“Gerçeği gizlemek”, “birini aldatmak amacıyla bilerek gerçeğe aykırı söz söylemek” demektir. Tüm dinlerde kötü görülen ve insanın haysiyet ve onurunu küçülten olumsuz bir tutum olarak kabul edilen yalan İslâm dini tarafından yasaklanmış ve büyük günah olarak kabul edilmiştir. Doğru söylemek Kur’ân’ın kesin bir emridir: “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin.” (Ahzab, 33:79). Hz. Peygamber Müslümanın günah işlemesinin mümkün olabileceğini, yalan söylemesinin ise asla caiz olmadığını bildirmiştir. 

İnsanı yalan söylemeye iten psikolojik sebepler arasında korkaklık, bilgisizlik, bir menfaat elde etme veya zarardan korunma düşüncesi, konuşmaya güzellik katma arzusu gibi hususlar vardır. Ancak yalan kısa zamanda ortaya çıktığı için aslında uzun vadede hiç bir fayda sağlamaz. Yalan başka insanların haklarına zarar vermesi sebebiyle aynı zamanda kul hakkı ihlalidir. İslâm alimlerinden Mâverdî de yol açtığı kötü sonuçlar yüzünden yalanı bütün kötülüklerin toplamı, bütün çirkinliklerin temeli, düşmanlığa kadar varan bir dizi kötülüğün başı olarak görür. 

Hz. Peygamber şu üç maksat dışında yalan söylemenin helâl kabul edilmediğini bildirmiştir: Aralarında geçimsizlik bulunan karı kocayı barıştırmak, savaş sırasında düşmanı şaşırtmak, insanlar arasındaki husumeti önlemek (Müslim, “Birr”, 101; Tirmizî, “Birr”, 26). Gazzâlî bu hususlar da dahi temkinli olunmasını mümkünse açıkça yalan söylemek yerine dolaylı ifadelere başvurulmasını tavsiye eder. 

Genellikle Allah korkusu ve ahiret inancı zayıf olan insanların yalana daha sık başvurdukları görülür. Yalanın hem bireysel ve hem de toplumsal yansımaları vardır. Yalan söyleyen kişi zamanla insanların güvenini ve onların gözündeki saygınlığını yitirir. Yalan insanlar arasındaki dostlukları yıkar, yerine düşmanlık tohumları eker ve toplum içinde karışıklıklara sebep olur. Aynı zamanda ailelerin parçalanmasına, komşuluk ilişkilerinin bozulmasına, toplumda yardımlaşma duygusunun körelmesine de yol açar.

Yalan daha çok ahlak ilmini ilgilendirse de yerine göre hukukî sonuçları da vardır. Yalan yere yemin ederek bir kimsenin hakkının zayi olmasına yol açan kişi âhirette Allah’ın gazabıyla karşılaşacağı gibi dünyada da verdiği bu zararı tazminle sorumludur. Büyük günahlardan sayılan yalancı şahitlik neticesinde ilgili kişilerin uğradığı zarar yalancı şahide tazmin ettirilir, ayrıca o kimse mahkemece cezalandırılır.

Süleyman Derin

Kaynakça

Çağrıcı, Mustafa. “Yalan.” Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi XLIII içinde. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2013. 297-300.

Gazzâlî. Ebû Hâmid Muhammed. İhyâu Ulûmi’d-dîn. Çev. Mehmet A. Müftüoğlu. İstanbul: Vefa, 2007.

İbn Receb el-Hanbelî. Câmiu’l-ulûm ve’l-hikem. Beyrut: Mevsûatü’r-risâle, 1999.

Mâverdî, Ali b. Muhammed. Edebü’d-dünyâ ve’d-dîn. Yay. Haz. Mustafa es-Sekkā, Beyrut: 1978. 

Muhâsibî, Hâris, er-Riâye li hukûkillah., Yay. Haz. Abdulkadir Ahmet Ata, Beyrut: Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, tarih yok.

Râzî, Fahreddin. Mefâtîhu’l-ğayb. Beyrut: Dâru İhyâi’t-Türâsi’l-Arabî, 1934.

En az 3 karakter girmelisiniz.
En az 3 karakter girmelisiniz.
2022 ©
Sosyal Bilimler Ansiklopedisi