İng. Glacier
Buzullar yağan karın birikmesi, sıkışması eriyip tekrar donması ve yeniden kristallenmesi şeklinde bir dizi uzun ve karmaşık süreç sonucu oluşan buz kütleleridir.1, 2 Bir yerde yağan ve biriken kar miktarı eriyen kar miktarından fazlaysa, yani yağan karın bir bölümü yaz mevsiminde tamamen erimeden kalırsa kalıcı kar oluşur. Uzun yıllar boyunca süreçlerin tekrar etmesi durumunda biriken kar, katmanlar oluşturur ve kendi kütlesinin ağırlığı altında sıkışması nedeniyle yoğunluğu giderek artar ve buzul buzuna dönüşür.3 Başka bir deyişle, bir yerde kar yeterince uzun bir süre yerde kalır ve birikirse buzul buzuna dönüşür. Bu durum hava sıcaklığına ve iklime bağlıdır.1 Karın sıkışma oranları ile kar ve buz kristallerinin özelliğine göre taze kardan buzul buzuna kadar bazı ara formlar oluşur. Granüler kar, ıslak kar ve firn gibi yapılar biriken karın sıkışması sonucu oluşan ve buzul buzundan daha az yoğun olan yapılardır. Taze toz karın yoğunluğu 50-70 kg/m³ iken, buzul buzunun yoğunluğu 830-917 kg/m³ aralığındadır.1
Buzulların kapladığı alan birikme (ing. accumulation) zonu ve erime (ablasyon, ing. ablation) zonu olmak üzere iki ana bölüme ayrılır. Bu iki bölüm kalıcı kar sınırıyla benzerlik gösteren denge hattı (ing. equilibrium line) tarafından ayrılır.4 Denge hattı veya kalıcı kar sınırında kar birikimiyle gerçekleşen kütle kazancı ile erimeyle gerçekleşen kütle kaybı birbirine eşittir. Kalıcı kar sınırının yukarısındaki buzul alanı birikmenin baskın olduğu birikme zonudur. Bu zon buzulun yüksek bölümlerine karşılık gelir. Bu bölümde buzulun yüzeyi büyük oranda kar örtüsüyle devamlı kaplıdır. Bu bölümde kar yağışı, rüzgar taşıması ve dağ buzullarında çığlar nedeniyle buzul yüzeyinde kar birikmesi ve biriken karın firne dönüşmesi süreçleri hakimdir. Birikme zonu aynı zamanda soğuk bölgedir. Ablasyon zonu ise kalıcı kar sınırının aşağısında, bu sınır ile buzul dili arasında kalan bölümdür. Bu bölümde buzul erime, süblimasyon, akma, buharlaşma ve parçalanma (ing. calving; deniz ve göl ortamına ulaşan buzul önlerinde meydana gelen parçalanma) gibi çeşitli süreçler nedeniyle kütle kaybeder.5 Öte yandan dağ ve vadi buzullarında ablasyon bölgesi çoğunlukla Himalaya buzullarında olduğu gibi kaya döküntüsüyle kaplanabilir. Sediman birikimi ve moren (bkz. moren) oluşumu da erime zonunda gerçekleşir. Buzullar kar birikimi ile kütle kazanırken bir yandan da erimeyle kütle kaybeder. Bu durum buzul bütçesi (bkz. buzul kütle dengesi) olarak adlandırılır.6 Kütle kazancı ve kütle kaybı arasında denge varsa buzullar sabit kalır. Eğer kar birikimi şeklinde kütle kazancı erimeyle gerçekleşen kütle kaybından fazlaysa pozitif buzul kütle dengesi nedeniyle kalıcı kar sınırı alçalır ve buzul büyüyerek genişler, tersi durumda eğer erime birikmeden fazlaysa yani buzul kütle dengesi negatifse kalıcı kar sınırı yükselir buzul gerileyerek küçülür.3, 7, 8 Buzulun büyüyerek ilerlemesi ve eriyerek gerilemesi arasındaki döngüler iklim ve buzul akışı tarafından kontrol edilir.3
Buzulların tanımına ilk defa 11. yüzyılda İzlanda literatüründe rastlansa da, bunların hareketi konusundaki ilk fikirler 1750’lerde ortaya çıkmaya başlamıştır.1 Buzullar dinamik ve kırılgan buz kütlelerinden oluşan devamlı hareket eden yapılardır.2 Bu hareket yerçekiminin etkisi ve kendi ağırlıkları altında oluşan strese bağlı olarak meydana gelir.9, 10 Birikme alanından erime alanına kar ve buzun transferi buzul akışı (bkz. buzul akışı) vasıtasıyla olur. Bu akış kayma (ing. sliding), viskoz akış (buz kristallerinin deformasyonu) ve buzul yatak/taban deformasyonu şeklinde farklı süreçlerle gerçekleşir.11 Bu hareket dağ ve vadi buzullarında çoğunlukla yüksek rakımlardan alçaklara doğru olurken, örtü buzullarında merkezdeki buz domlarından çevreye doğru gerçekleşir. Buzullar hareket etme kabiliyetleri nedeniyle topoğrafyayı aşındırarak buzula özgü yerşekillerinin (bkz. buzul topoğrafyası) oluşmasına sebep olur. Ayrıca üzerinden geçtikleri topoğrafik engebeler nedeniyle buzul yüzeylerinde artan strese bağlı olarak buzul yarıkları/çatlakları (krevas, ing. crevasse) ve birbirini kesen çatlaklar nedeniyle serak (ing. serac) olarak adlandırılan buz kuleleri oluşur. Dağ buzullarında buzul ile anakaya arasında çoğu zaman ana buzul çatlağı (rimaye veya bergschrund) görülür.
Günümüzde yeryüzünün %10’u buzullarla örtülüdür. Son Buzul Maksimumu’nda ise bu oran %30’dur.1 Günümüz buzullarının çok büyük bir kısmı Antarktika ve Grönland’da, geri kalan buzullar ise yüksek dağlarda depolanmaktadır. Katmanlar hâlinde biriken karın zamanla buzul buzuna dönüşmesi süreci geçmiş iklim ve ortamların kimyasal kaydını tutması açısından son derece önemlidir.11 Öte yandan buzullar, dünyadaki en büyük tatlı su kaynaklarıdır. Bu nedenle buzulların oluşumu veya erimesinin ekosistem ve insan toplulukları üzerindeki etkisi büyük olabilir.12 Bugün yeryüzündeki bütün tatlı suların yüzde 90’ını Antarktika’daki örtü buzulları oluşturmaktadır.3