Yaşam Bilimleri


İng. Trauma

Travma, herhangi bir dış etmen nedeniyle bir organın ya da dokunun yapısında ya da işleyişinde oluşan hasardır. Antarktik ve arktik bölgelerde yapılan faaliyetlerde araştırmacılar arasında en sık görülen sağlık sorunudur.

Antik Yunan kökenli olan “travma” kelime olarak “yara” demektir ve genel olarak fiziksel yaralanmayı ifade eder ancak günümüzde ruhsal problemlerin bir kısmı da travma olarak anıldığı için travma yerine yaralanma terimi de kullanılabilir. Yaralanmalar, yaralanan vücut bölgesi (kafa, karın, omurga, vs.); yaralanmaya sebep olan madde (ateşli silah, delici kesici alet, vs.); yaralanma sırasında yapılmakta olan aktivite (trafik kazası, spor, vs.); yaralanma olduğunda bulunulan yer (ev, iş yeri, araç içi, vs.) ya da yaralanmadaki niyete (kaza, intihar, vs.) göre pek çok farklı şekilde tanımlanabilir. En yaygın sınıflama ise yaralanma mekanizmasına göre yapılır. Buna göre en sık görülen mekanik yaralanmalardır ve künt ve penetran olarak ikiye ayrılır.

Künt yaralanma, etki gücü yüksek bir darbe nedeniyle vücut bölgelerinde deriyi delip geçmeden ortaya çıkan yaralanmalardır. Günlük hayatta yüksekten düşmeler, trafik kazalarına kadar pek çok durum bu tip yaralanmalara yol açabilir. Künt yaralanmalarda hasar, hareket eden bir cismin hızında ani azalma ya da artma olması sonucu kesme kuvveti ya da ezilme ile oluşur. Kesme kuvveti, birbirleri ile bağlantılı organ ve dokuların arasında çekilme ve gerilmeler sonucu damarlarda ve hem içi boş hem de içi dolu organlarda yırtılmalar ve parçalanmalar olmasıdır. Sonuçta tipik olarak kontüzyon (morarma, çürük), abrazyon (sıyrık), laserasyon (yırtık) ve kırıklar ortaya çıkar. Kontüzyon yani morarma hasar gören bölgedeki damarların yırtılması ve çevre yumuşak dokuya kan sızması ile oluşan görüntüdür. Abrazyon derinin üst tabakasının zarar görmesi iken laserasyon ezilme kuvvetine bağlı olarak doku bütünlüğünün bozulmasıdır. Yaralanmanın şiddetine göre dokunun bir parçası ayrılabilir (avülsiyon) ya da tamamen kopabilir (ampütasyon). Künt yaralanmalar, kafa, göğüs, karın gibi hayati bölgelerde hasara ve iç kanamalara da neden olabilir. Hatta vücut yüzeyinde hiçbir belirti olmayıp iç organlarda hasar gelişme ihtimali de vardır. Kutup bölgelerinde sıkça görülen burkulmalar, disk hernileri gibi kas iskelet sistemi yaralanmaları da bu gruba dahil edilmektedir.1

Penetran yaralanmalar, yabancı bir cismin deri bütünlüğünü bozarak dokuların içine girdiği, deri altı dokularda ve daha derinde hasar oluşturduğu yaralanmalardır. Genel olarak delici kesici alet yaralanmaları ve ateşli silah yaralanmaları olarak ayrılabilir. Kesici aletler, jilet, cam, teneke gibi keskin tarafının deriye sürtülmesi ile dokuların kesilmesine neden olan aletlerdir. Bunlar deri, deri altı dokular, kaslar, damarlar, sinirler ve tendonlarda kesiğe sebep olabilir ama kemikte nadiren hasar oluşturur. Ancak yaralamaya sebep olan aletin büyüklüğüne göre kemik hasarı da mümkündür. Delici ya da batıcı aletler ise iğne, kalem, tornavida, çivi gibi sivri uçları ile deride ve altındaki dokularda hasar oluştururlar. Dışarıda görülen yaralanma küçük olsa da derinliği fazla olabilir. Bıçak, makas, çakı gibi aletler ise hem kesici hem delici özellikte olabilir. Bu tür aletler delici özellikleri nedeniyle deride büyük bir yara oluşturmadan derinde büyük hasar oluşturabilirler. Kutup bölgelerinde bildirilen diğer bir çeşit penetran yaralanma yaban hayvanlar tarafından ısırılmadır.2,3 Bu tarz yaralanmalarda ısıran türün çene gücüne göre hem penetran hem künt yaralanma oluşabilir. Ateşli silah yaralanmaları ise, tabanca, av tüfeği ve askeri silahlardan atılan mermi gibi cisimler ile oluşan yaralanmalardır. Penetran yaralanmalarda, hasara neden olan aletler dokuya girip çıkabilir, dokuda kalabilir ya da özellikle ateşli silah yaralanmalarında vücut içinde yol izleyip başka bir yerden çıkabilir. Giriş ve çıkış yerleri farklı olan bu yaralanmalara perforan yaralanmalar da denir.

Penetran yaralanmalarda hasar, ister delici-kesici aletlerle ister ateşli silahlarla olsun penetre olan cismin çevre dokulara kinetik enerji iletmesiyle olur. Dolayısıyla doku hasarının büyüklüğü cismin enerjisi ile doğru orantılıdır. Delici-kesici aletlerin çoğu düşük enerjilidir. Ateşli silah ise orta (tabanca) ya da yüksek enerjili (av tüfeği, askeri silahlar) olarak kabul edilir. Düşük enerjili yaralanmalarda, etkilenen alan yaralamaya neden olan cismin doğrudan temas ettiği bölgedir ve hasara bağlı burada bir boşluk oluşur. Buna kavitasyon denir. Yaralanma sadece kavitasyonun olduğu bölgededir ve ciddiyeti burada zarar gören vücut yapıları ile ilişkilidir. Yüksek enerjili yaralanmalarda ise, dokulara aktarılan kinetik enerji çok daha fazladır ve bir basınç dalgası oluşturur. Vücuda giren cisim örneğin mermi vücuda girdikten sonra ilerlemekte olduğu yol boyunca çevre dokuları basınç dalgasının etkisiyle ittirerek önünde geniş ve kısa sürede kapanan bir boşluk oluşturur. Buna da geçici kavitasyon adı verilmektedir. Böylece sadece cismin temas ettiği yerlerde değil, çevre dokuların itilmesi nedeniyle ezilen daha uzak bölgelerde de hasar oluşabilir. Sonuç olarak penetran yaralanmalarda, hasarın ciddiyetinin yaralanan bölge ve yaralanmaya neden olan cismin şekli, büyüklüğü ve enerjisi belirler.

Sık karşılaşılan bir yaralanma ise termal yaralanmalardır. Bu grupta genellikle ilk akla gelen yanıklar olmakla birlikte soğuğa maruz kalma ile donuklar ve hipotermi gibi ciddi sağlık sorunları oluşabilir. Yanıklar, sıcak yüzeyler, sıcak sıvılar, alev ya da buhara temas sonucu oluşan doku hasarıdır. Vücuda aktarılan ısı nedeniyle dokularda sıcaklığın artması ve hücrelerin normal yapı ve işlevini kaybetmesi ile hasar oluşur. Genellikle zarar gören dokuların derinliğine göre en hafiften en ciddiye doğru 1, 2, 3 ve 4. Derece yanık olarak sınıflandırılır. Yaralanmanın ciddiyeti, yanığın derinliği, alanı ve etkilediği organlar ile ilişkilidir. Yangın kaynaklı yaralanmalarda toksik gazların solunması ile kimyasal yaralanma (zehirlenme) da oluşabilir. Bunların arasında en sık görülen karbonmonoksit zehirlenmesidir. Çok sıcak bir ortamda uzun süre bulunulması ile vücut sıcaklığının 41 derece üstüne çıkması ile hipertermi oluşur. Kutuplar gibi soğuk ortamlarda görülmesi son derece nadirdir.

Kimyasal yaralanmalar, asit ya da alkali maddeler ve her ikisi de olmayan toksik ya da irritan maddelere temas etme, bunları soluma ya da bu maddeleri yutma ile oluşabilir. Bu tarz maddelerin kullanıldığı laboratuvarlar ve benzeri çalışma ortamları ile bulunduruldukları her yerde görülebilir. Kimyasal maddelere temas ile “yanık” oluşsa da buradaki doku hasarı “yanma” sonucu değil dokudaki proteinlerin yapılarını bozan kimyasal reaksiyonlar sonucudur. Alkali maddeler dokuda sabunlaşmaya sebep olurken asidik maddeler koagulasyon nekrozu adı verilen kimyasal bir süreç oluştururlar. Termal yanıklardan en önemli farkı yaralanmanın bir anda olmayıp bir süre boyunca devam etmesidir. Bu nedenle etkilenen bölge küçük olsa da derinliği fazla olabilir. Kimyasal maddelerin solunması ve yutulması ise hem yanıklara hem de zehirlenmelere neden olabilir.

Bunların dışında elektrik yaralanmaları ve basınç, ses, radyasyon gibi fiziksel etmenlere maruz kalma ile oluşan yaralanmalar da vardır. Boğulmalarda olduğu gibi oksijensiz kalmak da önemli bir yaralanma mekanizmasıdır. Aşırı fiziksel efor ile de yaralanma oluşabilir. Ağır cisimleri kaldırmak, uzun süre yürümek ya da koşmak bu tarz yaralanmalara yol açar.

Farklı tip yaralanmaların birlikte olması da mümkündür. Patlama yaralanmalarında aynı anda künt, penetran, termal ve basınç yaralanmaları oluşabilir. Trafik kazaları, ezici ve kesici özelliği olan aletlerle yaralanma gibi pek çok durumda künt ve penetran yaralanmalar birlikte görülebilir. Benzer şekilde mekanik travmalara kimyasal, termal ya da diğer yaralanma tipleri eşlik edebilir. Vücudun en az iki bölgesinde en az iki ciddi yaralanma olmasına ise politravma yani çoklu yaralanma denir. Bu yaralanmanın ölüme ya da uzuv kaybına neden olabilecek şiddette olması ise majör travmadır.

Kutupların zorlu iklimi, kar ve buz kaplı, engebeli arazi koşulları özellikle mekanik travma riskini arttırmaktadır. Kayıtlara göre burkulma incinme gibi kas iskelet sistemi yaralanmaları ile kesik ve çürükler (berelenme) en çok bildirilen sorunlardır. Soğuğa karşı uygun kıyafetlerin kullanımı ve tedbirlerin uygulanması ile soğuk yaralanmalarında azalma kaydedilmektedir.1,4 Nadir de olsa aşırı efor ile bel ya da eklem yaralanmaları görülmektedir.

Her bir yaralanma şekli ayrı bir tedavi gerektirebilir ancak ilk yardım uygulamaları tüm yaralanmalara müdahale için esastır. Kutup ortamında ciddi yaralanmaların idaresi oldukça zor olduğundan korunma esastır. International Union for Circumpolar Health (IUCH) gibi bazı uluslararası organizasyonlar da yaralanmaların izlenmesi, risk faktörlerinin belirlenmesine yönelik araştırmalar düzenlemekte ve korunma programları geliştirmektedir.


Kaynakça

1 Ikeda, A. ve diğerleri. (2019) Disease and injury statistics of Japanese Antarctic research expeditions during the wintering period: evaluation of 6837 cases in the 1st-56th parties - Antarctic health report in 1956-2016. Int J Circumpolar Health, 78(1), 1611327. DOI://doi10.1080/22423982.2019.1611327.

2 Bovard, R.S. (2000) Injuries to avian researchers at Palmer Station, Antarctica from penguins, giant petrels, and skuas. Wilderness Environ Med, 11(2), 94-8, DOI://doi 10.1580/1080-6032(2000)011[0094:itarap]2.3.co;2.

3 Reisinger, R.R. ve diğerleri. (2020) Seal bites at sub-Antarctic Marion Island: Incidence, outcomes and treatment recommendations. J S Afr Vet Assoc, 91(0), e1-e6, DOI://doi10.4102/jsava.v91i0.1720.

4 Bhatia, A. ve diğerleri. (2013) Reasons for medical consultation among members of the Indian Scientific Expeditions to Antarctica. Int J Circumpolar Health, 72, 20175, DOI://doi10.3402/ijch.v72i0.20175.


Yazarlar