İng. Vikings
Viking kavramı ‘akıncı’, ‘korsan’ veya ‘yağmacı’ anlamında kullanılan eski bir İskandinav terimidir. Modern kullanımda, Viking Dönemi, şu anda Danimarka, İzlanda, Norveç, İsveç ve Güney Grönland olarak bilinen bölgeyi ve tarihte MS 750 ila 1050 arasındaki dönemi tanımlamaktadır.1 Finlandiya ayrı bir kültürel varlık olmakla birlikte, Viking Çağı’nın bazı özelliklerini de paylaşmaktadır. Viking Dönemi, pagan dininden Hıristiyanlığa geçişle başlamıştır. Kolonizasyon, yüksek hareketlilik, artan ticaret, baskın popülasyon artışı, yeni gemi teknolojisi, nispeten yaygın okuryazarlık ve küçük krallıklardan merkezi devletlerin başlangıcına genel bir geçiş temel karakteristiklerinden olmuştur.
Viking kelimesinin kökeni belirsizdir. Öneriler arasında; vika, bir kürek kayması, Oslo’nun Viking Dönemi adı olan Viken, Eski İskandinav dilinde “bay” anlamına gelen vik ve ticaret merkezi anlamına gelen Anglo-Sakson/Latin wic/vicus bulunmaktadır.2 Bugün “Vikingler” deyimiyle o dönemin tüm İskandinavları kastedilse de “İskandinav” daha doğru bir terimdir. Viking döneminin insanları kendilerini coğrafi olarak yaşadıkları bölge ile ifade etmişler ve “viking” kelimesini Araid’e katılan bir adam için kullanmışlardır. Genişleme her yönde gerçekleşmiş ve baskınlar, ticaret, yabancı yöneticiler için paralı askerlik ve sömürgeleştirme olmak üzere dört unsuru barındırmıştır. Baskınlar ve ticaret, birçoğu kalıcı kasabalar hâline gelen mevsimlik üslerin kurulmasıyla sonuçlanmıştır.3
Viking Baskınları
Kaydedilen en erken baskın, 789’da İngiltere’ye olmuştur. Ardından 793’te Lindisfarne (Kuzeybatı) manastırına baskın yapılmıştır. İspanya, İtalya ve Kuzey Afrika’dan; İrlanda, İskoçya, Frizya kıyıları ve günümüzdeki Almanya bölgesine kadar baskınlar aynı zamanlarda başlamıştır. Frankia’ya kaydedilen ilk saldırı 799’da gerçekleşmiştir.3 Charlemagne’nin 814’te ölümünden sonra, Frankia iç savaşla bölündüğünde, Vikingler, Loire, Somme ve Seine nehirlerindeki üslere yerleşmişlerdir. Savaşa paralı askerler olarak katılmışlar ve savaş 843’te sona erdikten sonra bile çevredeki bölgeleri terörize etmişlerdir. Bunun bir sonucu olarak, daha fazla baskından kaçınmak için kraliyet gelirinin büyük bir kısmı Vikinglere fidye olarak ödenmiştir. Danegeld’e ilk olarak 845’te Paris’te ödeme yapılmış ve sonraki 50 yıl boyunca Vikingler yalnızca Fransa’da 30.000 libre ve İngiltere’de bu miktarların birkaç katı kadar gümüş almıştır. Fransa’da durum 911’den sonra Norveç Hrolfur’una (Rollo) toprak verildiğinde düzelmiştir.3
Ticaret
Baskınlar, Alman nehirleri yoluyla kıta Avrupası’na ve kıyılar boyunca Batı Avrupa’ya yapılan ticaretle birleştirilmiştir. En geniş ticaret ağı, Rus nehirleri üzerinden İsveçliler ile Doğu arasında olmuştur. İkinci ağ olarak, Hindistan ve Çin’den “ipek yolu” ile gelen malları almışlardır. Arkeologlar İsveç’in Birka kasabasında Çin ipekleri ve İsveç’in kuzeyindeki bir mezarda Hindistan’dan bir kertenkele çantası bulmuşlardır. İthal mallar öncelikle mücevher, ipek, kadife, bakır alaşımları, kalay, baharat, şarap, kuruyemiş gibi yiyecekler ve lüks ev eşyaları gibi ürünlerdi. Karşılığında ise İskandinavlar, kürk, deri, deniz memelisi yağı, mors fildişi ve köleler teklif etmişlerdir. Kuzey Norveç, İsveç ve Finlandiya’da, bu ürünlerin bazıları vergilendirme ve Saami ile ticaret yoluyla elde edilmiştir. Demir stoğu Finlandiya’dan ince şamlı kılıç bıçaklarının üretildiği ve daha sonra kuzey ülkelerine satıldığı Frank bölgesine ihraç edilmiştir.4 Çeşitli İskandinav grupları arasında domuz eti, un, malt ve şerbetçiotu, sabuntaşından ev kapları, bileme taşları, kemik ve boynuz ürünleri önemli ticaret ürünleriydi. Ticaret genellikle bir reis veya kral tarafından kontrol edilen ticaret limanları ve kasabalarla sınırlıydı. Önemli ticaret limanları arasında Norveç’te Kaupan, Danimarka’da Ribe, İsveç’te Löddeköpinge ve İzlanda’da Eyrar bulunuyordu. Birka (İsveç), Haithabu (şimdi Schleswig, Almanya) ve Oslo, Trondheim ve Bergen (Norveç) büyük şehirlerdi. Vikingler, Staraja Ladoga (Rusya Federasyonu), Wolin (Polonya), Dorestad (Frizya), York (İngiltere), Dublin’de (İrlanda) ve diğer birçok yerde de aktifti.1
Siyasal Sistemler ve Sosyal Organizasyon
Siyasi ve dini güç soyluların elindeydi. Kontrol; kişisel liderlik, askeri yiğitlik ve takipçi sayısıyla elde edilmiştir. Sadakat ise toprak bağışlarıyla, hediyelerin dağıtılmasıyla, gösterişli şölenlerle ve zenginliğin sergilenmesiyle satın alınmıştır. Karşılığında, soylular askeri koruma ve maddi destekte bulunmuşlardır. Temel sosyal birim, çekirdek bir ailenin yaşadığı çiftlikti. Bütün çiftlikler eşit değildi. Büyük mülk sahipleri, bir dizi uydu çiftliğinden kirayı kontrol etmekte ve toplamaktaydı. Büyük mülkler her zaman en verimli toprakları işgal ediyordu ve önde gelen reislerin salonları uydu çiftliklerdeki konutlardan yalnızca daha büyük değil, aynı zamanda daha ayrıntılıydı. Kuzey Norveç’teki Borg’daki bilinen en büyük şef salonu, 83 m uzunluğunda, standart bir çiftlik konutunun yaklaşık beş katı uzunluğundaydı. Ayrıca hem özgür hem de köleleştirilmiş bireylerden oluşan hatırı sayılır bir işgücü vardı. Liderler arasındaki rekabet, savaş için bir teşvikti. Rakiplerin, toprak ve destekçileri üzerindeki hakimiyet, Danimarka, Norveç ve İsveç gibi büyük krallıkların oluşumuna yol açtı. Danimarka’da bu süreç aşağı yukarı 10. yüzyılın sonlarında Harald Bluetooth tarafından tamamlandı.
Kolonizasyon
9. yüzyılın sonlarından itibaren, İskandinavlar kuzey ve doğu İngiltere’deki Danelaw’a kalıcı olarak yerleşmişlerdir. 9. yüzyılın sonunda, Hebridler, Orkneyler ve Shetland Adaları da dahil olmak üzere İskoçya’nın çoğu İskandinav şefliği hâline gelmişti. Yerel sakinlerin bir kısmı köle olarak alınırken, İskandinavların çoğu da yerel ailelerle evlenmişti. Farolar 825 yıllarında yerleşmişlerdi. Atlantik’te, İskoçya ve İzlanda’nın tam ortasında yer alan bu kasabalarda yalnızca birkaç İrlandalı keşiş yaşamaktaydı. İzlanda’nın da, önceki sakinleri İrlandalı keşişlerdi. Volkanik küller üzerindeki radyo karbon tarihlerine göre 871±2’den kısa bir süre sonra büyük ölçekli yerleşim başlamıştı. Yerleşim, muhtemelen reisler tarafından yönetilen oldukça organize bir girişimdi. Yerleşimcilerin çoğu, İsveç’ten bazı kişilerle birlikte Norveç, İskandinav İskoçya ve İrlanda’dan gelmişti. 930’da İzlandalı şefler, müzakereler ve anlaşmazlıkların çözümü için ortak bir nokta olarak hizmet veren, her yıl açık havada yapılan bir toplantı olan Althing’i kurmuşlardır.
Yaklaşık 985/986’da İzlanda’dan o zamanlar ıssız olan Güneybatı Grönland’a göç gerçekleşti. Bu İskandinav kolonisi neredeyse 500 yıl sürdü. Grönland’dan, Kuzey Amerika kıyıları boyunca Vinland’a, muhtemelen Saint Lawrence Körfezi’ne kadar keşif yapıldı.
Kölelik
Viking Dönemi boyunca kölelik vardı. Köleler genellikle baskınlarda alınır ve daha sonra Avrupa köle pazarlarında satılırdı. Köleler her zaman kötü muamele görmüyordu. Bir köle küçük bir çiftliği işletebilir ve çok çalışarak özgürlüğünü elde edebilirdi.5 Ancak, ölümünde çiftliği eski efendisi tarafından miras alınırdı.
Kadının Konumu
Özgür kadınlar, Hıristiyanlaşmadan önce daha geniş haklara sahipti. Bir kadın boşanma davası açabilmekte ve çeyizini elinde tutma hakkına sahipti. Kocasının Viking ya da ticaret seferlerinde yokluğu sırasında, mülkü ya da çiftliği işletiyor ve ticaretin bir kısmını kontrol edebiliyordu.5 Bununla birlikte, mirası bir erkek kardeşinkinden daha azdı. Kadın köleler cariye olarak tutulmaktaydı. Hakları ise oldukça az düzeydeydi.1
Ekonomi
Ekonominin temeli, hayvancılıktı. İskandinav ülkelerinin yüksek enlemleri (55° K ila 72° K), kısa büyüme mevsimi ve ekilebilir toprağın göreceli kıtlığı nedeniyle, tahıllar yalnızca Danimarka, Güney İsveç ve Güney Norveç’te başarılı bir şekilde yetiştirilebilmekteydi. Arpa, çavdar ve yulaf yetiştirilen başlıca ürünlerdi. Danimarka az miktarlarda da olsa buğday üretmekteydi. Sığırların yanı sıra koyun ve keçiler süt, et ve yün için yetiştirilmekteydi. Grönland’da, Viking Dönemi’nde süt hayvancılığı egemendi. Tarım; avcılık ve balıkçılıkla desteklenmişti. Kürkler ve mors dişleri ise ticaret yoluyla önemli bir gelir kaynağıydı.6
Dil, Yazı ve Edebiyat
Viking Çağı’nın başlangıcında, tüm İskandinav halkı, o zamana kadar kuzey Avrupa’nın ortak Germen dilinden farklı hâle gelen Eski İskandinav dilini konuşmaktaydı. Viking Dönemi’nin sonunda, Doğu ve Batı İskandinav dilleri arasındaki lehçe farklılıkları dikkat çekiciydi, ancak 13. yüzyıla kadar farklılıklar atalara ait Norveççe, Danca ve İsveççeyi oluşturacak kadar belirgin hâle gelmemişti. İzlanda’da ise değişim çok daha yavaş olmuştur, bu nedenle modern İzlandaca’nın, Eski İskandinav dilinden farkı çok azdır.
Viking Çağı’nda yazı da yaygındır. Kullanılan alfabe, 24 rünlü Eski Germen futharkından türetilen 16 rünlü futharktı. Runik yazıtlar, esas olarak anıt taşlar (sözde runestones) üzerinde hayatta kalmıştır. Korunmuş huş ağacı kabuğu, ahşap ve balmumu üzerindeki metinler, okuryazarlığın nispeten yaygın olduğunu göstermektedir. Latin alfabesi, Hıristiyanlıkla birlikte tanınmış, ancak seküler kullanımda modern zamanlara kadar devam eden runik alfabenin yerini tamamen alamamıştır.1
Din
Viking Çağı, paganizmden Hristiyanlığa (Roma Katolikliği) bir geçişi işaret etmektedir. Pagan dini çok tanrılı olup, tanrılara aesir ve tanrıçalara vanir denilmekteydi. Baş tanrılar Thor, Odin ve Frey’di. Thor en güçlü tanrı olarak kabul edilmiş, Odin üst sınıfların ve savaşçıların tanrısı olarak anılmıştır. Frey ise, doğurganlıktır.4 İskandinav toplumunda doğurganlık, savaş ve eski bir tanrı olan Freyja’nın kardeşiydi. Hristiyanlaşma kademeli gerçekleşmiş ve yeni dini daha geniş ittifaklar oluşturmak için bir araç olarak kullanan kralların artan gücüyle doğrudan ilişkili olmuştur. Danimarka, Norveç, İzlanda ve Grönland’da, Hristiyanlaştırma 11. yüzyılın başlarında ve sonrasında İsveç’te tamamlanmıştır. Pagan geleneğini takiben, kabile reisleri ve krallar dini liderler olarak kalmış ve kiliseler onlara ait olmuştur. Pagan seçkinler öldükten sonra genellikle yakılmış ve mezar höyüklerine, taş yüzüklere, höyüklere veya gemi şeklinde sıralanmış taşlara yerleştirilmişlerdir.7
Teknoloji
Dönemin en büyük teknolojik başarısı, gemi yapımıydı. Yelkenli gemiler zaten 8. yüzyılda geliştirilmiş olsa da okyanusa açık büyük yelkenli gemilerin nispeten yaygın hâle gelmesi 9. yüzyıla kadar mümkün olmamıştır. Gemiler kalas şeklinde, çoğunlukla açık ve sığ bir omurgaya sahipti. Profesyonel tekne yapımcıları tarafından inşa edilen büyük gemiler pahalıydı, bu nedenle sadece seçkinler alabilmekteydi.7
Demir hem evsel amaçlarla hem de ticaret için üretilmişti. Hammadde, küçük fırınlarda eritilen bataklık veya göl cevheriydi. Üretim merkezleri ise Norveç, İsveç ve Finlandiya’daki ormanlık alanlarda bulunmaktaydı.
Sanat
Sanatçılar gemileri, mobilyaları, vagonları, kızakları, eyerleri ve kapı çerçevelerini süslemek için muhteşem ahşap oymalar üretmiştir. Sanat, seçkinler tarafından başkalarını etkilemek için bir araç olarak değerlendirilmiştir. Yaygın bir motif, son derece stilize edilmiş kurdele benzeri bir hayvandır. Runik taşlar bazen bu tarzda yoğun bir şekilde dekore edilmiştir. Gotland adasındaki “resim” taşları olarak adlandırılan başka bir sanat şekli, genellikle anahtar deliği şeklindeki ve mitolojik sahneleri betimleyen, boyalı dik taşlardan oluşmaktaydı.7 Sanat motiflerinin ayrılmaz parçası, çoğu insan tarafından anlaşılabilen ve bazılarının büyülü güçlere sahip olduğu düşünülen sembolik anlamlardı.