarak özetlenmiştir. Erken dönemde toplumsal hareketler ana siyasette (medya, parlamento ve hukuk alanlarında) yer bulamayanların daha çok sistem dışı faaliyetleri olarak görülürken yeni tanımlarda, toplumsal hareketlerin “kurum dışı” faaliyetlerine vurgu azalmış, diğer siyasî aktörler gibi oldukları ve temel özelliklerinin toplumsal değişimden ziyade kamu yararı üzerine mücadele olduğu söylenmiştir.
Toplumsal hareketler demokratik Batı toplumlarında daha yaygın olmakla beraber günümüzde hemen her toplumda görülmektedir. Küreselleşmeyle birlikte dünya çapında etkisi görülen Arap Baharı, ABD’deki Wall Street işgali, Fransa’daki Sarı Yelekliler yaygın kolektif eylem ve toplumsal hareket olarak dikkat çekmektedir. Toplumsal hareketlerin yaygın olması dolayısıyla demokratik Batı toplumları, ‘hareket toplumu’ olarak bile tanımlanmıştır. Bir taraftan yeni iletişim araçları ortak eylem ve tepki geliştirme, duyurma ve koordine etme kolaylığı sağlamaktadır. Öte yandan demokratik söylemlerin yaygınlaşması, dünya çapında iki kutuplu Soğuk Savaş düzeninin sona ermesi, Batı’da üretimin azalıp Doğu’ya kayması, küreselleşmenin getirdiği savrulma ve arayışlar birçok toplum ve devleti sarstığı ve değişime zorladığı için hemen her toplumda değişim talepleri artmakta ve statüko güçlerinin direncini karşımıza çıkarmaktadır. Bu genel ortam toplumsal hareketler için yeni ve münbit bir alan sunmaktadır.
Sosyal hareketler çok farklı hedefler peşinde koşabilir. Rejimi değiştirmek veya savunmak gibi çok genel konuları ya da hayvan hakları gibi daha dar kapsamlı konuları takip edebilirler. Örneğin Amerika’da klonlama ve GDO’lu ürünlere karşı mücadele hareketleri ortaya çıkmıştır. Bu hareketler, belirli bir grubun genel çıkarlarını savunmaya yoğunlaştığı gibi belirli dar bir amaca odaklanan oluşumlar şeklinde karşımıza çıkabilirler. Kadın hakları gibi uzun vadeli amaçları olanlar olduğu gibi daha geçici hedeflere yoğunlaşanlar da olabilir. İlk dönem toplumsal hareketlerin daha çok toplumda çıkarların/değerlerin bölüşümüne yoğunlaştığı görülmekle beraber, son dönemde ortaya çıkan yeni toplumsal hareketlerin çıkardan çok yaşam tarzına ve kültüre yoğunlaştığı görülmektedir.
Söylem geliştirme toplumsal hareketlerin en temel görevidir. Her grup öncelikle problem tanımlaması yapar, sonra reçete sunar ve tedavi programı önerir. Bunlarla ilgili olarak bir söylem etkili olmadığı zaman daha üst düzeye yükseltilir, gerekirse etkili başka bir grubun söylemine bağlanır veya dönüştürülür. Burada kritik olan konu söylemlerin içinde bulunduğu ortamda yankı bulmasıdır. Söylemlerin bir grubun toplumsal konumu ve çıkarları ile bağlantılı olduğu da kabul edilmelidir. Örneğin alt gruplar daha çok adalet, özgürlük ve eşitlik gibi söylemleri dile getirirken, elit gruplar daha çok düzenin korunmasına hizmet edecek söylemleri benimserler. Kültürel faktörleri temel alan diğer bir yaklaşım ise Avrupa’da ortaya çıkan Yeni Toplumsal Hareketler Teorisi’dir. Eski paylaşım odaklı hareketlerden farklı olarak bu yaklaşım yaşam tarzı, kültür, kimlik, ortak yarar gibi daha soyut konulara odaklanmaktadır.
Sonuç olarak linç girişimleri, protestolar, isyanlar, hatta futbol holiganlığına kadar farklı şekillerde karşımıza çıkan kolektif davranış ve toplumsal hareketler toplumlarının asli unsuru hâline gelmiştir. Özellikle internet ve sosyal medyanın yaygınlaşması toplumsal hareketlere daha önce sahip olmadıkları bir imkân sağlamış, toplumsal hareketlerin kamuoyunu etkilemeleri oldukça kolaylaşmıştır. İlk dönemde sürü anlayışıyla ele alınan toplumsal hareketlerin giderek çok daha normal ve karmaşık olduğu ortaya konmuştur. Özellikle siyasî fırsatların yapısı, kaynakların akılcı kullanımının algı ve söylem stratejileriyle birlikte toplumda etki oluşturduğu tespit edilmiştir. Değişime direnen Sosyal grupların ve kurumların tepkileriyle çok daha dinamik ve karmaşık bir hâl almaktadır ve ileride de önemli olmaya devam edecektir.
Ahmet Uysal