İng. Yamal Peninsula
Rusya’nın kuzeyinde, Arktik Dairesi (Bkz. Arktik Dairesi) içerisinde bulunan Yamal Yarımadası 66, 39°-73, 67°K enlemleri ile 66, 42°-72, 98°D boylamları arasında yer almaktadır (Şekil 1). Yarımada doğalgaz yatakları açısından oldukça zengindir ve bu yataklar 1960’lı yıllardan beri işletilmektedir.1 Yamal kelimesi, yerli dilinde “dünyanın sonu” anlamına gelmektedir. Batıda Kara Denizi, doğuda Ob Körfezi, güneybatıdan ise Ural Dağları ile sınırlandırılan, kuzeyde Malygina Boğazı ile Bely Adası’ndan ayrılan yarımada kuzey-güney doğrultusunda 700 km uzunluğa, doğu-batı doğrultusunda 240 km genişliğe sahiptir. Maksimum yükseltinin 90 metre olduğu yarımada buzullar tarafından aşındırılmış tümseksi (İng. hummocky terrain) bir görünüme sahiptir.2 Yarımadanın güneyinde bulunan Novy Limanı meteoroloji istasyonuna göre yıllık ortalama sıcaklığı - 7, 8°C’dir. En düşük aylık ortalama değerlerin -24°C’ye düştüğü istasyonda yılın 8 ayı sıcaklıklar 0°C’nin altındadır. Yıllık toplam yağış ise 357 mm’dir.3
Yarımada yüzeyinin tamamı Kuvaterner iklimi (bkz. Kuvaterner) ve topoğrafik koşullarının bir sonucu olarak killi, kumlu çökeller ve turbalıklarla kaplanmış durumdadır.4 Yamal Yarımadası’nın merkezi kesimindeki yükseltiler haricinde, tüm yarımada Geç Pleistosen sırasında yaşanan ve yerel olarak Kazantsev dönemi olarak isimlendirilen, deniz seviyesinin günümüzden 60-70 metre daha yüksek olduğu dönemde sığ bir deniz ile kaplanmıştır. Bundan dolayı yarımadanın büyük bölümü denizel çökellerle ve kıyısı 60 metre yüksekliğe kadar görülen denizel taraçalarla kaplıdır.2, 5 Deniz seviyesinin yüksek olduğu bu dönemden sonra gerçekleşen Son Buzul Maksimumu sırasında tüm yarımada örtü buzulları (bkz. Buz Örtüleri)ile kaplanmıştır. Buzul örtüsünün geri çekilirken çok geniş alanları kaplayan killi-kumlu çökellerden oluşan buzul depoları bırakmıştır. Ancak yarımadadaki buz kamaları ve turbalıklardaki çökellerden yapılan tarihlendirme çalışmalarına göre yarımadada 40 bin yıldır buzullaşma gerçekleşmemiştir. Yarımada 40 bin yıldır periglasiyal süreçlerin etkisi altındadır (bkz. Periglasiyal Ortamlar). Periglasiyal süreçlerin etkisi altındaki 40-11 bin yılları arasında yarımadada permafrost koşulları içerisinde yoğun şekilde buz kamaları oluşumları, flüvyal ve eoliyen sediment birikimleri gerçekleşmiştir.6 Özellikle akarsu taşkın kanalları içerisinde buz kamalarının oluşturduğu desenli topraklar (bkz. Desenli Zeminler/Patterned Ground) yaygın bir oluşuma sahiptir.7 Günümüzde sürekli permafrost kuşağı (bkz. Permafrost) içerisinde yer alan ve tundra bitki örtüsüyle kaplı yarımadada termokarstik ve termoerozyonal süreçler (bkz. Termokarst) oldukça yaygındır.8 Yüzeyin birkaç metre altında başlayan donmuş toprak 40 metre derinliğe kadar ulaşmaktadır.4 Holosen’de (bkz. Holosen) sıcaklıkların artmasıyla birlikte donmuş toprak içerisindeki buzlar eriyerek tüm yarımada üzerinde termokarstik süreçlerin yaygın bir etki yapmasına neden olmuştur ve termokarstik süreçlere bağlı olarak yarımada üzerinde çapı birkaç metreden 20 km’ye kadar değişen sayısız termokarstik göller oluşmuştur (Şekil 1d).