WESTPHALIA SİSTEMİ

Berrin KOYUNCU LORASDAĞI views12233

Avrupa’da 30 Yıl Savaşları’nı sona erdiren Westphalia Barış Antlaşması (1648) ile sembolleştirilen yeni uluslararası ilişkiler düzenidir. Bu sistem, şehir-devleti ve imparatorluklardan oluşan dağınık siyasal örgütlenmeden ve feodal bağlılıklardan merkezi modern siyasal örgütlenme olarak ulus-devletlerin oluşturduğu modern devlet sistemine dayanır. Westphalia sisteminde Papa ve Kutsal Roma Germen İmparatoru arasında bölünmüş siyasal ve dinsel otorite yerini devletlerin toprağa dayalı merkezi otoritesine bırakmıştır. İmparator, devlet sisteminin üyelerinin rızası olmadan ordu yetiştirme, savaş veya barış ilan etme, vergi koyma konusunda karar verme gücünü devlete devrederken dinî otonomi de monarklara geçmiştir. Böylece ulusal ordunun kurulması ve sürdürülmesi devlete bağlı olmuş, ulusların temel çatışma alanı, dinî çıkarlardan ulusal güvenlik ve güç dengesine geçmiş ve ulusal çıkar ve devlet aklı etrafında uluslararası siyaset sekülerleşmiştir. 

Westphalia Sistemi’nin uluslararası düzen açısından iki belirleyici özelliği vardır. Birincisi, belli bir toprakla sınırlandırılmış ve o toprak üzerinde meşru şiddet tekeline sahip tek egemen olan modern ulus-devlet sistemi ile kendi kaderlerini kendileri belirleme hakkına ve kendi toprakları üzerinde kendi otoriteleri dışında başka herhangi bir otoriteye bağlı olmayan devletlerin yasal eşitliğine ve aynı hak ve sorumluluklarına dayalı bir uluslararası toplumun oluşmasıdır. Böylece egemenlik, devletlerin ilişkilerini belirleyen temel uluslararası ilişkiler doktrini hâline gelmiştir. İkincisi, eşit ve egemen devletlerin hâkim olduğu bu sistemde devletlerin arasındaki ilişkilerin uluslararası hukuk çerçevesinde resmî diplomatik yollarla (barış antlaşmaları örneğinde olduğu gibi) yürütüldüğü bir uluslararası sistemin oluşmasıdır. 

21. yüzyılda başta küreselleşme süreçleri olmak üzere etno-milliyetçi ayrılıkçı talepler, ulus-ötesi hareketler ve kırılgan/çökmüş devletler gibi yeni devlet sınıflandırmaları, ulus-devlet ve egemenliğiyle özdeşleştirilen Westphalia devlet sisteminin sorgulanmasına yol açmıştır. Bu tartışmalar, bir yandan iletişim ve ulaşım teknolojilerindeki gelişmelere bağlı olarak sermaye, finans, mal, ticaret ve insan dolaşımının sınır tanımamasından bir yandan da çok-uluslu şirketler, ulus-üstü ve ulus-ötesi örgütler, uluslararası kurumlar, hükümetler-arası örgütler, bölgesel birlikler (AB, NAFTA) gibi devlet-dışı aktörlerin de çoğalmasıyla beraber artık uluslararası sistemde ulus-devletin uluslararası sistemin tek analiz birimi olmaktan çıktığı ve ulus-devletlerin sınırları belirli bir toprak parçası üzerinde yegâne otorite olmasının yani egemenliğinin sorgulandığı iddialarından temel alır. Ulus-devletin güvenlik, terör, göç gibi sorunlar nedeniyle uluslararası sistemde hâlâ başat ve etkili bir aktör olduğu ancak tek aktör olmadığı ve ulus-devletin belirleyici unsuru olarak egemenliğinin tanımının bu çok-aktörlü ve çok-merkezli küresel düzende dönüşerek parçalandığı ve paylaşıldığı ancak hukuksal bir statü olarak varlığını sürdüğü belirtilmelidir

Berrin Koyuncu Lorasdağı

En az 3 karakter girmelisiniz.
En az 3 karakter girmelisiniz.
2022 ©
Sosyal Bilimler Ansiklopedisi