Yer Bilimleri

Antarktika Maden Kanunu


İng. Antarctic Mining Law

1959’da imzalanan, Türkiye’nin 1995’te taraflarından olduğu Antarktika Antlaşması barış ve bilime adanmış bir kıtayı doğal koruma alanı olarak güvence altına almak için yapılmıştır. Antlaşmanın hâlihazırda 53 taraf ülkesi vardır. Antlaşmanın ilk imzacıları 12 ülkedir (ABD, Arjantin, Avustralya, Belçika, Fransa, Güney Afrika, İngiltere, Japonya, Norveç, Rusya, Şili ve Yeni Zelanda).1

Antarktika Antlaşması’na ek olarak 3 anlaşma daha vardır ve bunlar birlikte Antarktika Antlaşmalar Sistemi (Antarctic Treaty System, ATS) olarak adlandırılır. Bunlar, 1972 yılında imzalanan Antarktika Ayı Balıklarını Koruma Sözleşmesi (CCAS), 1980 yılında imzalanan Deniz Canlı Kaynaklarının Korunması Hususunda Sözleşme (CCAMLR) ve 1991 yılında imzalanan Antarktika Antlaşması Çevre Koruma Protokolü, diğer adıyla Madrid Protokolü’dür. Türkiye resmi olarak 27.09.2017 tarihinde Madrid Protokolü’ne katılmıştır.

Toplantının Madrid’de yapılmasından dolayı “Madrid Protokolü” olarak bilinen protokol, 1998 yılında yürürlüğe girmiştir. Madrid Protokolü, Antarktika’nın bağımsız ve el değmemiş ekosistemini korumak, kıtanın bilimsel araştırmaların yürütüldüğü bir bölge olarak kullanılmasını sağlamak ve bunu gerçekleştirirken de çevreye verilen zararı en aza indirmek amacıyla yapılmıştır.2,3

Madrid Protokolü, bilimsel araştırma ile çevrenin korunması arasında bir denge kurmaya çalışmaktadır.4 Protokolün getirdiği belki de en önemli düzenleme, bilimsel araştırma dışında Antarktika’nın mineral kaynaklarıyla ilgili faaliyetlerin 50 yıl süre ile yasaklanmasıdır. Protokolün kalbi olarak nitelendirilebilecek 3. maddesi, Antarktika’da yürütülecek olan bütün faaliyetlerde uyulması gereken çevresel ilkeleri ortaya koymuştur.4 Bu ilkeler, yapılacak faaliyetlerin Antarktika çevresine ve ekosistemine zarar vermeyecek şekilde planlanması ve muhtemel olumsuz etkilerin değerlendirilerek öyle icraya geçilmesine yöneliktir.3 Böylece devletler Antarktika ile ilgili yapacakları çalışmalarda daha dikkatli davranacak ve Antarktika’nın doğal yapısı bozulmamış olacaktır. Ayrıca devletler aralarında iş birliğine gidecek ve yapmayı planladıkları faaliyetler hakkında diğer devletleri bilgilendirecektir (Madrid Protokolü, Madde 6).

Antarktika’da hiçbir zaman ticari olarak madencilik yapılmamıştır. Bu yasalaşmış protokole göre Antarktika Antlaşması’na bağlı çevre koruma protokolünde herhangi bir değişiklik yapabilmek ancak 2048 yılında, danışman ülke statüsündeki ülkelerin %75’inin oyu ile olabilir.

Antarktika’da kıtasal kabuk uzun yıllar boyunca buzlarla kaplı olduğu için özellikle maden zenginleşmesi açısından ayrışma ve taşınma süreçleri yaşamamıştır. Bilindiği gibi ikincil maden yatakları; örneğin plaser yatakları taşınma süreçleri ile ilgilidir. Özellikle oksitli, karbonatlı ayrışmaya bağlı cevherleşmeye Antarktika’da rastlanamaz, kıtasal kabuk orijinal hâliyle korunur.

Antarktika’nın havası, buzulları ve sanayileşmiş bölgelerden uzaklığı, mineral çıkarımının son derece pahalı ve aynı zamanda son derece tehlikeli olacağı anlamına geliyor olsa da eğer maden çıkarmak mümkün olabilseydi dahi Antarktika’nın maden kaynakları tam olarak bilinmemektedir. Antarktika’nın çeşitli maden yataklarına sahip olduğu ancak ulaşılması kolay olan herhangi bir büyük maden yatağının mevcut olmadığı sınırlı çalışmalar ile ortaya çıkarılmıştır. Kıtayı kaplayan binlerce metre kalınlığındaki kar ve buz örtüsü Antarktika’da herhangi bir maden çıkarma izni olsa dahi bu işlemin çok zor olacağının bir işaretidir.5

Antarktika’nın iki bölgesinde kömür bulunmuştur: Transantarktik Dağları ve Prens Charles Dağları. Bulunan kömür düşük kalitededir; yüksek nem içeriğine sahip ve ince, kırık bantlar şeklindedir. Dünyanın başka yerlerinde çok daha iyi rezervler mevcuttur ve henüz işletilmeye ihtiyaç doğmamıştır.

Demir cevheri Antarktika’daki yüzey kayalarında yaygındır ve buzun derinliklerinde izlenmiştir. Ancak Antarktika’nın izole oluşu, bu cevherin işletmeye değerinin olmayacağı anlamına gelmektedir.

Doğu Antarktika’daki Dufek Masifi olası bir krom kaynağı olarak tanımlanmıştır ancak yalnızca teorik olarak bilinmektedir.

Antarktika’daki kayaların petrol veya gaz içerdiği öne sürülmüştür. Ancak herhangi birini bulmak için sondaj yapılmamıştır. Diğer maden kaynaklarında olduğu gibi ticari olarak çıkarılmaları pek olası değildir.5


Kaynakça

1 T.C. Dışişleri Bakanlığı resmî web sitesi: https://www.mfa.gov.tr/antarktika-antlasmasi.tr.mfa.

2 Marks, B. C., Barnes, J. N.,1993. “The Future of Antarctica Under the Environmental Protocol”, The Journal of Environment & Development, Cilt 2, No. 2, s. 169-174.

3 Coşkun, S. A., 2018. Antarktika Kıtasındaki Hukuki Rejim Ve Türkiye’nin Kıtadaki Varlığı. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 22(3), 67-112.

4 Redgwell, C.,1994. “Environmental Protection in Antarctica: The 1991 Protokol”, The International and Comparative Law Quarterly, Cilt 43, No. 3, s. 599-634.

5 https://www.coolantarctica.com/


Yazarlar