Beşeri Coğrafyanın, ziraî faaliyetlerin mekânsal dağılışını ele alan; bu dağılışın nedenlerini coğrafî faktörlerle ilişkilendirerek açıklayan bir alt çalışma alanıdır. Ziraat Coğrafyası, doğal çevreyle birebir teması gerektiren primer (birincil) ekonomik faaliyetlerden birisi olan ziraî faaliyetlerin coğrafî açıdan incelenmesini kapsamaktadır.
Ziraat, yeryüzünde doğal yetişen veya kültüre edilen tohum, sebze, meyve ve hayvansal ürünlerin yetiştirilmesine yönelik faaliyettir. Ziraat kapsamına dâhil edilen faaliyetler; sadece tarlaların ekilip biçilmesi, bahçelerde meyve ağaçları yetiştirilmesi, çeşitli sebzeler üretilmesi değildir. Bunun yanında, bazı mekanlarda köylünün kazancında büyük pay tutan ve kırsal alanlarda sürdürülen bazı ek faaliyetler de mevcuttur ve bunları da ziraat sektörü içinde değerlendirmek gerekmektedir. Mesela akarsular ve göllerde balıkçılık, ziraat sahalarında kurulan havuzlarda balık yetiştiriciliği; genellikle deltalardaki lagünlerde, denizdeki balık sürülerinin girişini sağlayan dalyanlar vasıtasıyla, kefal ve sazan gibi türlerin yetişmesini sağlayan kısmen tabii ortamlarda yapılan balıkçılık ve nihayet kıyılarda köylülere ek gelir sağlamak üzere yapılan kıyı balıkçılığı ziraat sektörü dâhilindedir. Bunun yanında ormanlık sahalarda tabii olarak yetişen kestane, ıhlamur, keçiboynuzu (harnup), defne, kocayemiş, kuşburnu, ada çayı, böğürtlen; otlak ve çayırlarda tabii olarak yetişen kekik, kantaron otu, yabani nane, semizotu vs. de köylüler tarafından toplanmakta ve ek gelir sağlamaktadır. Nihayet ormanlarda köylülerin yakacak odun ihtiyaçlarını gidermeleri için ayrılan noktalar, bunun yanında özellikle kızılçam ormanlarında, belli periyotlarla ağaçlardan reçine elde edilmesi, palamut meşelerinden palamut toplanması vs. gibi faaliyetler de ziraat faaliyetleri arasında zikredilebilir.
Ziraî faaliyetler doğal ortam ile beşer ilişkilerini köklü olarak değiştiren, insanoğlunun medeniyet tarihinde atmış olduğu en önemli adımlardan birisidir. Ziraat sayesinde insanoğlu toplayıcılık devresinden yeni bir yerleşik üretim düzenine ve buna uygun dizayn edilmiş yeni bir toplumsal sisteme geçiş yapmıştır. Paleolitik’in mağara yaşamı, avcılık ve toplayıcılık ekonomisinin yerini, Neolitik’in yerleşik düzeninin yeni ekonomisi olan bitkisel üretim ve hayvancılık almıştır. Böylece köyler, şehirler kurulmuş; belli bir noktada devamlı yerleşilmiş, çevredeki topraklarda ziraat yapılmaya başlanmıştır. Ziraî üretime geçişle insanoğlu doğayı işlemeye, ondan yararlanmaya ve bu suretle yeryüzünde doğal görünümlerin yanında beşerî görünümleri oluşturmaya ve neticede dünyanın coğrafî peyzajını (landscape) değiştirmeye başlamıştır. Şüphesiz ziraat, ekonomik faaliyetler içinde en eski olduğu gibi, en yaygın olanıdır. Ziraat bu özelliğini; beşer tarihinin tarih öncesi ve tarih sonrası tüm çağlarında muhafaza etmiştir ve öyle görünüyor ki devam ettirecektir.
Ziraî faaliyetler, başta iklim ve toprak olmak üzere, her şeyden önce doğal çevre faktörlerinin etkisi altındadır. Günümüzde gelişen teknolojiye rağmen doğa koşullarına bağlı oluş ziraatın başlıca özelliğidir. Doğal ortam şartları yeryüzünde ziraî faaliyetlerin genel karakterini tayin etmekte; mekânsal dağılışına yön vermektedir. Yeryüzünün başta iklim ve toprak özelliklerindeki bölgesel farklılıkları, farklı ziraî kuşakları (bölgeleri) oluşmaktadır. Yeryüzünde iklim özelliklerinin tayin ettiği makro iklim kuşakları yer almakta ve bu kuşakların sahip olduğu özelliklere göre şekillenen ziraat kuşakları ortaya çıkmaktadır. Ziraat Coğrafyası açısından her iki yarımküredeki ziraat faaliyetlerini esas itibarıyla dört büyük kuşak içinde toplamak mümkündür. Kutuplardan ekvatora doğru bunlar Soğuk kuşaklar, Mutedil (Ilıman) kuşaklar, Kurak ve Yarıkurak kuşaklar ve Sıcak kuşak olmak üzere ayrılmaktadır.
Soğuk Kuşak, en soğuk ay ortalaması 10º ve altında olan kuşaktır. Kuzey ve Güney Kutup bölgelerine komşu olan bu kuşaklarda, ziraat faaliyetleri yoğun değildir. Genellikle kısa süren yaz mevsiminde kar örtüsü yer yer kalkar ve toprak üzerinde; yosunlar, likenler ve cılız, seyrek bir ot örtüsü belirir ve bu otsu formasyonlar, Ren geyiklerinin otlak alanlarıdır. Soğuk kuşaklardan ekvatora doğru Orta İklim Kuşakları yer almaktadır. Yeryüzünde kuzey yarıkürede, karaların yüzölçümü denizlerden fazla olduğundan dolayı, orta iklim kuşağı daha geniş sahalara yayılır ve orta iklim kuşakları ziraat coğrafyası bakımından dünyanın ileri ziraat sistemleri uygulanan ve genellikle makineli ziraat yapılan alanlarına tekabül etmektedir. Ayrıca bu kuşakta ziraat faaliyetleri yazlık ve kışlık olmak üzere, çeşitlidir; buğday, yulaf, çavdar, arpa, ve şeker pancarı yetiştiriciliği hakimdir. Kurak ve Yarıkurak Kuşaklar, dönenceler ve çevresinde yer almaktadır. Bu kuşaklarda ziraat faaliyetleri ancak akarsu boylarında, deltalarda ve havza tabanlarında (vahalarda) yoğunluk kazanmaktadır. Su kaynakları kıt ve ekili-dikili ziraat sahaları kısıtlıdır. Bu bölgelerden ekvatora doğru Sıcak Kuşakta, yıllık sıcaklık ortalaması 20º nin altına düşmemektedir. Genellikle vejetatif hayat bütün yıl devam etmekte; bu sebeple senenin tüm aylarında ziraat faaliyeti ara vermeden sürebilmektedir.
Görüldüğü gibi, fiziki çevre faktörlerinin ziraî faaliyetler üzerindeki etkisi oldukça barizdir ve ziraat ana çizgileri dâhilinde, bu etkinin damgasını taşımaktadır. Ancak burada unutulmaması gereken husus, doğanın insanoğluna ziraî faaliyetleri gerçekleştirmesi için uygun doğal ortamları yarattığı; ancak bu potansiyeli değerlendirecek, kullanımına yön verecek, karar alma süreçlerini yönetecek olanın insanoğlu olduğu gerçeğidir. Bu nedenle beşerî hususları (iş gücü, sermaye, ziraî kültür, teknoloji, pazar, ulaşım gibi) hesaba katmadan ziraî faaliyetleri iyice anlamak ve ilmî izahını yapmak mümkün değildir. Özellikle günümüzde gittikçe küreselleşen dünyada ziraî faaliyetlerin türü ve dağılışı üzerinde ulusal ve uluslararası siyasi etkiler, pazar koşulları gibi beşerî faktörler çok daha etkili olabilmektedir. Dolayısıyla ziraî faaliyetler incelenirken doğal ortam özelliklerinin yanı sıra beşerî faktörlerin de çok iyi analiz edilmesi gerekmektedir.
Mekânın doğal ve beşerî özellikleriyle bağlantılı olarak yeryüzünde ziraî faaliyetlerde büyük bir çeşitlilik söz konusudur. Bu çeşitliliği bitki ve hayvansal ürünlerde, kullanılan alet ve uygulanan yöntemlerde, elde edilen ürünün kalitesi ve miktarında, kendi ailelerinin ihtiyacını karşılamak için geçim tipi tarımdan ticari tarım tipine kadar üretim sürecinin esas amacında gözlemlemek mümkündür. Günümüzde yeryüzündeki ziraî faaliyetlerde en ilkel ziraat şekillerinden en ileri ziraat şekillerine kadar farklı çeşitlilikte sistemlere rastlanmaktadır. Geleneksel üretim biçimlerinin hâkim, uygulanan yöntemler ve kullanılan teknolojilerin oldukça ilkel olduğu, ziraî girdi kullanımının (tohum, gübre, ilaç gibi) çok az ya da hiç olmadığı; sonuçta bitkisel ve hayvansal üretimde verimin çok düşük olduğu sisteme ekstansif ziraat denilmektedir. Maksimum verim gayesini güden entansif ziraat sisteminde ise verimi arttırmak için modern yöntemler ve teknolojiler kullanılmakta, üretimi destekleyici bütün ziraî girdilerden azamî derecede yararlanılmaktadır.
Dünya nüfusu hızla artmakta; fakat ziraat sahalarının genişlemesi, artık son sınırına erişmiş bulunmaktadır. Başta hava şartlarındaki kuraklıklar veya aşırı yağışlar ve bunun oluşturduğu ürün verimlerindeki düşüşler; özellikle kurak ve yarıkurak kuşaklar ile sıcak iklim kuşağının bazı kısımlarında, kıtlıklara zemin hazırlamaktadır. Böylece dünyada açlık ve kıtlıklar eskiye nazaran daha belirgin hâle gelmekte ve büyük sıkıntılara yol açmaktadır. Bunun yanında zamanla daha da belirgin hâle gelmeye başlayan dünya beslenme sorunu da, beşerin geleceğini gittikçe tehdit eden bir meseleyi oluşturmaktadır. Gerçekten dünya büyük ve içinden çıkılamaz bir problemle karşı karşıya kalmış bulunmaktadır. Şüphesiz bu çok ciddi, çok karmaşık ve çözümü çok zor bir meseledir ve dünya toplumunu sadece ekonomik bakımdan değil, çok çeşitli yönlerden gelecekte çok meşgul edecektir. Elbette beslenme meselesinin; çok çeşitli sosyal, ekonomik ve politik boyutları bulunmaktadır. Fakat meseleye ziraat coğrafyası bakımından yaklaşırsak, bazı çözüm önerileri sunulabilir.
Her şeyden önce yeryüzünde beşerin beslenme meselesine çözüm getirebilecek potansiyel ziraat alanları bulundurması bakımından kurak ve yarıkurak kuşaklar ile sıcak kuşak avantajlı durumdadır. Kurak ve yarıkurak kuşaklarda su kaynaklarını çeşitli yöntemlerle arttırma, daha değişik sulama metotları uygulayarak daha etkili sulama yöntemlerini tatbik etmek suretiyle, hem ekili ve dikili alanlar genişletilebilir hem de ziraatte verim arttırılabilir.
Sıcak kuşakta mevcut ziraat sahalarında daha entansif ziraat metotları, ara ziraat, rotasyon vs. uygulanabilir. Ayrıca ne sıcak kuşağın ne de Dünya’nın ekolojik dengesini bozmadan ve buna özen göstererek; eski özelliğini kaybetmiş ve verimden düşmüş korular ve seyrek ağaçlı sahalar, daha ziyade ekonomik değeri yüksek kültür ağaçları yetiştirilmek ve ağaç sıralarının arasında, başta pirinç, mısır, koca darı vs. gibi ürünlerin ziraatı yapılarak, senede iki ve hatta iyi bir rotasyonla üç ürün almak suretiyle, beslenme meselesine çok önemli katkılar sağlamak imkân dahilindedir.
Ziraat sistemlerinin geliştirilmesi, verimin yükseltilmesi, ara ziraat metotlarının yaygınlaştırılması, tohum, fide ve fidanlarda sertifikasyona gidilmesi, coğrafî muhitle uyumlu ürün deseninin belirlenmesi, yetiştirilen ürünlerin iyi pazarlanması, ziraat sahalarında hasat edilen ürünlerin sanayi sektörüne dahil edilerek işlenmesi ve katma değerinin arttırılması; günümüzde ziraat sektörünün en önemli meseleleridir. Hem memleketimizde hem de dünyada önemle ve öncelikle üzerinde durulması gereken bir husustur. Ziraat sahalarından elde edilen mahsulün, sanayi tesislerinde işlenerek mamul hâle getirilmesi, tarla-bahçe ile fabrika arasındaki senkronik çalışmanın; birliktelik ve beraberliğin sağlanması gerekmektedir. Mesela kauçuk plantasyonlarında elde edilen lateks, lastik sanayi tarafından değerine satın alınarak, işlenmektedir. Afrika’da elde edilen kakao, çeşitli ülkelerdeki çikolata fabrikaları ve firmaları tarafından hemen değerlendirilmekte ve çiftçi mahsulünü değerine pazarlama imkânını elde etmektedir.
Türkiye’de de yetiştirilen çok çeşitli mahsuller, hasadı takiben sanayi ve ticaret sektörleri tarafından, tatminkâr bir değerle çiftçiden alınarak, mağdur edilmemelidir. Memleketimizde bu hizmeti gören bazı kamu ve özel kuruluşlar mevcuttur. Bunların elde edilen ürüne göre; bir nevi ziraat, sanayi ve ticaret hizmetlerini içeren faaliyet zinciri içinde beraber ve birlikte planlaması elzemdir. Eğer Türkiye’de de bu sistem kurulabilir ve beraberlik sağlanır ise ziraat hayatı çok daha canlanacak, elde edilen mahsullerin verim ve kalitesi artacak; hatta kırdan şehire göç duracak; bilakis şehirden kırlara dönüş başlayacaktır.
Aylin Yaman Kocadağlı