Bir grubun ya da kişinin hayvan, bitki, nadiren bir nesneye dinsel, büyüsel, mistik duygular yüklemesi ve bu duygularla bağlanması durumudur. Kutsal anlamlar yüklenen hayvan ya da bitki o grubun birlik duygusu ve normları açısından sembolik bir değer taşır. Totemizm genelde ortak bir atanın ve ata ruhlarının sembolleşmesi ile ilgilidir.
Emile Durkheim’a (ö. 1917) göre totemizm, dinin en ilkel biçimidir ve topluluk ruhunun yansıması olarak değerlendirilmelidir. Sigmund Freud (ö. 1939) da totemizmi evrimsel bir şema üzerinden insanlığın ilk basamaklarına konumlandırırken totemi, tabu kavramını da vurgulayarak yasakların ve sakınımlı olunması gereken şeylerin ifadesi olarak açıklar. İçevlilik yasağı ya da hangi hayvanların yenilip yenilmeyeceğine yönelik tabular, bağlı olunan klanın totem inancı üzerinden belirlenir.
Totemizmi çağdaşları gibi ilkel bir tapınma biçimi olarak ele alan Frazer, totemizmin önemini kutsal kategorisinin dış dünyadaki tezahüründe görür. Malinowski (ö. 1942) içinse totemizm, kutsalla olduğu kadar toplumsal ihtiyaçlarla da bağlantılıdır. Bu hâliyle totemizm, toplumsallaşma biçimleriyle ilişkili bir alanın da kapsamındadır. Totemler, kişinin kendisini doğayla özdeş bulması, doğayı taklit etmesi, doğadan kaynaklanan ihtiyaçlarına yönelik tutumlar geliştirmesiyle şekillenir.
Totemler, bir klanın, ailenin ve bireyin kutsal alanının somutlaşmış hâli olan, anne ya da baba üzerinden çocuğa geçen, kimi zaman da çeşitli yöntemlerin kullanılmasıyla edinilen unsurlardır. Kişi ya da topluluk, totemiyle dövmeler, çeşitli giysiler, vücut bütünlüğünü değiştiren müdahaleler ve taklit gibi yollarla ilişki kurar. Radcliff Brown (ö. 1955), totemizmin topluluğun doğayla ilişkisi üzerinden şekillendiğini belirtir. Totemlerin genellikle faydalı bitkiler ve hayvanlar arasından seçilmesi bu bağın biçimini ve nedenlerini belirlemektedir. Claude Levi-Strauss (ö. 2009) insanların, doğayla aralarındaki bağlantıyı anlamak üzere benzerlik, farklılık kategorileri oluşturarak totemizme başvurduğunu belirtir.
Totemizm evrensel bir kavram olmakla birlikte toplumsal ve kültürel farklılıklar dolayısıyla büyük bir çeşitliliğe sahiptir. Ayinsel ve dinsel edimlerin unsurları olmasının yanı sıra koruyucu, iyileştirici bir gücü olduğuna inanılan totemler, yasak ve tabusal alanın tanımlanması ve sınırlarının çizilmesini de beraberinde getirerek toplumsal kuralların ifade biçimi ve sembolleri olarak karşılık bulur.
G. A. Mirza