İng. Glacier Classification
Buzullar termal ve morfolojik özelliklerine göre iki farklı sınıflandırmaya tabi tutulur. Termal sınıflandırma iklim, jeotermal ısı ve buz örtüsünün yalıtım özellikleri gibi faktörler tarafından kontrol edilen buz kütlesinin iç termal özelliklerine dayanır.1 Termal sınıflandırmada buzullar ılıman (sıcak tabanlı), soğuk (soğuk tabanlı) ve politermal (sıcak ve soğuk tabanlı) olmak üzere üçe ayrılır. Küçük buzullardan kıtasal buz örtülerine kadar farklı ölçekteki buz kütleleri, bu sıcaklık rejimlerinden birini sergileyebilir. Ilıman buzullarda atmosferik koşullardan etkilenen yüzeydeki buz katmanı hariç, buz tamamen erime noktasındadır. Buz kütlesinin içinde ve altında su serbest hâlde bulunabildiğinden buzulun hızlı akışı söz konusudur.1 Bu nedenle ılıman buzullar ıslak tabanlı buzullar olarak da tanımlanırlar.2 Ilıman iklimlerdeki çok yüksek olmayan dağlarda görece yüksek kar girdisinin, derindeki buzu kış mevsimindeki düşük sıcaklıklara karşı izole etmesi, ılıman buzulların özelliklerinin başında gelir.1, 3 Soğuk iklim koşullarındaki soğuk buzullarda ise buz tamamen erime noktasının altında olduğu için buzulun içinde ve tabanında su serbest hâlde bulunamaz. Bu durum buzulun anakaya üzerindeki hareketini oldukça kısıtlar. Buzul hareketi taban kaymasından ziyade iç deformasyon şeklinde gerçekleşir. Antarktika’nın kuru vadilerinde (bkz. kuru vadi) düşük yağış ve birikim nedeniyle soğuk karakterdeki ince buzullar oluşur ve bu buzullar yıl boyu donma sıcaklığı altındadır.1 Politermal buzullar ise hem ılıman hem soğuk buzun bir karışımıdır ve Dünya’daki yüksek enlemlerde ve yüksek irtifalarda bulunurlar.1 Politermal buzullarda buz katmanının kalın olduğu birikme alanı ılıman karakterliyken, buz katmanının daha ince olduğu kenar bölgeler ile buzulun yüzeyi soğuk karakterlidir.3, 4 Svalbard gibi denizel kutup iklim bölgelerinde, Kanada Arktiği’nde ve İskandinavya’nın yüksek iç bölgelerinde yaygındırlar. Antarktika ve Grönland örtü buzulları üzerinde yapılan son çalışmalar, eskiden sanıldığının aksine buradaki buz örtülerinin, termal yapıları açısından çok daha karmaşık olduklarını ortaya çıkarmıştır.5, 6, 7 Bu örtü buzulları soğuk yüzey sıcaklıklarına sahip olmakla birlikte, kalın buz kütlesinin yaptığı yüksek basınç nedeniyle taban buzu erime noktasındadır. Bu nedenle bunlar politermal olarak sınıflandırılmaktadır.1 Buzulların termal taban rejimi anakaya erozyonunu ve depolanmayı kontrol ettiği için jeomorfolojik süreç ve yer şekillerinin anlaşılmasında önemlidir.8
Morfolojik özelliklerine göre buzul sınıflandırması ise bir buz kütlesinin çevresindeki topoğrafyayla ilişkisi, geometrisi ve fiziki özellikleri gibi yüzey morfolojisine dayanır.1 Bu sınıflamaya göre karasal buz kütleleri iki ana gruba ayrılır. Bunlar, çevreleyen topoğrafya tarafından sınırlandırılmayan buzullar ve topoğrafya tarafından sınırlandırılan buzullardır. Topoğrafyadan bağımsız olan buzullar, buz örtüleri (bkz. buz örtüleri) ve buz takkeleridir (bkz. buz şapkaları). Bunlara ek olarak buz örtüleri ve buz şapkalarından kaynaklanan buz nehirleri (bkz. buz nehirleri), çıkış buzulları (outlet glaciers) ve buz sahanlıkları da bu grupla ilişkilidir.9 Bu türdeki buzullar bütün topoğrafyayı örtme eğiliminde oldukları için buz akışları merkezi kısımlarda anakaya topoğrafyasından bağımsızdır.9 Buz örtüleri Antarktika ve Grönland’da olduğu gibi birkaç km kalınlıkta buz kütleleridir ve üzerinde bulundukları anakayayı büyük oranda örterler. Bu buzulların merkezi kısımları dom şekillidir. Buz şapkaları ise daha küçük ölçekli (50.000 km²den daha küçük alana sahip olanlar) örtü buzullarıdır. Bunlar daha çok dağların zirvelerini ve bazı adaları örten buzullardır. Buz nehirleri ve çıkış buzulları ise örtü buzulları ile buz şapkalarının drenajını sağlayan yapılardır. Buz örtülerinin dışa doğru hareket hızları artar. Çıkış buzulları oluk veya vadilere yönelirken, buz nehirleri kendisinden daha yavaş hareket eden buzlarla çevrilidir. Bu gruptaki son buzul tipi olan buz sahanlığı ise örtü buzullarının deniz ve okyanus içinde yüzen uzantılarıdır. Buz dağlarının kopması şeklinde kütle kaybeden bu buzullar, örtü buzullarının kütle kaybından sorumludur.
Topoğrafyaya bağımlı olan veya topoğrafya tarafından kontrol edilen buzullar ise buzul alanı (ice field), vadi buzulları, sirk buzulları, piedmont buzulları ve asılı (niş) buzullardır. Buzul alanı dağ sıralarının üzerini kısmen örten ancak buz örtüleri ve buz şapkalarındaki gibi buz domlarına sahip olmayan buzullardır. Bu nedenle üzerini örttükleri anakaya topoğrafyasının manzarası buzul yüzeyi manzarasına yansıyabildiği gibi, buz akışları alttaki topoğrafyadan etkilenir.9 Ayrıca anakaya topoğrafyasına ait zirve ve sırtlar, buzulun içinde ve çevresinde yükselebilir. Alaska ve Patagonya buzulları bu gruba örnektir. Topoğrafya tarafından sınırlandırılan diğer buzul tipi, vadi buzullarıdır. Vadi buzulları bir vadiye yönelmiş, eğim aşağı hareket eden buz kütlelerinden oluşan ve anakaya yamaçlarıyla çevrili olan buzullardır. Dağ buzullarının olduğu hemen her coğrafyada yaygın olan buzullar birçok sirk ve yan koldan beslendiği için flüvyal sistemde olduğu gibi dendritik drenaj yapısı gösterebilir.9 Vadi buzullarının yukarı bölümlerinde, buzul beslenme alanına karşılık gelen sirk buzulları bulunur. Genellikle üç tarafı anakaya duvarlarıyla çevrili olup eğim aşağı bakan kısımları açık olan depresyonların içindeki buzullardır.10 Vadi buzulları genellikle bir veya çok sayıdaki sirk buzulu tarafından beslenir. Vadi buzulları ve sirk buzulları, dağ buzulları veya Alpin buzullar olarak da bilinir. Topoğrafya tarafından sınırlandırılan diğer bir tür ise piedmont buzullarıdır. Bunlar vadi buzulları veya çıkış buzullarına ait buzul dillerinin az eğimli bir topoğrafya yüzeyine ulaşmaları sonrasında kenarlara doğru yayılarak bir lob oluşturmasıyla meydana gelen buzullardır. Kanada Arktiği ve Grönland’da yaygın olarak görülürler. Son olarak asılı buzullar ise dağların dik yamaçlarında asılı duran buz kütleleridir. Küçük ölçekli olan bu buzullar eğimli yamaçlar üzerinde asılı durdukları için buz çığlarına sebep olur.