Kelime anlamı dönmek anlamına gelen tövbe, bireyin kötü huylarından, işlemiş olduğu -dinen uygun olmayan- davranıştan vazgeçmesi ve bir daha o davranışı yapmayacağına kesin olarak karar vermesidir. Daha özel anlamda, günahtan vazgeçerek Allah’a itaata dönmesi ve işlediği suçu ya da kabahati bir daha işlemeyeceği hususunda Allah’a söz vermesidir. Tövbe yeniden uyanış niteliğiyle dine dönüşü/din değiştirmeyi (ihtida/hidayet); kişinin yüreğine ağırlık veren yükü Yaratıcısının örttüğü (istiğfar) veya sildiği (af) düşüncesi bağlamında arınmayı; amaçsızlıktan uzaklaşarak, davranışına gaye belirleme açısından da anlam arayışını içermektedir.

Dinlerin hemen hepsinde insanın nihaî kurtuluşu hedeflendiği için tövbeye rastlamak mümkündür. Bununla birlikte bütün dinlerin, aynı türden bir tövbe anlayışını benimsemedikleri görülmektedir. Yahudilik, Hristiyanlık ve İslâm gibi semavî dinler tövbeye yönelirken Çin ve Hint coğrafyasında yaygın dinler, tövbeden ziyade kötü fiilin sonuçlarını -bu dünyada- gidermeyi hedefleyen ve tövbenin bir unsuru olan kefaret türü davranışlara önem vermektedir. İlâhî dinlerde tövbenin uygulama biçiminin farklılık arz ettiği görülmektedir. Özellikle Hristiyanlıkta tövbe zamanla, günah çıkarma ritüeli olarak kurgulanmış ve Katolik öğretide rahiplerin tanrı adına bağışlamalarıyla gerçekleşen bir uygulamaya dönüşmüştür. Bu uygulama modern dönemde nitelik değiştirerek, terapi süreçlerinde başvurulan bir iletişim şeklini almıştır. 

Tövbenin İslâm hukukunda, doğurduğu hukukî sonuçlar özellikle cezaya etkisi yönüyle incelenir. Tasavvufta makamların ilki olarak kabul edilir ve çeşitleri, dereceleri, faziletleri, neticeleri ve faydaları açıklanır. Ayrıca tövbe eden kişilerin hâlleri ve kıssalarından geniş bir biçimde bahsedilir. 

Psikolojik nitelemeyle tövbe, dürtüsel davranışlar ve yasaklanmış arzular için af dilemektir. Tövbe sürecinde iç dünyasında bir boşluk yaşayan birey, varoluş nedenini ve değerlerini sorguladığı bir iç arayışa girer. Gerçekliğe geri dönüş olan tövbe’nin üç şartı vardır: 1. Pişmanlık duyma (ruhen ve zihnen Allah’a yönelme/kararlılık). 2. Günahtan dolayı Allah’a samimiyetle özür beyan etme. 3. Günahtan vazgeçme (Bireyin bilişsel olarak yapmamaya karar verdiği eylemde, hem fikrî hem de fiilî olarak devamlı olması/süreklilik). Bütün bunlarla birlikte ferdin işlediği günah kul hakkı veya kamu hakkına yönelik ise günahkârın öncelikle kendi davranışından mağdur olan bu kişi ya da kişilere haklarını ödeyerek ya da onların gönül rızalarını kazanarak kendisini zihnen ve ruhen meşgul eden suçluluk duygusundan kurtarmaya çalışmasıyla tövbe mümkün olacaktır. Emanet ve güven esasına dayalı olarak sosyal alanda ve kamu yönetiminde yetki ve sorumluluk üstlenen kimselerin suistimalde bulunması Kur’an’da “hıyanet” kavramıyla ifade edilmektedir. Etkisi ve tahrip alanı çok geniş olan bu günahların tövbesi ve telâfisi son derece zordur.

Allah’ın affetmeyeceği bir günah ve günahının büyüklüğü sebebiyle tövbe kapısının yüzüne kapanacağı bir günahkar yoktur. Samimi bir tövbeyle Allah’a yönelmek şartıyla bütün günahlar için tövbe kapısı açıktır. Öyle ki insanın bütün güzel davranışlarını ahirette boşa çıkaracak kadar büyük bir günah olan irtidat yani dinden dönmekten dolayı yapılacak bir tövbenin bile kabul edileceği ayetle bildirilmiştir (Al-i İmran, 3/86-89). Günahların en kötüsü olarak vasıflandırılan şirk durumunda bile, kişi eğer samimiyetle tövbe eder ve imana dönerse bu da kabul edilecektir yeter ki son nefesini inkar üzere vermesin (en-Nisa, 4/18).

Tövbeyi gerektiren davranışın/günahın kaynağı olarak, şeytan, nefis ve kötülüğe yönlendiren sosyal çevre ve kötü arkadaşlar sayılmaktadır. Tövbe geçmişi telafi etmeyi barındırdığı gibi geleceği de bu tazelenişle kurgulamayı gerektirir. 

Tövbe manevi gelişimin başlangıç aşamasıdır. Tövbenin manevi gelişimde etkili olabilmesi için hatanın tekrarlanmaması, ayrıca günahı telafi edecek doğru/salih davranışlarda bulunmak gerekir. Tövbe, Allah-kul ilişkisinde araya din adamları gibi aracılar kabul etmeyen niteliğiyle İslâm’ın tevhid anlayışının bireysel düzlemdeki tecrübesidir. Tövbe, salt günaha keffâret olması değil, belki nihâyette günahı silme veya örtmekle birlikte, duâyı, aczi, Allah’ın şefkatine ilticâyı ve tefekkürü gerektirmesi bakımından da önemlidir. Birey tövbe ile ümitsizlikten kurtulma, endişe ve korkulardan emin olma imkânı da bulur. Böylece tövbeyle birey, kötülüğü kendi varlığına ait kılmaktan zihnen uzaklaşarak kendisiyle kötülük arasına mesafe koyar. Bu durum kendisini kişilik bozukluklarından uzak kılar. Ayrıca Tanrı-varlık ilişkisi düzleminde en kötümser durumda dahi Tanrıya sığınarak olumsuzluklarla mücadele imkânı bulur. Böylece hem affedilmeyi hem de affedebilmenin huzurunu tecrübe eder. 

Muhammed Kızılgeçit

Kaynakça

Ayten. Ali. “Affedicilik ve Din: Affetme Eğilimi ve Dindarlıkla İlişkisi Üzerine Ampirik Bir Araştırma.” Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 37 (2009): 111-128.

Gazzâli, Ebû Hâmid. İhyâu Ulumi’d-Din Tercemesi. Çev. Ahmed Serdaroğlu. İstanbul: Bedir Yayınevi, 1987. 

Işıtan, İbrahim. Sûfî Davranış, Sûfî Perspektife Göre Mânevî Davranış Gelişimi. İstanbul: Divan Kitap, 2020.

İbn Manzûr, Mükerrem. “t-v-b” maddesi, Lisânu’l-Arab. Beyrut: Dâru Sâdır, 1992.

Kızılgeçit, Muhammed. Din Psikolojisinin 300’ü. Ankara: OTTO Yayınları, 2019. 

Topaloğlu, Bekir, Mehmet Katar ve Süleyman Uludağ. “Tövbe.” Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi XLI içinde. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2012. 279-288.

Yapıcı, Asım. İslam’da Tövbe ve Dini Yaşayıştaki Rolü. İstanbul: Beyan Yayınları, 1997.

En az 3 karakter girmelisiniz.
En az 3 karakter girmelisiniz.
2022 ©
Sosyal Bilimler Ansiklopedisi